Marie Davidson, Panda Bear ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Öykü Naz Gümüş, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Marie Davidson, City of Clowns adlı albümüyle dans pistlerine şehrin ritmini karıştırıyor. Bir nevi ev hissi yaşatan yeni Panda Bear koleksiyonu pürüzsüz bir akışa sahip. Dave Harrington ve Nicolás Jaar ikilisi, dört yılın ardından yeni bir DARKSIDE albümüyle aramızda.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.


ALBÜM: Marie Davidson – City of Clowns
(DEEWEE & Because Music)

Sónar Istanbul’un heyecan uyandıran konuklarından Marie Davidson, City of Clowns ile şehrin soğuk betonlarına kazınmış bir ses günlüğü sunuyor. Endüstriyel vuruşlar, büyülü synth katmanları ve spoken-word pasajlarla örülü bu albüm, modern hayatın tekinsiz ritmine karşı hem bir başkaldırı hem de onunla zorunlu bir dans. Davidson’ın vokalleri, bir anlatıcı ve bir gözlemci arasında gidip gelirken, şarkılar boyunca mekanik ritimlerle insan dokunuşu arasındaki gerilimi hissettiriyor. 10 şarkılık albüm, bir anlamda Marie Davidson için dans pistlerine dönüşü simgeliyor. Tabii ki punk’ın ham enerjisini de içinde taşıyarak. 

TEKLİ: Jenny Hval – To Be a Rose
(4AD Records / GRGDN Müzik)

Jenny Hval, yoldaki albümü Iris Silver Mist’in habercisi “To Be a Rose” teklisiyle bellek ve koku arasında geziniyor. Huzursuz bir pop melodisi olarak tasarlanan parçanın sözlerinde gül metaforu sigara dumanına karışıyor, imgeler birbirine bulaşıyor. “A rose is a rose is a rose is a cigarette” diyerek Gertrude Stein’in ünlü dizesini tersine çevirirken, minimal bir girişten elektro-caz titreşimlerine savrulmuş. Şarkının görsel eşlikçisi de Hval’in 2015-2024 yılları arasında turnelerde çekilen görüntülerle kurgulanmış. Buradan izlenebilir.

ALBÜM: bdrmm – Microtonic
(Rock Action Records)

Yeni bdrmm koleksiyonu Microtonic, grubun her albümle işi bir adım ileri taşımaya, hatta yön değiştirip farklı kalıplara sığmaya istekli olduğunun mükemmel bir örneği. Synthesizer departmanındaki yoğunluğuyla dikkat çeken albüm, ekibin şu âna kadar yayımladıklarına kıyasla çok daha elektronik ve dans müziği odaklı. Pandemiden ağzımızda tadı kalan bir pesimizmle, distopik bir atmosferde dinleyeni biraz depresif yaparken aynı anda da sabahlara kadar kendini kaybettirip dans ettirebilecek nitelikte bir iş. “Dikkat dağınıklığı, spazmlar, terör, ölüm …Hepsi oldu.” diye giden açılış parçası bütün albümün modunun iyi bir özeti. İskoç grubu 15 Mayıs’ta Blind sahnesinde dinleyeceğimizi de hatırlatalım.

ALBÜM: Grup Ses & Gökalp K – Grup Ses / Gökalp K
(Souk Records)

Grup Ses ve Gökalp K’nın 2022’den bu yana hazırlıklarını sürdürdüğü ortak albümleri nihayet yeryüzüne inişini gerçekleştirdi. Albüm boyunca takip ederken kan ter içinde bırakan kurguları ve beklenmedik geçişlerle, hip hop’tan krautrock’a kadar geniş bir skalada dolanıyor ikili. Zamanın aşındırdığı seslerin yeni bağlamlarda yeniden hayat bulduğu bir deneyim sunan albümde melodik hatlar ve ritmik yapılar sabit bir zemine oturmaktan kaçınıyor. İkiliye çeşitli prodüktör ve MC konuklarının da eşlik ettiği koleksiyon, kulüp müziğine dair alışılagelmiş sınırları tam anlamıyla yok ederek zamansız bir groove paleti yaratıyor.

