Masaki Batoh ve Ben Chasny: Geçmiş, ruhaniyet, duyarlılık ve The Silence

Six Organs of Admittance’ın arkasındaki adam Ben Chasny, efsanevi Japon müzisyen Masaki Batoh’a soruyor.

Röp: Ben Chasny, Foto: Minoru Tsuyuki

Masaki Batoh şu sıralar herhangi bir şekilde sınıflandıramayacağımız, folk, progresif, drone ve ağır psikedelik gibi türleri bir potada eriten Silence’ın liderliğini yapıyor. Muhtemelen kendisi en çok yakın zamanda 30 yıllık yolculuğunu tamamlayan Ghost grubuyla (orijinal olanı; şu sıralar aktif olan metal grubu değil) tanınıyor. Ghost, benim müziğimde ölçülmesi mümkün olmayan etkisi olmuş bir grup, özellikle yirminci yüzyılın sonlarında kaydettiğim Six Organs of Admittance albümlerinde. 2005 yılında Ghost’la birlikte Kuzey Amerika turnesi yapma şansı yakalamıştım. Her gece, Batoh ve grubu, tabii ki gitar sihirbazı Michio Kurihara’yla birlikte, tüm dinleyicileri darmadağın ederdi. Turne sırasında Batoh’la arkadaş olduk. O hem ciddi hem eğlenceli, bana her zaman harika müzikal tavsiyeler veren ve genellikle etrafındaki insanlara ve her şeye ilham verici bir duyarlılık gösteren birisi. Bu röportajda da bu duyarlılığın, hayatının her köşesine nasıl yayıldığına dair ipuçları veriyor.

Ben Chasny: İlk olarak, biraz akustik gitarla olan ilişkinden bahseder misin?

Masaki Batoh: Tokyo’da üniversiteye giderken, 19 yaşımdayken çalmaya başladım. Bir arkadaşımın gitarını bir yıllığına ödünç almıştım. Yapmaya çalıştığım şey sol elimin parmaklarını perdelere doğru şekilde koyabilmekti! Biliyorsun bu yeni başlayanlar için epey zor bir şeydir. (Benim için hâlâ zor.) Birkaç ay sonra pek de kötü olmayan bir şarkı yazdım. O zamanlar yığınla kötü şarkı ve şarkı sözü yazardım. Harika akustik gitar çalan müzisyenlerle ilk tanışmam hep İngiliz müzisyenlerle olmuştu. Martin Carthy, Bert Jansch, John Renbourn, Dave Evans, ve nicesi. Bridget St. John’un akor tınıları beni her zaman etkilemiştir. Ayrıca, tabii ki Son House, Blind Lemon Jefferson, Peg Leg Howell, Fred Neil ve Lead Belly, Amerikalı folk ve blues sanatçıları. Tom Rapp, kendi müziğim için önemli bir ilham kaynağıdır ve Fred Neil de 12-telli gitar konusunda gözlerimi açmıştır. Rapp ikinci telinin ölçülerini her zaman üçüncü telin olması gerektiği yerde ayarlamıştır. Bir gitardan ziyade güzel bir zil gibi duyulur. Özetle, genel olarak Batılı gitaristlerden etkilendim.

BC: Şu anki grubunda elektro gitar çalan tek kişi sensin. Ghost’ta Michio Kruihara ön plandaki gitarları çalıyordu. Elektro gitara akustik gitardan daha farklı biçimde mi yaklaşıyorsun?

MB: Oh, güzel soru. Michio’yla 80’lerin sonunda tanıştıktan sonra, Ghost’ta genellikle akustik gitar çalıyordum. Onunla tanışmadan önce, Sweet & Honey gibi gruplarda hem akustik hem elektro gitar çalıyordum. Kimse onun benim elektro gitar çalış stilimden etkilendiğini bilmez. Benim kullandığım ekipmanlardan da etkilenmişti. Eskiden amfimin üstüne Roland Space Echo RE-201 koyardım. Bazen tizleri yükseltmek ve teyp-eko-ünite tınısı için 8-kanallı çift makara düzeni de kurardım. Her neyse, şimdi grubumdaki en iyi gitaristi kendine özel sebepler yüzünden kaybettim. Diğer taraftan da yeniden elektro gitar çalarken daha fazla mutlu oldum. Bu çok eğlenceli.

BC: Sadece meraktan soruyorum, İsveçli Ghost grubunu duydun mu?

MB: Oh, hayır. Ama bana, isimlerini Ghost BC olarak değiştirmeye karar verdikten sonra, isimdeki haklarımıza önem verdiklerini belirttiklerini yazmışlardı. Bizim de dağıldığımızı açıklamamızın hemen sonrasıydı. Komik ama alçakgönüllü ve tatlı çocuklar.

