Öğreten, geliştiren, sosyalleştiren oyunlar: Root

Röp: Yetkin Nural

Başlangıçta deniz yüzeylerini temizleyen eco-dolphin ve geri dönüşümü günlük yaşantımızda bir alışkanlık haline getirmeyi hedefleyen eco-mat gibi robot odaklı projeleri hayata geçirmek üzere kurulan Root firması, daha sonraları öğrenme, gelişme ve sosyalleşme potansiyelleri nedeniyle oyunlara odaklanarak bir nevi ‘hayalgücü laboratuvarına’ dönüştü.

2014’ten bu yana farklı şirketler için 18 oyun üreten Root, oyun kavramının felsefik ve teknik özüne  sadık kalarak, ince düşünceler ve bol ilhamlı fikirlerle bezedikleri hem dijital hem de analog platformlara yönelik kurgular ortaya koyuyor. Oyun oynamaya kural kitapçığından başlayan, ve belki de en önemlisi, oyunu hayatın tüm alanlarına yayabilen zihinlere yönelik çalışmalar otaya koyan Root’un kurucusu Ceren Öztulca ile Root’un hikayesi ve oyun üretimin inceliklerini konuştuk.

Root’un ortaya çıkışına ve ürettiği işlere gelmeden önce temel bir soru var aklımda. “Oyun” bireysel, bilimsel ve felsefik tanımları olan, çok yönlü bir kavram. Sen “oyunu” nasıl tanımlıyorsun, bu kavram senin kişisel tarihinde ne ifade ediyor?
Oyun benim için “temas etmek” demek. Temas edebildiğimiz her şeyi özümseyebiliyoruz, bütün varlığımızla hissedip oradan ne almamız gerekiyorsa alabiliyoruz. Öğrenme ise bu, öğreniyoruz, gelişimse gelişiyoruz, deneyimse deneyimliyoruz. Benim için oyun tam olarak böyle bir noktada. Oyundan aldığım bu ilhamı, duyguyu bütün işlerimde kullanıyorum. Yaptığım her işin kökünde bir şeye temas etmek var.

Oyunu profesyonel bir şekilde ele almak ve oyun üreten bir şirket açmak fikri nasıl oluştu? Root öncesinde neler yapıyordun ve Root’un ilk adımları nasıl gelişti?
Oyun hayatımın her alanında vardı aslında. İşimin bir parçası olana kadar geçen sürede akıllı makinalar ve robotik üzerine çalışmalar yapıyordum. Günlük hayatı uzun vadede daha kaliteli hale getirmeye yönelik projeler üzerine çalışıyordum. Bunlarla birlikte insanların yeteneklerini, vizyonlarını ve yaratıcılıklarını geliştirmeye yönelik bir de inovasyon-hayal laboratuvarı mekan çalışmam oldu. Tüm bunlarla uğraşırken, fikirlerine ve çalışmalarına çok saygı duyduğum bir kişi, bir gün bana “Ceren sen oyun yapmalısın” dedi. Bu cümle rotamı değiştirmemi sağladı. Yaptığım her şeyde işin en köküne inmeyi, dönüşümü bu şekilde sağlamayı amaçladığım için de, içine oyunu da dahil ettiğim yeni şirketimin adı 2013 yılı itibariyle ROOT oldu. Aslında bütün bu süreçler ROOT’un ilk adımlarını oluşturuyor.

Root’un bugüne kadar ürettiği oyunlardan biraz bahseder misin? Bir Root oyununu herhangi başka bir oyundan ayıran özellikler neler, bir oyun yaratırken nelere dikkat ediyorsun?
Öncelikle oyunun nasıl hayatımın bir parçası olduğuna dair örnek olması açısından müze oyunlarımızdan bahsetmek isterim. Sadberk Hanım müzesini gezerken oradaki çiniler ve ipeklerin bir kitap şeklinde tanıtıldığını gördüm. Bunlar çok kıymetli eserler. Bir çocuk ilgili olmadıkça ya da bir şekilde müzeye gelmedikçe bunları göremeyecekti. Kitabı satın alabiliyorsunuz ancak çoğu evde bu tür kitaplar dekor olarak kullanılıyor. Bu eserler herkese ulaşmalı diye düşündüm ve Motif isimli oyunu tasarladım. Aynı müze gezisinden İnanılmaz ve Kayıp Pabuç gibi iki oyun fikrini de yanıma alarak çıkmıştım.

