Her nabza göre şerbet veren 14 filmle 14. !f istanbul bağımsız filmler festivali

Her yıl kışın en soğuk günlerini, beyazperdenin bağımsız ışığıyla aydınlatan !f İstanbul’un 14. yıl programından sızan 14 film, heyecan dalgasını artırmaya yetiyor… 23 Ocak’ta Emika’lı açılış partisi de cabası!

Bu yıl 12-22 Şubat tarihleri arasında İstanbul’da, 26 Şubat – 1 Mart arasında ise Ankara ve İzmir’de izleyiciyle buluşacak olan festival, klasikleşen bölümlerine yenilerini de ekleyerek, sadık kitlesini yıl boyu konuşulacak filmlerden mahrum bırakmıyor.

Açılış partisiyle, festival heyecanını birkaç hafta öncesinden harlamaya başlayacak olan !f İstanbul’un 23 Ocak’ta The Hall’da gerçekleştireceği partinin sürprizi ise Çek asıllı İngiliz müzisyen Emika.

12 Şubat itibariyle heyecan verici filmlerle 10 gün boyunca buraları daha da yaşanacak bir yer hâline getirecek olan festival için geri sayım başlamış durumda… Geçtiğimiz yılın en iyileri arasında yer alan ve sonrasında vizyona girmeyen Boyhood, Under the Skin gibi filmleri beyazperdede görebilme şansı sunan !f İstanbul’da bu yıl da her türün meraklısına uygun birkaç film mevcut.

if_bigeyes

POPÜLER BAĞIMSIZ AVCILARINA
Ağır melodramları ve çakışan hikâyeleriyle tanıyıp bağrımıza bastığımız Alejandro Gonzalez Inarritu imzalı olmasına şaşılası bir komedi filmi olan Birdman, kuşkusuz bu yılki programın en popüler ve en merak uyandıran filmi. Eskilerin ünlü bir süper kahraman filmi yıldızının (ki kendisini Michael Keaton’ın oynuyor olması epey manidar) çaptan düşünce, aktörlükteki başarısını kanıtlamak adına bir Broadway oyunuyla ringlere geri dönmeye çalışmasını konu alan film, en iyi film dâhil çok sayıda Oscar heykelciğine gözünü dikmiş durumda.

Tim Burton’ın kimselere yaranamayan son filmi Dark Shadows sonrasında, yeniden geniş kitlelerin gözüne girme çabası şeklinde özetleyebileceğimiz Big Eyes, Batı’da harika eleştiriler almamış olsa da, yönetmenin ateşli hayranları ve uslanmaz savunucuları için hâlâ heyecan verici bazı özelliklere sahip durumda. Başroldeki Christoph Waltz ve bu yılki Oscar ihtimalini de bu filme bağlamış olan Amy Adams’ın başarılı performansları, izleyenin yanına kâr kalıyor.

Forty Shades of Blue, Married Life ve Keep the Lights On gibi sevilen Amerikan bağımsızlarının yönetmeni Ira Sachs’ın bu yılın indie hitlerinden birine dönüşen son filmi Love is Strange, orta yaşlarının sonundaki eşcinsel bir çifti merkez alan sevimli bir komedi. Filmi izleyip, başrolleri paylaşan Alfred Molina ve John Litghow’un performansını göklere çıkarmayan ise yok gibi.

Amerikan bağımsız sinemasında âdeta çeteleşme hissi uyandıran Duplass Kardeşler’in yapımcılığındaki son film olan The One I Love’da kendi de bizzat başrolde yer alan Mark Duplass, partneri Elizabeth Moss’la birlikte, replikalarıyla karşılaştıkları bir sayfiye arazisinde gittikçe çığrından çıkan bir maceraya atılıyor.

if_pulp

MÜZİK FİLMİ TUTKUNLARINA
!f’in vazgeçilmezlerinden biri de içinden müzik geçen filmlerdir, malûm. Bu yıl da seyirciyi bu anlamda coşturabilecek filmler programa inci gibi dizilmiş durumda. Bunların başında da Father of My Children veGoodbye First Love gibi filmlerinden tanıdığımız Mia Hansen-Løve’ın imzasını taşıyan Eden geliyor kuşkusuz. 90’lı yıllarda elektronik müziğe Fransız dokunuşu katan, bir çeşit müzik mimarı DJ’in merkezinde epik bir müzik dramasına dönüşen film, yılın en eğlenceli yapımlarından biri.

Tüm zamanların en efsane gruplarından Pulp’ın hikâyesine, grubun doğduğu Sheffield’dan verdikleri son konsere varana dek ortak eden, yılın en gürültülü müzik filmlerinden Pulp: A Film About Life, Death & Supermarkets ise bu yılki !f’in perdede görebilme cazibesine en çok kapıldığımız filmlerinden.

Yazı: Melikşah Altuntaş Yazının tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:36’ya ulaşabilirsiniz.