Nick Cave & The Bad Seeds, Seefeel ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Utkan Çınar

Nick Cave & The Bad Seeds diskografisinin 18. albümü Wild God artık yayında. Seefeel, 2011’den bu yana ilk kez yeni seslerle aramızda. Yazı pozitif titreşimlerle uğurlamak isteyenleri yeni Los Bitchos albümüne bekliyoruz.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.


ALBÜM: Nick Cave & The Bad Seeds – Wild God
(PIAS / GRGDN Müzik)

Yaşadığı evlat kayıplarından sonra kendini işine veren ve film müzikleri, kitaplar, albümlerle oldukça verimli bir dönem geçiren Nick Cave, grubu The Bad Seeds ile 18. albümü Wild God’ı yayımladı. Kendi deyimiyle “yaşadığı trajedilerden ardından yaptığı hassas ve kırılgan albümlerden sonra ayakları yere basan ve neşeli bir albüm” yapmaya çalışmışlar. Bu da normalde onlardan alışık olmadığımız bir yaklaşım tabii. Külliyatları için oldukça katartik, oldukça farklı bir albüm. Uzun süreli hayranları için bir alışma evresi olacaktır belki. Ancak şunu da söylemeli ki rock n’roll tarihinde bu kadar uzun süre “mânâlı” kalabilmiş çok az grup var. Bize de onları bağrımıza basmak düşer. 

TEKLİ: The WEAVE – Broken Boys
(Transgressive Records)

Blur gitaristi Graham Coxon ve Pipettes solisti Rose Elinor Dougall ikilisinin projesi The WEAVE’den ikinci stüdyo albümü yolda. 20 Eylül’e tarihlenen uzunçalardan yayımlanan üçüncü tekli için distortionlı bir parti şarkısı diyebiliriz. Coxon biraz huysuz, memnuniyetsiz ve depresif: “Ruhumu fırlatıp atmak istememe neden oluyorsun. Karanlıkta kalıyorum, böylece asla, hayır, asla çıkış yolunu bulamıyorum.” 

TEKLİ: citron citron – Rafales
(Bongo Joe Records)

İsviçreli kardeşler Augustin ve Zoé Sjollema’nın nostaljik synthesizer oyunlarıyla en renkli rüyaların içinde kendinizi bulmanız mümkün. Avangart besteci Rainer Boesch’ten miras bir EMS synthesizer ile ev stüdyolarında kaydettikleri Maréeternelle adlı albümü iki hafta sonra serbest bırakacak citron citron, son tekli “Rafales” ile sürükleyici ve minimal kurgular yaratmaktaki maharetini gözler önüne seriyor. Vintage synth-pop meraklıları kaçırmasın.

EP: Yannis & The Yaw – Lagos Paris London
(Transgressive Records)

Foals’un kurucusu Yannis Philippakis’in nisandan beri yolunu gözlediğimiz bu özel dinletisi nihayet yayında.5 parçalık  Lagos Paris London EP’si, müzisyenin 2020’de hayatını kaybeden ikonik davulcu Tony Allen’la yıllar yıllar evvel yapmış olduğu kayıtlardan filizlenmiş. Afrobeat geleneklerine selam duran koleksiyon, hakiki bir sıcaklık yayıyor. Tony Allen’ın mirasını onurlandırmak için başladığı bu projesini, gelecekte dünyanın başka uçlarından müzisyenlerle ortaklaşarak devam ettirmek niyetindeymiş Yannis.  

TEKLİ: Kim Deal – Crystal Breath
(4AD)

Kim Deal’e alternatif rock’ın kraliçesi desek çok da yanlış olmaz herhalde. Önce Pixies, ardından da The Breeders ile türe damga vurmuş, adına şarkılar yazılmış Deal; 63 yaşında ilk solo albümünü kaydetti. 22 Kasım’da Nobody Loves You More adıyla yayınlanacak 11 şarkılık çalışmadan gelen ikinci tekli, “geç oldu, güç olmadı” hissiyatını sağlıyor. Folk temelli ilk tekli “Coast”a göre çok daha “gürültülü” ve oldukça modern tınlayan çalışma indie rock tarihinin her döneminden içeriğini toparlayan eli yüzü düzgün bir şarkı. Eklektik bir albüme hazır olalım. 