TEKLİ: Ed Kuepper & Jim White – The Crying Dance
(Remote Control)

The Saints, Laughing Clown gibi gruplarından da tanığımız, Avustralya müzik camiasının önemli ismi Ed Kuepper’ın kariyerinden şarkıları bir başka efsane, Dirty Three’den davulcu Jim White ile konserlerde yorumlaya başladıktan sonra bunu stüdyoya taşıyıp bir albüme çevirme fikri; bu konserlere katılamayan sevenleri için güzel bir hediye. Stüdyoda da canlı kaydedilen ve konser havası korunmaya çalışan şarkılardan oluşan albüm ay sonunda After The Flood ismiyle yayınlanıyor. “The Crying Dance” adlı teklimiz de güzel bir girizgâh. Ayrıca ekip sonbaharda da çıkacağı turneye Mudhoney’den Mark Arm, eski The Bad Seeds üyesi Mick Harvey gibileri de eklemiş. Fırsatı olanlara duyurulur!

TEKLİ: Deradoorian – Set Me Free
(Fire Records)

Yeni albümü için kolları sıvayan Angel Deradoorian’ın “Set Me Free” adlı bu parçası, ilk dinleyişte kilise orgunu andıran synthleriyle çok derinden bir hüzün kazıyor içimize. Müzisyenin biraz yorgun ve parçanın ismindeki gibi gerçekten özgürlüğü aradığı duygusunu geçiren vokalleriyle ise bu hüzün biraz daha pekişiyor. 9 Mayıs’a tarihlenen uzunçaların temalarından biri, dünyanın üzerine kurulduğu açgözlülük ve kapitalizmle işleyen sistemin getirdiği karanlık tortuymuş. Bir ninni gibi damarınıza giren “Set Me Free”de de Deradoorian gerçekten bu hırslı düzenden özgürleşmek istediğini söylüyor, sanki dünyanın şu anki hâline yas tutuyor. 

ALBÜM: David Grubbs – Whistle from Above
(Drag City)

Pandemi dünyada birçok insana feleğini şaşırtsa da bazı müzisyenler için fırsat olduğu da doğru. ABD’li gitarist David Grubbs hayatında en çok gitar çaldığı bu dönemin mahsullerini bizlerle paylaşıyor yeni albümünde. Sekiz sene aradan sonra ilk albümü olan Whistle from Above melodiden çok atmosfere, dokunuşlara ağırlık veren; usta işi enstrümental bir yapıt. Jim O’Rourke ile olan eski grubu Gastr del Sol’un toplaması için şarkı seçimleriyle uğraşırken de, bu “ikili” yaklaşımın sihrini tekrar hissederken yeni albümünde de ekürilerini özenle seçmiş Grubbs. Whistle from Above zaman dışı bir albüm. Sese, gitara, atmosferik işlere meraklı dinleyiciler çok sevecektir. 

TEKLİ: Little Simz – Flood (feat. Obongjayar & Moonchild Sanelly)
(Forever Living Originals / AWAL Recordings Ltd.)

No Thank You (2022) ve geçen yılın Drop EP’si ardından 9 Mayıs’ta teşrif edecek yeni albümü Lotus’u “Son 12 ay benim nilüfer yılım oldu. Çamurlu sularda nasıl büyündüğünü öğrendim. Şimdiyse çiçek açma zamanı.” diyerek duyuruveren Simbi’nin tok, fazlasıyla jungle enerjili davul darbeleri ve kalın mı kalın bir bas hattı üzerine inşa ettiği, kısa olduğu kadar yoğun tekli. Kadim iş birlikçisi Obongjayar’ın bir nevi dua işlevindeki temennisi nakaratı oluştururken, Güney Afrikalı vokalist Moonchild Sanelly de girip çıkıyor şarkıya. Tam tepinmelik parçaya Salomon Lighhelm’in çektiği monokrom ve sırılsıklam klipte yara bere içinde bir matador olan Simbi’yi hiç bu kadar ciddi görmemiştik. 