Euroleague Card Game, Root Airlines, Evropa, Shadow Tales, Birlikte isminde oyunlarımız var. Hepsinin hikayesi birbirinden güzel. Ben en son oyunumuz olan Birlikte’den biraz daha detaylı bahsetmek istiyorum. Birikte Unicef için tasarladığımız bir sosyal uyum oyunu. Türkiye’ye gelen mülteci çocuklarla, Türkiye’de onlarla karşılaşan ve tanışan çocukların birbirlerini tanıması, anlaması ve karşılıklı temas üzerine kurulu bir oyun. Oyun tasarım sürecinde, sosyolog, psikolog ve antropologlardan da destek aldık. Mülteci çocuklar hem savaş hem göç travmasını yüklenerek başka bir ülkeye geliyorlar. Dilini dahi bilmedikleri bir ülkede, başka yaşıtlarıyla bir araya geliyorlar. İki taraf da birbirini tanımıyor. İlk başta her iki çocuk grubu için de birbirlerinin kültürlerini tanımalarına yönelik, ülkeleriyle ilgili tarihi ve kültürel bilgiler de vermek istedik. Daha sonra savaşta yıkılmış harap olmuş şehir özelliklerinin çocukların mevcut durumu için doğru olmayacağını fark  edip, dünyaya hayata dair daha ortak bilgilendirici içerikler hazırladık. Oyun kartlarımızda her özellikte farklı farklı çocuk profilleri göreceksiniz. Oyunun en güzel yanlarından biriyse, çocukların bu oyunu oynarken biz-siz olarak ayrılmıyor olması. Türk ve mülteci çocuklar birlikte oyuna karşı yarışıyorlar. Her karakterin bir becerisi var ve oyunu kazanmak için tüm çocuklar birbirleriyle iletişim kurmalı, işbirliği yapmalı ve birlikte öğrenip hareket etmeli. Oyunu STKlar aracılığıyla Türkiye’nin her yerine ulaştırdık. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz.

Örneklerden de görebileceğiniz üzere, bir oyunu tasarlarken önce tüm detaylarıyla birlikte ihtiyacı belirliyoruz. Pedogojik ve sosyolojik olarak özenli davranmaya önem veriyoruz. Nihayetinde oyun, eline alan kişiyle doğru bir amaç için doğru bir temasa geçebiliyor mu bunu muhakkak test ediyoruz. Root insanları eğlendirmeye çalışırken aynı zamanda hayatlarına uzun vadede etki edecek dokunuşlar yapmayı hedefliyor. Bizi ayıran nokta burası.

‘‘Aslında bizim kültürümüzde de oyun önemli. Ancak bazen kural kitapçığına yeteri kadar zaman ayırmadığımızı düşünüyorum. Kural kitapçığını birlikte okumak bile oyuna girerken bir ekip çalışması aslında.’’

Soruyu bir de şöyle sormak istiyorum, bir oyun “yanlış” olabilir mi? Oyun pratiklerimizde sık sık içine düştüğümüz yanlışlar, dikkate almamız gereken doğrular var mı?
Bu soruyu teknik açıdan değerlendirirsek; bir oyun kurgusal açıdan, oynanabilirlik, hedefe ulaşılabilirlik açısından sıkıntı yaşayabilir. Bunlar var olduğunda oyun oynanamaz. Burada önemli olan kurgu. Bu noktada yanlış değil de eksik kelimesini kullanmamız daha doğru olabilir. Oyun mekanik ve dinamiklerden oluşan bir bütün. Buradaki herhangi bir hata ana hikayeyi etkiler. Dolayısıyla bu da bir eksik, hata, yanlış gibi görünebilir. Bununla birlikte özellikle küçük yaş grupları için pedogojik açıdan doğru olmayan oyunlara da yanlış oyun diyebiliriz. Özellikle çocuklarda, oyunun gelişime katkısını göz önüne aldığımızda oyunun pedogojik açıdan doğru olması büyük bir öneme sahip oluyor.

Oyun pratiklerimizle ilgili şunu söyleyebiliriz. Aslında bizim kültürümüzde de oyun önemli. Ancak bazen kural kitapçığına yeteri kadar zaman ayırmadığımızı düşünüyorum. Kural kitapçığını birlikte okumak bile oyuna girerken bir ekip çalışması aslında. Doğru okumak, iyice anlamak oyunu daha keyifli hale getirebilir. Bizler bazen oyunun yarısında kitapçığı yeniden açıyoruz, oyun karmaşalarının bir kısmı kitapçıktaki kuralları doğru anlamamaktan kaynaklı bile olabiliyor. Boardgame tutkunlarını dikkatle izlerseniz, kitapçığa kurallara ana stratejilere bütünüyle çalışmış ve hakim olduğunu görebilirsiniz.

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:67’ye ulaşabilirsiniz.