Meet Me in the Bathroom ve New York sahnesine dair diğer belgeseller

Yazı: Elif Sevimay

Will Lovelace, Dylan Southern ve Andrew Cross üçlüsünün ellerinden çıkan Meet Me in the Bathroom belgeseli, New York sahnesinin milenyum döneminden ses veriyor. Film; zamanını ve ötesini yontan The Strokes, Yeah Yeah Yeahs, TV on the Radio, LCD Soundsytem ve Interpol gibi pek çok grubun, daha önce görülmemiş kayıtları ve röportajlarına yer vermekte. Dünya prömiyerini Sundance Film Festivali’nde gerçekleştiren belgeselin ilk fragmanı geçtiğimiz günlerde yayımlandı.

Belgesele adını veren kitabın yazarı Lizzy Goodman’ın sözleri, müzik tarihçiliğinin özünü yeniden hatırlatıyor: “Müziği seviyorsanız sevdiğiniz şeyin kalıcı olmadığını biliyorsunuzdur. Tüm bunlar; her şeyin geçiciliğini yakalamak, keyifle ve cesurca kutlamakla ilgili.”. Daha önce Blur ve LCD Soundsystem için çektikleri yapımlarla tanınan yönetmen ikili Dylan Southern ve Will Lovelace da Meet Me in the Bathroom ile bu duygunun izinde. 

Filmin odağına aldığı grupların, sosyal medya öncesinde uluslararası tanınırlığa ulaşma süreçlerini izliyor olacağız. Bu yanıyla belgesel, âdeta son klasik usul rock döneminden bugüne geçirdiğimiz dönüşümü bize anlatacak. New York’un bu dönüşümde hem aktör hem yönetmen rollerine bürünmesi de işin bir diğer boyutu. Müzik tarihinin farklı köşelerinden New York sahnesine dair birkaç izleme önerimiz daha var.

New York müzik sahnesine dair 3 belgesel 
Nightclubbing: The Birth of Punk Rock in NYC (2022) 

Geçtiğimiz yaz festival turunu tamamlayan Nightclubbing, 1960’lar New York punk sahnesinin öne çıkan mekânlarından Max’s Kansas City’nin kapısını aralıyor ve uyuşturucu egemenliğinin taşkın eğlence anlayışıyla birleştiği bir ortamı didikliyor. Iggy Pop, Ramones, Alice Cooper ve New York Dolls gibi isimlerin performanslarıyla bezeli belgeselin yönetmeni, şu sıralar bir Sid Vicious belgeseli üzerine çalışan Danny Garcia.

Kill Your Idols (2004)

New York’un alternatif müzik geçmişini 30 yıllık bir kapsamda inceleyen Kill Your Idols’ın hareket noktası no wave jenerasyonu. 2000’lerin başlarına dek uzanan belgeselde Glenn Branca, Lydia Lunch, Thurston Moore, Liars, Yeah Yeah Yeahs ve birçok müzisyen hem performans kayıtları hem röportajlarla karşımıza çıkıyor. Müzisyenlerin, New York’u inadına kendi istedikleri biçimde tanımlamalarına eşlik ediyoruz.

Goodnight Brooklyn: The Story of Death By Audio (2016)

Goodnight Brooklyn, DIY konser mekânlarının New York’a aitliklerine dair bir bakış kazandırmakta. Belgesel, yeraltı sahnesini buluşturan ve aslında bir depoda konumlanan Death By Audio’nun 2014’teki kapanışı öncesindeki son bir ayı takip ediyor. Ty Segall, Future Islands, The Lightning Bolt ve Deerhof gibi grup ve müzisyenlerin buradaki son konserlerine, dostluklar ve orada olmanın büyüsüne dair hatıralar eşlik ediyor. Yeri gelmişken Ebru Yıldız’ın bu dönemi belgeleyen We’ve Come So Far kitabını hatırlatalım.