TEKLİ: Caribou – Come Find Me
(City Slang)

Dan Snaith’in 4 Ekim’e randevu verdiği Honey albümünden dördüncü tadımlık  “Come Find Me”, Richard Kenworthy yönetmenliğinde, Snaith maskeli dansçının bir orada bir burada olduğu klibiyle paylaşıldı. Akışkan atmosferinin uyandırdığı dans etme isteği ve dalganan synthleri ile keyifli ve parıl parıl parlayan bir kayıt. 

ALBÜM: Laurie Anderson – Amelia
(Nonesuch)

Avangart pop ve performans sanatı adına 70’lerden bu yana eşsiz bir külliyat oluşturan Laurie Anderson, tematik bir albümle sessizliğini bozdu. Amelia, Amerikalı havacı Amelia Earhart’ın son uçuşundan ilhamla hayat bulmuş bir koleksiyon. ANOHNI, Marc Ribot, Gabriel Cabezas, Rob Moose ve Kenny Wollesen gibilerinin de dokunuşlarını barındıran albümde anlatının temellerini yaylı düzenlemeleri ve Anderson’ın spoken word sekansları oluşturuyor. Trajik bir konuyu şarkılara taşısa da huzurlu, hatta meditatif bir etkisi var. Laurie Anderson’ın eşsiz sihrini bir kez daha gözler önüne seriyor Amelia.

TEKLİ: Bryan Ferry (feat. Amelia Barratt) – Star
(BMG)

25 Ekim’de gelecek Bryan Ferry’nin kariyer toplaması Retrospective: Selected Recordings 1973-2023’den şarkılar düşmeye devam ediyor. Son on yılda duyduğumuz ilk Ferry orijinali “Star” da ikinci tekli olarak elimizde. Aslen Trent Reznor ve Atticus Ross’un bir eskizinden filizlenen şarkı; club havalarını barındıran elektronik bir numara. Barratt ve Ferry’nin robotik vokalleri, Reznor-Ross ikilisinden çıktığı her hâlinden belli altyapının üzerini süslüyor. Genelde toplama albümler insanı çok heyecanlandırmaz ama Ferry’ninki iyi ürün verecek gibi duruyor.  

TEKLİ: The Smile – Foreign Spies / Zero Sum
(XL Recordings / GRGDN Müzik) 

İki hafta önce gelen The Smile teklisi yeni bir albümün habercisiymiş meğer, bu hafta yayımlanan yeni ikiliyle de haber resmîyet kazandı. Ekim başında gelecek Cutouts‘u beklerken atmosferik “Foreign Spies” sonik manzarasını synthlerle süsleyip yürek dağlarken, “Zero Sum”da herkes gitar yeteneklerini sergiliyor, hafiften bir caz rüzgârı esiyor. Jonny Greenwood’un “korkuyorum” diye başladığı canlı “Zero Sum” performansı, bir başka deyişle finger picking şölenini buraya bıraktık.

ALBÜM: Nails – Every Bridge Burning
(Nuclear Blast)

Californialı ekibin yeni albümüne dalmadan önce yüksek sesli bir tahribata hazır olun. 2016’dan beri sessizliğini koruyan ekip dördüncü stüdyo albümleriyle geri dönüyor ama ne dönüş! Sert, hızlı ve hasardan korkmayan Every Bridge Burning nefret ve öfkenizi bir başkasına kusmak yerine on şarkı boyunca dışarı atmanız için birebir. 

