Mükemmel görünenin ardındakiler: Midsummer Night

Yazı: Olcay Özer

Pernilla August, Dennis Storhøi ve Christopher Wollte’nin başrollerini paylaştığı Norveç yapımı Netflix dizisi Midsummer Night, göz alıcı manzaralar eşliğinde entrikalarla dolu bir anlatı örüyor. Nisan ayımda yayımlanan beş bölümlük dizinin yaratıcısı, daha önce aynı platformun The Playlist dizisinin rejisinde de yer almış olan Per-Olav Sørensen.

*Bu yazı, henüz Midsummer Night dizisini izlememiş olanlar için bazı sürprizleri bozabilir. 


Zaman dilimi ve mekân 

2024, Norveç’teyiz.

Konu nedir? 

Midsummer Night, her sene yaz dönümünde bir araya gelen bir ailenin üstü örtülü sır ve öfkelerini geleneksel oyunlar, şarkılar ve yemek eşliğinde açığa çıkarmasını, onlarla yüzleşmesini anlatıyor. Dizi, esasen 30 yılı aşkın bir evliliğin ardından kocası Johannes’ten (Dennis Storhoi) boşanmak isteyen Carina’nın (Pernilla August) bu haberi geniş ailesine vermesini konu ediyor. 

Carina’nın planı, sevdikleri ile bu haberi yaz dönümünü ailecek kutladıkları bu özel günde paylaşmak. Fakat hikâye ilerledikçe, sır saklayan ve gerçekleri açığa çıkarmak isteyen tek ikilinin Carina ve Johannes olmadığını anlıyor; tüm karakterlerin sır ve itiraflarına tanıklık ediyoruz. 

İzlemeden önce bilmeniz gerekenler

Öncelikle dizinin parlak renkler ve kusursuz bir manzara eşliğinde geçtiğini bilmelisiniz. Fakat bu asla demek değil ki karakterler birbirlerine incitmeden, Nordik bir nezaketle yaklaşacaklar. Hatta böyle bir beklenti varsa bunu ters köşe yapacak bayağılıklara, yalan zincirlerine ve ifşalara hazır olun. 

İlk intiba? 

“Mükemmel” görünen birçok ilişkinin arkasında aslında ne kadar çok sıradanlık, ne kadar çok sıkılmışlık olduğunu birçok farklı jenerasyon ve ilişki bağlamında gösteren bir hikâye izletiyor. Aslında izleyici 30 sene süren ve sorunsuz görünen bir ilişkinin sürpriz sonuna geldiği bir güne eşlik ediyor ama bu beklenmedik ayrılık haberinin verileceği masaya, etrafına oturan tüm ilişkiler arasındaki gerginlikler, küslükler, affetmeler, affedememeler yatırılıyor. Beklentinin çok az olduğu bir pazar günü eğlencesi olarak başlıyor, çok katmanlı bir sırlar örgüsünün açığa çıkmasına dönüşüyor.

En çok neyi sevdin? 

Carina, dizinin geçtiği yaz dönümü kutlamasından önce; sevgisini, saygısını ve minnetini defalarca dile getirdiği Johannes’ten boşanmak istediğini paylaşıyor. Çok naif, çok sıradan isteklerini ve heyecanlarını sıralarken şöyle diyor: “Ben bir şeylerin olmasını heyecanla beklemek istiyorum. Seyahat etmek, dans etmek, şarkı söylemek, gülmek istiyorum ve ömrümde kalan son 20 yılı böyle geçirmek istemiyorum.” Böylece de izleyene pek alışılagelmemiş sakinlikte, derinlikte, saygı barındıran bir ayrılma konuşmasına tanıklık etme fırsatı veriyor. 

En az neyi sevdin? 

Vivaldi’nin Dört Mevsim’i eşliğinde oynanan geleneksel “yaz dönümü” oyunlarının görüntüsüyle açılan dizi izleyiciyi hızlı bir tempoya, duygu sıçrayışlarına ve krizlere hazırlamaya çalışsa da hâkim görselliğin ve tüm bölümlerin geçtiği mekânın mükemmelliği izleyicide bir hipnoz etkisi yaratıyor. Yani dizi tüm bu krizin derinliğini manzaranın ve yazın parlaklığına kaybettiriyor.

En çok hangi sahneye yükseldin? 

Carina ve Johannes’in hem boşanma kararını açıklamadan önce hem de haberin duyulmasından sonra birbirlerine duydukları saygıdan ve sevgiden hiçbir şey kaybetmeksizin, nezaketle yaklaşması çok etkileyici. Kararın ikisi için de korkutucu ve sarsıcı olmasını bir kenara bırakarak, birbirlerinin iyiliğini düşünmeyi önceliklendirmeleri oldukça etkileyici. 

Modunu nasıl etkiledi

Başladığı anda karşılaşılan parlak görsellik modu ister istemez olumlu anlamda yükseltiyor fakat dizi böyle devam etmiyor. Olumlu bir rehavet hızla yerini merak duygusuna bırakıyor.