Farklı yer ve deneyimlerin anlatıcısı olan müzik: Nubya Garcia ile sohbet

Guyanalı bir anne ve Trinidadlı bir babanın çocuğu olarak Londra’da büyüyen Nubya Garcia, müzik koleksiyoneri bir aileye doğmanın avantajıyla küçüklüğünden itibaren seslere ve enstrümanlara merak duymaya başladı. Keman, viyola derken 10 yaşından bu yana elinde tuttuğu saksafonuyla caz dünyasına atılmak üzere, uzun yıllar boyunca farklı kurumlarda eğitim gördü. 

Mezuniyetinin ardından Nubya’s 5ive adlı bir EP yayımladı Garcia. Bu kayıt ona, birçok festivalde çalma ve Makaya McCraven, Joe Armon-Jones, Theon Cross, Shabaka Hutchings gibi değerli müzisyenlerle birlikte üretme şansını verdi. Türlü sonik deneylere, janrlar arası etkileşimlere ev sahipliği yaparak dünyadaki caz algısının dönüşümüne öncülük eden sahnelerden belki de en önemlisi olan Londra’dan yaydığı titreşimlerle, gezegenin bambaşka köşelerindeki dinleyicilerinin ruhuna dokunmaya devam ediyor Nubya Garcia. 

London X İstanbul Zorlu PSM Meets EFG London Jazz Festival kapsamında, 29 Mayıs’ta Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’ni Sons of Kemet ile paylaşmaya hazırlanan müzisyene konser öncesinde birtakım sorular sorduk. Kişisel üretim pratiği, ilk albümü SOURCE, kadın enstrümanistlerin görünürlüğü, radyoculuk macerası ve dahasını Nubya Garcia anlatıyor.

Müziğin bana, birçok eşsiz organizmanın birbiriyle ahenk içinde yaşadığı bir habitatın inşasına tanık oluyormuşum gibi hissettiriyor. Her dinlediğimde gözlerimin önünde, kendine özgü kaosu ve dinginliği arasında devinen, balta girmemiş bir orman serpiliyor sanki. Bir sanatçı olarak bunu sağlayan kolektif üretimin bir parçası hatta lideri olmak nasıl hissettiriyor? Kendinle şarkıların arasında ne tür bağlar kuruyorsun?

Teşekkür ederim! Müziğim sana böyle hissettirdiği için onur duydum, niyetim bu! Müziğimi dinleyen herkesin bir deneyimi olması.

Bu ezgiler benim kendi bestelerim, fikir aşamasından hayata geçirmeye kadar, şarkılarla bağlantı kurmak gerçekten çok güzel bir süreç. Her biri başka bir yerden geliyor; deneyimlere, mekânlara, geçmişime, bugünüme ve geleceğime dayanıyor. Bana, onları bir izleyici kitlesine ve dünyanın dört bir yanındaki dinleyicilere ulaştırmak doğru geliyor sanırım. İster sahnede onlar için canlı çalınsın, isterse başka bir yerden dinliyor olsunlar, insanları ses dünyama getirmek istiyorum.

Kayıtlarında, enstrümanların sohbeti eşliğinde çeşitli duyguları takip etmek çok zevkli. Sahnede ise yazdığın müziği doğaçlamalarla her defasında yeniden üretme şansın var. Bu, heyecanı canlı tutan ve müzisyenler arasındaki bağları güçlendiren bir şey olmalı. Senin için ne anlama geldiğinden biraz bahsedebilir misin?

Tabii ki, herhangi bir konserde ne olacağını asla bilemezsiniz. Bu beni ânı yaşamaya ve işin tadını çıkarmaya teşvik ediyor! Seyirciler her geldiklerinde farklı bir gösteri deneyimliyorlar; ne çalacağımızı asla bilemezsiniz ve bu hem biz sahnedekiler hem de izleyiciler için heyecan verici!

“Albümde anlatılan hikâyeler, evim dediğim birçok yerden ve önceki nesillerden bana aktarılan deneyimlerden ilham alıyor.”
Nubya Garcia
Fotoğraf: Adama Jalloh

Tüm bu kompleks armonilerin incelikle işlendiği çok açık ama dinleyende bıraktığı his bir o kadar arkaik, doğal, ruhani. Güçlü köklerden geldiğini duyumsatan bir tür bilgelikle, bereketli tınılarla dolduruyor kulakları. Son -ve aslında ilk- albümün SOURCE’a da adını veren kaynağı nerede buluyorsun?

Teşekkür ederim. Çok çeşitli yerlerden, anılardan ve duygulardan geliyor. Hayatım ve mirasım hakkında çok düşünceli dönemlerden geçtim; Londra’dan Bogota’ya, Guyana’dan Trinidad’a ve gezgin bir müzisyen olarak görebildiğim diğerlerine kadar pek çok yerden enerjiler çektim. Albümde anlatılan hikâyeler, evim dediğim birçok yerden ve önceki nesillerdenbana aktarılan deneyimlerden ilham alıyor.