ALBÜM: Steve Wynn – Make It Right
(Fire Records)

Geçtiğimiz on yılda tekrar bir araya getirdiği The Dream Syndicate ile kulaklarımızın pasını silen Steve Wynn, uzun süre ara verdiği solo çalışmalarına Make it Right ile geri dönüyor. Aynı anda otobiyografisini de yayımlayan Wynn’in albümü de kendi hayatına bakış atar özellikte. Farklı ortaklıklarla, farklı stüdyolarda kaydedilen albüm istikrarlı bir sounddan ziyade müzisyenin kariyerinin her döneminden tatlar içeriyor. Steve Wynn ile albümü ve birçok başka şey üzerine yaptığımız sohbet de yakında buralarda olacak.

TEKLİ: Military Genius – Darkest Hour
(Unheard of Hope)

Crack Cloud üyesi Bryce Cloghesy’nin Military Genius projesinin 2020 çıkışlı Deep Web albümünün devamı niteliğinde olan ve 1 Kasım’da beklenen Scarred for Life’ın iştah açıcısı. Bir yandan yoldaki koleksiyonun tatlı melankolik havasının çanlarını çalıyor gibi. Cloghesy’nin tabiriyle “zaman tarafından sonsuz bir geceye sürüklenme hissine” tanık ediyor dinleyiciyi. Dile yerleşmeye niyetli lirikleri, gevşeten tınıları, hafif caz esintili deneyimiyle parça, bu arınmış ve sakin hâlinde gizli bir yıkıcılığı da barındırıyor.

ALBÜM: Los Bitchos – Talkie Talkie
(City Slang)

Neşe saçan hâli, pozitif enerji yüklü bulutlarıyla geldi Talkie Talkie. Londra çıkışlı dört kadının renkli ruhlarının müziklerinden taştığı 12 şarkılık enstrümantal koleksiyon; yaz aylarına, güneşe, kumsala en pozitif ve özgürleştiren duygularla veda etmek için sanki.  Funk, disco ve psikedelik ses manzaralarının ardında saklanan tazecik, cıvıl cıvıl, kutlama dolu bir gülümseyiş paketi bu.

EP: Chelsea Wolfe – UNDONE EP
(Loma Vista Recordings)

Chelsea Wolfe geçtiğimiz şubatta yayımlanan ve müzikal dünyasını en çok genişletip farklı yönlere taşıdığı albümü She Reaches Out to She Reaches Out to She’ye eşlikçi bir kısaçalarla döndü. Ash Koosha, Boy Harsher, Justin K Broadrick gibi müzisyenlerin iş birliği için katıldığı proje albümden altı parçanın remikslerini içeriyor. Her birinde Wolfe’un iş birlikçilerinin stilinde bir yolculuğa çıktığımız sağlam bir derleme.

TEKLİ: Public Service Broadcasting & Andreya Casablanca – The Fun Of It
(So Recordings) 

İngiliz ekip Public Service Broadcasting yeni teklisinde unutmuş olabileceğiniz bir hayat dersini hatırlatıyor, hatta aklımıza kazındığından emin oluyor: “İstediğim için yapıyorum, eğlencesine yapıyorum”. Her şey de çok derin olmak zorunda değil ya, bazı hareketleri de sırf canımız istiyor diye yapabiliriz. Parçanın kendisi de tam bu felsefe gibi eğlenceli, dinamik, hareketli. Şarkının yüksek enerjisi Berlinli ikili Gurr’un bir yarısı Andreya Casablanca’nın vokalleri sayesinde sağlanmış diyebiliriz.

EP: Seefeel – Everything Squared
(Warp Records)

90’lar elektronik müzik haritasının en ufuk açıcı köşelerinde adı yazan gruplardan biri Seefeel. 2011’den bu yana servis ettikleri lik “yeni müzik” derlemesi, altı parçadan oluşan bir mini albüm. Üslup, tavır çok değişmemiş ama sesler ve işleme biçimleri Seefeel için yeni bir dönemin içinde olduğumuza işaret eder kalitede. Prodüksiyonlarında ve işitsel kurgularında sessizlikleri, boşlukları Mark Clifford – Sarah Peacock ikilisi kadar ustalıklı değerlendiren zihinlere nadiren rastlanır. Everything Squared de asla üzerinize çökmeyen, dinleyenini yormayan, hatta tüm odağını istemeyen bir koleksiyon. Bakalım devamı gelecek mi!