BC: İyi insanlar olmaları harika bir şey. Kariyerinin başlarında çaldığın Sweet & Honey grubu hakkında anlatacaklarını merak ediyorum. Yeni Silence albümündeki “Galasdama” şarkısı bana biraz o grubun tınısını hatırlattı. Sweet & Honey’nin albümü yayınlandığı zamanlar senin dünyanda neler oluyordu?

MB: Sweet & Honey müşterek bir gruptu ama aslında albümdekilere nazaran daha ağır ve yüksek sesli bir tınısı vardı. Hareketli oldukları bir dönemin ortasında dağıldığı için üzülüyorum. Ve evet, “Galasdama” biraz onlar gibi tınlıyor.

BC: İlginç. Yani albümün Sweet & Honey’nin gerçek tınısını yansıtmadığını düşünüyorsun. Öylesine ağır bir tınının olduğu albümler var mı?

MB: Hayır, kıyasladığın zaman bu hafif kalır… Olmasını istesem de maalesef daha fazla Sweet & Honey albümü olmayacak. Silence’ın bir sonraki albümünde bir çift Sweet & Honey şarkısı kaydedeceğiz. Heyecanlanmalısın.

BC: Will Oldham’la yaptığın röportajda, sadece albüm kaydetmek için kullanmakla yetinmeyip bir de eşliğinde turne yaptığın Brain Pulse Machine hakkında biraz konuşuyorsunuz. Benim kısıtlı anlayışıma göre, bu müzik aleti farklı meditasyon seviyelerinin ortaya çıkardığı farklı beyin dalgalarına bağlı şekilde çalışıyor. O röportajda çok detaylandırmayacağını söylemiştin ama ben bu alet hakkında bir şeyler duymayı çok isterim. Bir performans olarak nasıl meditasyon yaptığını merak ediyorum. Videolarda senin başka enstrümanlar çalarken başka birinin Brain Pulse Machine’i kullandığını gördüm. Bu aleti hiç sahnede kullanmayı denedin mi?

MB: Brain Pulse Music’le ilgili esas hedefimiz onu bir tür terapatik bir enstrüman olarak, sinir sistemlerinde doğuştan sıkıntılar olan hastalar için (gelişme eğilimli hastalıklar ve epilepsi de dahil olacak şekilde) elektroansefalogram üzerindeki anormal iniş çıkışlarını kontrol etmek için kullanabilmek. Böylece hastaları normal seviyede beyin dalgalarını koruyabilmek için eğitebiliriz. Aynı zamanda depresyon ve panik hastalıkları için de etkileyici bir terapi olarak düşünüldü, aynı şekilde hayat kalitesini de yükselterek. Başa takılan bir aksesuar ve bir ana karttan oluşuyor. Performansçının taktığı özel gözlüklerde ana kartla senkronize olan bildirici lambalar eşliğinde anlık olarak beyin dalgası seviyelerindeki etkileri gösterebiliyor. Beyin dalgaları çeper kemiği lobundan alınıp öndeki loba, ana karta giden bir radyo sinyali aracılığıyla ulaşıyor. Ana kart bu radyo dalgalarını dalga sinyalindeki bir jeneratörle birlikte dönüştürüyor ve ortaya ses çıkıyor.

Bu projenin fikrine ilk olarak ikna olduğum zaman, merakım sadece beyin dalgalarından çıkan müziği algılayabilmekle ilgiliydi. Kuzey Amerika ve Avrupa’yı 2012 yılında turladım. Her şehirde bir ya da iki gönüllüyü sahneye davet ediyordum. Hipnoz, akupunktur, ham pamukla deri koterizasyonu veya akıl çelen bazı güdüleri kullanarak onları derin ve meditatif beyin dalgası moduna taşıyordum. İnsanlar bu ruh hâlini “trans” olarak tanımlamak istiyor.

BC: Detaylı açıklaman için teşekkürler, nasıl çalıştığını merak ediyordum.

MB: Rica ederim. Bu alet aslında tıbbi bir alet. Sakın tehlikeli beyin nabzı deneylerine kalkışmayın! Drag City elindeki tüm BPM aletlerini sattı bile.

*Hark the Silence, 20 Kasım 2015’te Drag City etiketiyle yayınlandı.
*Ben Chasny, Six Organs of Admittance adıyla albümler yayınlayan bir müzisyen ve yazar. Onun yeni albümü Hexadic II de 20 Kasım 2015 günü Drag City tarafından yayınlandı.
*Bu röportajın tamamı, 16 Kasım 2015 tarihinde BOMB Magazine’de yayınlanmıştır.
Çeviri: Cem Kayıran

Röportajın geri kalanını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:46’ya ulaşabilirsiniz.