TEKLİ: Jamila & The Other Heroes – LAYLA ليلة
(WKS Records)

Berlin çıkışlı desert-funk grubu Jamila & The Other Heroes, yeni teklisi “LAYLA ليلة” ile yas tutarken umuda tutunan bir direniş çağrısını yükseltiyor. Gazze’nin kayıplarına, hayatta kalanlara ve dünyanın dört bir yanındaki Filistinlilere adanmış bir parça bu. Olup bitenleri Berlin’de uzaktan izlerken hissettikleri kopukluğu müziğe dönüştüren grup, şarkıyı psikedelik tınılarla şekillenen sesli bir mektuba çevirmiş. Kahire sokaklarında çekilen klip ise günlük hayattan, karşılaşmalardan, hayatta kalmaktan parçalar topluyor. Tek tık uzakta.

ALBüM: Panda Bear – Sinister Grift
(Domino Recordings / GRGDN Müzik)

Animal Collective üyesi Panda Bear (Noah Lennox), pastel rüyalara ortak ettiği Buoys isimli son solo albümünü 2019’da yayımlamıştı. Bu albümü Sonic Boom ortaklığıyla kaydettiği Reset koleksiyonu ve Isn’t It Now? isimli bir Animal Collective uzunçaları takip etti. Önceki işlerine kıyasla daha çiğ ve doğrudan bir sonik üslup benimsediği yeni albümü, müzisyenin grup arkadaşı Josh “Deakin” Dibb tarafından kaydedilmiş. Her Panda Bear albümünde olduğu gibi yine en ufak bir pürüze çarpmadan, tökezlemeden ilerleyen bir akış söz konusu. Noah Lennox ile yeni albümü üzerine sohbetimiz, önümüzdeki günlerde yayımlanacak Bant Mag. Mart-Nisan 2025 sayısında.

TEKLİ: Patrick Watson & Charlotte Cardin – Gordon in the Willows
(Secret City Records)

“Sen nezaketin içindeki sessizliksin. Melodilerin, kuşlar.” Dur. Soluklan. Patrick Watson ile Charlotte Cardin’i dinlerken başka bir şey yapmak mümkün olmayacak çünkü. Bu ikilinin bir araya gelişi yaşamın içinde derinliklere gömülmüş öyle ulaşamadığımız naif hisleri çağırıyor. Sözlerini birlikte yazdıkları ve hayatın inceliklerine temasıyla büyüleyen parça, suya damlayıp yankılanan piyanosu ve Cardin’in periyi andıran vokaliyle huzuru büyütüyor. Biz de tutunacak bir şey buluyoruz. Bir de hatırlatma: Patrick Watson, 20 Mart’ta DasDas sahnesinde olacak.

TEKLİ: Tough Mother – Puke
(Bağımsız)

Çiçeği burnunda oluşum Tough Mother’ın ilk teklisi yanıp tutuşan bir öfke ve tanıdık bir perişanlık hâline tercüman oluyor. Farklı ülkelerden Berlin’e göçmüş ve punk sevgisiyle birleşmiş üçlü, “Puke” ile bahsi yüksekten açıp, kendinden emin davul ve gitarlar ile bir an bile soluklanmazken, şarkıyı aynı şekilde güçlü vokaller ile tamamlıyor. Parçaya büyüteç tuttuğumuzda ise aslında karşısındaki insanı çok iyi tanıyan, istediğini alamayacağını bilen ama sevgisine tutunup denemekten de vazgeçmeyen birini buluyoruz. Bu hâlin verdiği bıkkınlığı da karşısındakine değil de şarkısına yöneltiyor âdeta. 

ALBÜM: Yazz Ahmed – A Paradise In The Hold
(Night Time Stories)

Şiirler, inci dalgıçlarının şarkıları, Arap kadınlarının hikâyeleri, Bahreyn’e çağıran melodilerle konuşan A Paradise In The Hold; caz dokuları eşliğinde kimlik, kendilik ve kadınlığa dair hikâyelerin anlatıcısı. Natacha Atlas ve Brigitte Beraha’ya da denk gelebileceğiniz koleksiyon hakkında “Kültürel kimliğimi arama, kurmak ve şimdi nihayet benimseme ve kutlama çabası” diyen İngiliz-Bahreynli trompetçi Yazz Ahmed, bu süreçte yaptığı keşifleriyle kökleri dallanıp budaklanan bir albüm atmosferi yaratmayı başarmış.