Küresel sahnede daha geniş kitlelere ulaşabilen kadın enstrümanistlerin sayısının çok az olduğunu görmek üzücü. Bunu kendi deneyimlerine dayanarak nasıl yorumluyorsun? Başkalarına ilham verebileceğini düşündüğün, özel bir anın / deneyimin varsa paylaşmak ister misin?

O kadar çok parlak kadın ve non binary müzisyen var ki, onlar sadece şimdilik daha geniş kitlelere ulaşmamış olabilirler! İnsanların müziğimden nasıl ilham aldıklarına dair şeyler söylemek için bana gelmesi ya da benimle bir şekilde temasa geçmesi çok etkileyici; bu benim için gerçekten önemli. Kadınların ve kız çocuklarının saksafon veya herhangi bir enstrüman çalmaya teşvik edilebileceğini bilmek çok heyecan verici. Yapabileceğim tek şey, müziğimi elimden gelen en iyi şekilde herkesle paylaşmaya devam etmek, böylece hepsi ilham alır ve umarım kendilerinin de yapabileceğini anlarlar.

Caz, sınırlarını bulanıklaştırıp diğer türlerle ilişkilendikçe daha fazla insana ulaşmaya başladı. Bu müzikle çıktığın yolculukta sen de çeşitli kavşaklarla, virajlarla karşılaşmışsındır. Seni dönüştüren duraklara baktığında, yolunun nereye doğru gittiğini düşünüyorsun? Ya da bunu hiç düşünüyor musun?

Nereye gittiğini tam olarak kim söyleyebilir? Şimdiye kadar başkalarından bir şeyler öğrenmek, onlarla güç birliği yapmak ve müziğimi dünyanın dört bir yanındaki sahnelere taşımak benim için bir onurdu. Hepsi için derin bir şükran duyuyorum ve devam etmesini umuyorum.

Teksaslı bir psikedelik soul grubu Güney Amerika kökenli, Londralı bir saksofoncu ile buluştuğunda neler oldu? Khruangbin ile turnelemek nasıldı?

Müzik oldu! Khruangbin ile yolda olmak güzel ve heyecanlıydı; her gece ilham veriyorlardı. Harika zaman geçirdik. Onların yaratıcılığına hayranım!

“Son İstanbul ziyaretim sanki çok uzun zaman önceymiş gibi geliyor! […] Müziğimi hepinizle yeniden paylaşmak için sabırsızlanıyorum.”  
Nubya Garcia
Fotoğraf: Adama Jalloh

Son yıllarda caza yeni bir soluk kazandıran Londra sahnesine katkıların büyük. Şimdi ise uzaktasın. Bir yerde yerleşik olmanın ya da kentlerle / mekânlarla geçici ilişkiler kurabilmenin sanatsal yaklaşım ve ifade üzerinde ne gibi etkileri var sence?

Londra benim memleketim ve bununla ilgili güzel olan şey, tek bir yerde pek çok kültüre ev sahipliği yapması. Ayrıca dünyayı dolaşma ayrıcalığına da sahibim, -Brezilya, Meksika, Etiyopya, Karayipler ve daha başka pek çok yer- bu da sanki bir yerliymişim gibi ilişkiler kurmak için zamanım olduğu anlamına geliyor! Müziğim farklı yerlerin, kültürlerin ve deneyimlerin anlatıcısı hâline geliyor; oralardaki yaratıcılar ve müzisyenlerle bağlantı kurabildiğim ve paylaşımda bulunabildiğim için kimi ortaklıklara ve başka projelere de yol açıyor.

Sonra bu deneyimleri eve, Londra ve İngiltere’deki dinleyicilerime geri getiriyorum. Bu da umarım, onların müziğim aracılığıyla farklı enerjileri deneyimledikleri anlamına geliyordur.

DJ’lik ve radyo programcılığı yaparak müziği paylaşmanın başka biçimlerini de kullanıyorsun. Oralar müzikle kurduğun ilişkiye ne tür katmanlar ekliyor?

Radyoculuğu seviyorum; bir süredir NTS Radioda bir programım var. Bu bana, durup diğer sanatçılardan ve arkadaşlardan müzikler dinlemenin keyfini çıkarmak ve dans etmeyi sevdiğim ya da sadece diğer insanlarla birlikte titreştiğim melodileri paylaşmak için tasarlanmış bir zaman ve alan veriyor.

Dinleyicilerin olarak 2018’deki son ziyaretinden bu yana sıradaki Nubya Garcia konserini dört gözle bekliyoruz. İstanbul’a geri dönecek olmak nasıl hissettiriyor? 

Bu konser için çok heyecanlıyım; son İstanbul ziyaretim sanki çok uzun zaman önceymiş gibi geliyor! Şehir o kadar canlı ve dinamik ki, her köşesinde bir şeyler oluyor. Ah bir de yemekler inanılmaz! Müziğimi hepinizle yeniden paylaşmak için sabırsızlanıyorum.

Röportaj: İlayda Güler