Marjinlerden*: Kiyoshi Yamashita

Kiyoshi Yamashita, 1922 yılında Tokyo’nun Taitō bölgesindeki tapınaklarıyla bilinen Asakusa’da dünyaya geliyor. Henüz 3 yaşındayken ağır bir abdominal rahatsızlık geçiriyor ve bu hastalık onu 2 ay boyunca yürüyemez hâle getiriyor. Yamashita’nın gelişim bozukluğuna sahip olduğu bu yaşlarında anlaşılıyor ve kendisine Hydrocephalus teşhisi konuyor.  

Öğrenme konusunda yaşadığı zorluklar hayatı boyunca yakasını bırakmıyor aslında. Ama Yamashita’nın çocukluğu 10 yaşında babasını kaybedince daha da zorlaşmaya başlıyor. Annesi, yaptığı ikinci evlilikteki partnerinin uyguladığı şiddet sebebiyle bakımevine çocuklarıyla birlikte sığınmak zorunda kalıyor. Yamashita bir yandan da okulda diğer çocuklar tarafından şiddete maruz bırakılıyor. Zamanla zorbalık yapan bu çocuklardan kendini korumak için yanında bıçak taşımaya başlıyor. Bir gün kaçınılmaz olan gerçekleşiyor ve kendisine saldıran çocukları yaralıyor. Bu olayın ardından mental rahatsızlığı olduğu gerekçesiyle Tokyo’nun doğusundaki Chiba şehrinde yer alan Yahata Enstitüsü’ne gönderiliyor. 

Enstitü, Yamashita’nın dünyaca tanınmasını sağlayan chigiri-e tekniği ile tanıştığı yer olması itibariyle çok önemli. Chigiri-e, yırtılmış ve parçalanmış renkli kâğıtlardan görsel yaratma tekniğine dayanıyor ve sanatçının bu yeteneği kısa sürede fark ediliyor. Eğitmenleri bu yıllarda Yamashita’dan “Yahata’daki yaşantıdan 50 manzara” başlıklı bir seri yaratmasını istiyorlar. 

Yamashita’nın bu Japon tekniğini kullanarak, en küçük detayına kadar, çalışmanın bütünlüklü atmosferini yansıtan ögeleri işleyebilmesinin çok özel olduğunu belirtmek gerek. 1938 yılında Waseda Üniversitesi tarafından düzenlenen ve engelli çocukların üretimlerine yer veren sergiye katılmasıyla ünü Japonya’ya yayılmaya başlıyor. Eserleri sanat dergilerinde yer buluyor. 

Yamashita’nın hayatındaki bir diğer kırılma noktası 1940’ta, 18 yaşındayken yaşanıyor. Enstitüden kaçtığı yıl. Kimileri askere alınmak için yapılan zorunlu fiziksel muayeneden, kimileri de enstitüye gelen gazetecilerin yoğun ilgisinden kaçtığını söylese de Yamashita’nın günlüklerinden enstitüdeki yaşantısından sıkıldığı ve yeni bir iş bulmak istediği anlaşılıyor. 

Kaçış süreci tam 14 yılı kapsıyor. Bu sürede Japonya’da bir gezgin olarak yaşıyor. Sokaklarda kalıyor ve yardımseverlerin sağladığı yemeklerle hayatını sürdürüyor. Kolsuz atleti ve sırt çantası ile özdeşleşen görüntüsü sebebiyle “Çıplak General” olarak anılıyor. Bu yıllarda hiçbir chigiri-e çalışması yapmıyor. Fotografik hafızası sayesinde gezilerindeki manzaraları betimlediği çalışmalarını enstitüye geri döndüğünde üretiyor. Yamashita’nın muazzam hafızasının izlerini yine günlüklerinden, 2 yıl önce ne gördüğünü ve nasıl hissettiğini hatırlayarak tariflediği notlarından görmenin mümkün olduğu söyleniyor.

1949 yılında kısa süreli olarak tekrar döndüğü enstitüdeki öğretmeni Yukio Togawa, bu ziyaretinde onu yağlı boya ile tanıştırıyor. Chigiri-e mantığıyla nokta nokta işlediği renklerle oluşan tabloları, Avrupa resim dünyasına ait pointizm akımının örneklerinden biri gibi görünmekte. Nitekim chigiri-e tekniği ile pointizm sıklıkla birlikte anılan iki yaklaşım olarak karşımıza çıkıyor. Burada Yamashita’nın pointizmden ne kadar haberdar olduğu tartışmalı olsa da bu işlerinin chigiri-e tekniğinin yağlı boya ile bütünleşmesi olduğu su götürmez bir gerçek. “Japonya’nın van Gogh’u” olarak tanıtılmasında da bu benzerlik yine rol oynamakta.

Yamashita’nın 49 yıllık yaşamından önemli bir başka dönem de Avrupa’ya yaptığı seyahat. Osaka’daki sergisini düzenleyen ruh sağlığı uzmanı Ryuzaburo Shikiba eşliğinde 1961 yılında, Paris, Londra ve Roma gibi şehirlere uğrayan, bir aydan uzun soluklu bir Avrupa gezisi yapan Yamashita, dönüş yolculuğunda bu gezintisinden manzaraları aktaran bir seri daha üretiyor.

Zorbalık ve engellerle mücadele dolu yaşantısı pek çok araştırmanın da konusu oluyor. Darold A. Treffert’ın Extraordinary People: Understanding ‘Idiot Savants’ kitabında Yamashita’ya ayrılan bir bölüm yer almakta. Burada Treffert’ın belirttiği üzere çocukken götürüldüğü enstitüde Yamashita’ya yapılan IQ testinin sonucunun 68 olduğu belirtiliyor. Daha kapsamlı bir başka araştırma ise Ogden Lindsley tarafından yapılmış. Can Deficiency Produce Specific Superiority – The Challenge of Idiot Savant’ta belirttiğine göre, Yamashita gibi özel yetenekli bireylerin bu hünerlerini bir gizem olarak görmek doğru değil. Dahası, bu bireylerin sahip oldukları yetenekler engellerinin bir parçası, telafi edici bir sonucu değil.

1971 yılında beyin kanaması sebebiyle hayata veda eden Yamashita’nın hayatını anlatan   Hadaka no Taishō Hōrōki (The Wandering Record of The Naked General) isimli bir dizinin de mevcut olduğunu ekleyelim.

*“Marjinlerden” serisinde; sanat kültürü, endüstrisi ve kurumlarının dışında kalmış, çoğunlukla kişilerin resmi bir eğitime dayanmadan kendi kendine öğreterek yarattığı çalışmalardan oluşan sanat alanının nev-i şahsına münhasır isimlerini ağırlıyoruz.

Yazı: Biçem Kaya