TEKLİ: Deerhoof – Sparrow Sparrow / Overrated Species Anyhow
(Joyful Noise Recordings)

2023 tarihli Miracle-Level sonrası ilk Deerhoof kaydı olan“Overrated Species Anyhow” doğa sesleri içinde meditatif bir dinginlik ile açılışı yaparken, “Sparrow Sparrow” her köşesinde farklı ritimlere bürünen bir melodiyi takip eden deneysel bir parça. Gelirin tamamının The Trevor Project’e bağışlanacağı bu özel kayıt, LGBTİ+ bireylere yönelik insanlık dışı politikalara karşı bir direnç olarak da duruş gösteriyor. Deerhoof üyeleri bu parçaları şu sözlerle serbest bırakmış:  “Dünyadaki yaşamı kapitalist bir ölüm kalım mücadelesinden daha fazlası olarak gören herkese. Geçtiğimiz yılın dibe doğru batışı sırasında altta kalan herkese. Dünyanın kontrolünü ele geçiren 2781 milyarderden biri olmayan herkese. Faşistlere yardakçılık yapmayı reddeden herkese.”

ALBÜM: Ichiko Aoba – Luminescent Creatures
(hermine)

Ichiko Aoba dünyanın her yerinde; havada, suda, toprakta çiçekli adımlarla dolaşıyor. Ryukyu Adaları’ndan ilham alan Luminescent Creatures, dünya kadar yuvarlak. Anlatmak için hangi kelimeyi seçsek büyük kaçacak albümün sadeliğine. 11 parça, ruhani vokalleri, kırgın hâli, sarmalan piyanoları, elektronik dokunuşlarıyla dinleyeni yaşamın güzelliğine cesaretlendiren ninniler niteliğinde. Gerçek ile rüya arasında, hafifçe süzülen var oluşlar için.

TEKLİ: Seda Erciyes & Billur Battal – Sen Yan Diye
(Bağımsız)

Seda Erciyes ve Billur Battal, “Sen Yan Diye” ile dinleyiciyi sarmalayan duygusal bir yolculuğa ortak ediyor. Şarkının minimal ama derinlikli düzenlemesi, ikilinin vokal armonileriyle birleşerek kana karışan bir atmosfer yaratıyor. Sözler, ayrılık sonrası iç hesaplaşmayı incelikle işlerken, dinlediklerinize bir iç çekişle eşlik etmek kaçınılmaz hâle geliyor. Prodüksiyon tercihleriyle hem sıcak hem de melankolik bir hava estiren parçanın kapak görseli de Ece Gündoğan imzalı.

ALBÜM: Cloakroom – Last Leg of the Human Table
(Closed Casket Activities)

Shoegaze üçlüsü Cloakroom’un dördüncü stüdyo albümü Last Leg of the Human Table, yeni keşif yolları açıyor gruba. Açılışı yapan “The Pilot” distortion dolu riffleri ve metalik uğultularıyla slowcore etkisi taşırken, albümün en beklenmedik anlarından biri olan ve Doyle Martin’in nazik vokallerine sahip “Bad Larry” ise dream pop ve folk dokunuşlarıyla bambaşka bir noktaya yöneliyor. Bunca farklı ses dünyasını bir araya getirmenin oluşturacağı dağınıklık riskine rağmen Cloakroom bu unsurları kendi dillerinde, onlarla özdeşleşen puslu atmosferi kaybetmeden ustalıkla sahipleniyor.

ALBÜM: Kum – Sana Yazmadığım Şarkılar
(Warner Music Türkiye)

Kum, bu kez kaybolmuş anıların melodisini yazıyor. Sana Yazmadığım Şarkılar, hafıza ve unutma arasındaki gerilimi keşfe çıkan bir şarkılar bütünü. Lo-fi bir estetikle örtülen minimal gitar melodileri ve reverb havuzuna batırılmış vokaller, zamansız ve mekânsız bir duygu alanına sürüklüyor dinleyeni. Geleneksel şarkı yapılarının bilinçli bir şekilde muğlaklaştığı anlarla birlikte hem rock hem rap unsurlarını Kum usulünde bir araya getiriyor bu sekiz parçalık yolculuk.