ALBÜM: Tycho – Infinite Health
(Mom+Pop / Ninja Tune / GRGDN Müzik)

Yarattığı masalsı atmosferlerle içine dalması her daim büyük hazlar yaşatan elektronik dehlizler kurgulayan prodüktör ve besteci Tycho (Scott Hansen), yedinci stüdyo albümüyle aramızda. Prodüktör koltuğunda Scott Hansen ile birlikte Grizzly Bear basçısı Chris Taylor ve Tycho gitaristi Zac Brown var. Infinite Health parçalarının fitilini ritmik unsurlarla yaratmış Tycho. Bunun da bugüne dek alıştığı şarkı yazımından ayrışan bir detay olduğunu belirtiyor.

TEKLİ: Robin – DÜZ DÜNYA
(Hypers Music)

Yerli punk sahnesinde spot ışıklarını üzerine çekmeye devam eden Robin’in “DÜZ DÜNYA”sı olan bitene bir isyan, bağırış, çağırış, iç dökme, öfke kusma belki de. Grunge tadı veren vokaliyle tekli art arda dizdiği “Ben kendimden kaçarken / Kim benimle gelir ki? / Bir cadı lanetledi beni / Hissizleştim hortlak gibi” sözleriyle vurup çarpıyor. Bir de hatırlatma: Robin ve Hav Hav!, 18 Eylül’de Karga sahnesinde.

ALBÜM: Wunderhorse – Midas
(Communion Group)

Wunderhorse bu seneye kadar arkasında yalnızca Jacob Slater’ın olduğu, Cub gibi iyi bir debut albüme imza atmış çarpıcı bir projeydi. Slater edindiği başarıyı tutmak ve üstüne katmak için ikinci albüm için işleri büyütmesi gerektiğine kadar verip, Midas yolculuğuna yanında bir ekiple çıkmış. Zaten yıllardır beraber çaldığı müzisyenler Harry Fowler, Jamie Staples ve Pete Woodin’in katılmasıyla oluşan “yeni” ekip bu sefer kendilerine bir önceki uzunçalardan biraz daha ham, biraz daha dağınık olma izni veriyor. Slater’ın kırılgan ve acısını geçirebilen vokalleri bu albümde de başrolde, yan koltuğunda da taptaze gitar yürüyüşleri oturuyor. Yer yer yavaşlamaktan ve sonra bıraktıkları yerden devam etmekten korkmayan koleksiyon depresyon, ölüm, kalp kırıklığı, yetersizlik gibi konuları sırtlanıyor. 

ALBÜM: Jon Hopkins – RITUAL 
(Domino / GRGDN Müzik)

2013’te yayımladığı Immunity ile 21. yüzyılın elektronik başyapıtlarından birine imza atan İngiliz müzisyen Jon Hopkins bizi müziğinden mahrum bırakmayı seviyor. 2021’deki konsept-ambient Music for Psychedelic Therapy’yi saymazsak altı yıllık bir kuraklığın içindeydik. 7RAYS, Cherif Hashizume, Ishq ve Vylana gibi konukların da belirdiği sekiz bölüme ayrılan yeni işi RITUAL, özellikle dokusal işçiliğiye parlıyor. Ambient yaklaşımı yine ön planda ama dans pistleri de özlüyor Hopkins’i doğrusu.

TEKLİ: Manic Street Preachers – Decline & Fall
(Sony Music)

Manic Street Preachers, 90’lardan bu yana kimi duyguları en uçlarda yaşatmaya ve derin düşüncelere sevk eden şarkılar yapmaya devam ediyor. Son albümü The Ultra Vivid Lament’i 2021’de yayımlayan Manics, yepyeni bir tekliyle sessizliğini bozdu. “Hayatın sonlarına geldiğimiz gerçeğini kabul edip benimserken, hâlâ var olan küçük mucizeleri kutlamanın şarkısı” diyorlar yeni kayıtları hakkında.