ALBÜM: DJ Strawberry – Playground
(YUKU Music)

Üretimlerine Berlin’de devam eden DJ Strawberry, kısa aralıklarla yeni harikalar savurmaya devam ediyor. Bu kez yapıbozumcu bir yaklaşımla breakbeat ve footwork unsurlarının iç içe geçtiği bir ses deneyimi yaratmış. Bu alabildiğine katmanlı prodüksiyon yaklaşımında algoritmaların rastlantısallığı da belirleyici bir rol oynuyor. Playground, DJ Strawberry’nin elektronik müzikte kimi geleneklere sadık kalarak yeni arayışlar yapmaya devam ettiği diskografisinin en çarpıcı işlerinden biri. Kendini tekrar eden yapıları yeri gelince kırarak ya da bir durup nefeslenmenize alan tanıyarak beyin damarlarınızı bir mikserde çalkalamak ister gibi bir hâli var. 

TEKLİ: Viagra Boys – Uno II
(Shrimptech Enterprises)

Stockholm çıkışlı ekibin nisan sonu teşrif edecek dördüncü albümü viagr aboys’dan “Uno II”, bir İtalyan tazısının komplosal endişelerine hayat veriyor. Sebastian Murphy’nin diş sorunları nedeniyle bir yıl boyunca sık sık veterinere gidip gelmiş evcil dostunun ağzından yazılmış parçanın, güne süper başlatan bir bas yürüyüşü, âdeta serbest gezer bir üslupla çalınmış davul darbeleri ve minik flüt sesleri eklenen eğlenceli synth dokunuşlarıyla motorik bir post-punk teklisi. Şiltenin altından çıkan krutonlar, Avustralya’ya götürülen dişler derken klipte “Shrimptech” tarafından Çekya’ya bir köpek şovuna yollanan Sebastian Murphy ise karizması ve kişiliğiyle yine eğlendiriyor.

ALBÜM: Sezgin İnceel – Kaktüs, Kedi vs.
(Bağımsız)

Sezgin İnceel’in bir hikâye anlatıcısı gibi şekillendirdiği yeni albümü, kendi içinde yaptığı kazıların bir çıktısı olsa da her birimizle doğrudan konuşabilen cümlelerle dolu. Müzisyenin tabiriyle, sekiz parçalık albüm “ötekileştirmeye karşı bir direniş ve kendi kimliğiyle var olmanın manifestosu.” İki parçada Nuri Harun Ateş’in de mikrofon başına geçtiği albümün yaratım sürecinde İnceel’e ilham verenler Sara Ahmed, Shirin Neshat, RuPaul’s Drag Race ve Arkadaş Z. Özger olmuş. Yalnızca bu karışım bile Kaktüs, Kedi vs. albümünün kapısından dalmak için yeterli, değil mi!

ALBÜM: DARKSIDE – Nothing
(Matador Records / GRGDN Müzik)

Dave Harrington ve Nicolás Jaar ikilisinin dört yıllık sessizliğini bozan üçüncü Darkside albümü Nothing, ismine inat yoğun bir enerjiye sahip. Albüm, şimdiye kadarki en doğaçlama hissiyatlı Darkside kaydı olabilir. Özellikle jam ruhunu ivmelendiren Tlacael Esparza’nın katılımıyla ritimler çok daha dağınık ve özgür dokunuşlar barındırıyor. Akışta bazı tanıdık sesler duyulsa da Psychic’in sisli atmosferini bekleyenler için Nothing başta daha funky hissettirebilir. Eski Darkside işlerine kıyasla kusursuzluğu daha az dert edinen albüm, grubun yıllardır üzerine inşa ettiği sesi burada iyice rahatına bırakmış gibi… Şimdilik kulaklıklarda, yaz gelince açık havada döndürmelik.  

TEKLİ: Sparks – JanSport Backpack
(Transgressive Records / GRGDN Müzik)

Sparks mayıs sonu yayınlanacak yeni albümei son derece keyifli teklilerle hazırlamaya devam ediyor.. Bir dönem ülkemizde de pek bir moda olan JanSport sırt çantaları ile ilgili, hatta bu çantaların bir takıntı, bir nefret öğesi olarak algılandığı bir şarkıya gelmelerine de şaşırmadık tabii! Biraz Beach Boys, biraz Queen soslu ama o orijinal Sparks atmosferinden de şaşmayan pek eğlenceli bir kayıt. 80’ine merdiven dayamış Mael Kardeşler hâlâ inanılmaz taze ve genç tınlamaya devam ediyor. 

TEKLİ: BAMBARA – Face Of Love
(Bella Union / Wharf Cat Records)

Beş sene sonra yeni bir uzunçalar yayımlamaya hazırlanıyor Brooklyn çıkışlı üçlü. Isınma turlarımızın son durağı “Face Of Love” da hikâye anlatıcılığıyla parlayan, pürdikkat dinlenilmesi gereken güzelliklerden. Bir restorantta servis elemanı olarak çalışan bir kadının, müşterilerden birine geçmişinden birini hatırlatmasıyla başlıyor hikâyemiz. Solist Reid Bateh’nin sohbet eder gibi söylediği şarkının karanlık ve hipnotize edici hâlini göz ardı etmek mümkün değil. Bu atmosferik kıvamın arkasındaki ilham Cocteau Twins şarkılarının ters çevrilmiş ve yavaşlatılmış hâllerini dinlemekten gelmiş. Grup, bu parçada yeniliklerden korkmuyor; Madeline Johston’ın (Midwife) vokalleri, Jen Monroe’nun geri vokalleri ve Marilu Donovan’ın (LEYA) arpına yer veriyor. 

TEKLİ: The Bug Club – Have U Ever Been 2 Wales
(Sub Pop)

The Bug Club’ın ciddiyetten uzak cazibesiyle parlayan “Have U Ever Been 2 Wales”, bangır bangır bir eğlence. Sam Willmett – Tilly Harris ikilisinin seslerine eşlik eden dolambaçsız gitar ve davullarıyla basit ama vurucu bir patlama olan yaşatan parçanın “Have you ever been to Wales? It’s good!” melodisinin bir süre akıllardan çıkmaması garanti. The Bug Club’ın umursamaz ve çılgın tavrı şarkının her ânında hissediliyor.

TEKLİ: Kana Kana – Dolunayı Soydum
(Tamar Records)

Kana Kana, geceye yayılan bir hikâyenin içine çekiyor; ay ışığının altında süzülen hüzünlü melodiler ve derin yankılarla bezenmiş bir ses manzarası inşa ediyor. Müzisyenin önceki işlerinde olduğu gibi hem içsel bir hesaplaşmayı hem de gizemli bir ritüeli andırıyor “Dolunayı Soydum”. Ritmik yapı neredeyse meditatif ama Kana Kana’dan beklediğimiz kıvamda melankolik. Yeni EP Cinema Inferno için takvimlerde 25 Nisan’ı işaretleyebilirsiniz.

TEKLİ: Rico Nasty – TEETHSUCKER (YEA3X)
(Fueled By Ramen)

2010’ların SoundCloud fenomenlerinden Amerikalı rapçi Rico Nasty, geride kalan altı yılda albüm, tekli ve miksteyplerini Atlantic Records etiketiyle yayımlamıştı. Yeni albüm duyurusuyla birlikte yeni evinin Fueled By Ramen olacağını duyuran müzisyen, uzun zamandır kendini daha özgür hissedeceği ve olmak istediği kişiden fedakârlık etmesini gerektirmeyecek bir plak şirketi ile çalışmanın hayallerini kuruyormuş. Fall Out Boy ve Panic! At The Disco gibi grupları anaakıma taşıyan Fueled By Ramen, bu anlamda enteresan bir tercih gibi görünebilir ama Rico Nasty “ben bir rapçiyim ve rapçi olarak anılmaya devam edeeceğim” diyerek hayranlarına seslenmiş. LETHAL adını verdiği yeni albümünü 16 Mayıs’ta yayımlayacak olan müzisyen, iştah açıcı olarak “TEETHSUCKER (YEA3X)” adlı bir banger paylaştı. Video klibiyle birlikte burada