Olof Dreijer cesaret veren şarkılar yapmak istiyor

Röportaj: Seray Soylu

İsveçli büyüleyici elektronik müzik ikilisi The Knife ile tanıdığımız; solo kariyerinde yepyeni deneyimlerin peşinden koşan prodüktör ve DJ Olof Dreijer; geçtiğimiz günlerde bu yılın ilk çıktısı Coral’ı yayımladı. AD 93 etiketli EP’deki parçalar doğayla ve umutla iç içe, sakin bir dansa kaldırıyor.

26 Nisan’da Sónar İstanbul’un konuğu olarak sahne alacak Dreijer’e Kolombiyalı perküsyonist, DJ ve şarkı yazarı Diva Cruz da eşlik edecek. Festival öncesi ikiliyle bir Zoom seansında buluştuk; Coral’ı ve çeşitlenen üretim metotlarını konuştuk. Prömiyerini Sónar İstanbul’da yapacak yeni sahne şovlarına dair de bazı heyecan verici ipuçları aldık.


“Çok hisli ve güzel bir dans müziği yapmak istedim, ki bu genelde sert ve ‘soğuk’ olur. Bu yüzden ‘sıcak’ bir şeyler yapmaya çalıştım.”

Müziğini besleyen ilham kaynakları, ilk başladığından bu yana nasıl değişti?

Olof Dreijer: Bugünlerde dünyanın dört bir yanından, heyecanlı ritimler üreten perküsyonculardan ilham alıyorum. Groovy dans müziği yapmanın daha önce hiç duymadığım yollarını buluyorum. Bu yüzden her gün Instagram’da farklı perküsyoncuları izliyorum. Bu benim için önemli bir şey. Diva, sen ne düşünüyorsun?

Diva Cruz: Festivallerde çalacağımız şarkılar için Robyn’le çıktığım turnedeyken ilham aldım. Pandemi oldu, herkes için zor bir dönemdi ama müzisyenler için çok büyük bir meydan okumaya dönüştü. Çünkü çalışamadık. O dönemde konuşmak istediğim çok fazla şeyin olduğunu fark ettim ve şarkı yazmayı denedim. Benim için terapi gibiydi ve pozitif bir yerden bakmak için çok yardımcı oldu. 

The Knife ile üretmek ve kendi başına üretmek arasında ne gibi farklılıklar var? Süreçler nasıl değişiyor?

Olof Dreijer: Karin ile çalıştığımda, daha çok onun bulduğu ya da birlikte bulduğumuz bir fikri gerçekleştirmeye çalışan bir prodüktörüm. Geleneksel pop şarkılarında olduğu gibi. Kendi başıma çalışırken ise daha özgürüm. Ne istiyorsam onu yapabilirim ve genellikle, heyecan veren ve daha önce denk gelmediğim bir groove yaratmaya çalışıyorum. Yani, daha çok groove ve melodiye odaklanıyorum. 

Bu senenin ilk işi Coral’ı konuşalım biraz. Ne hissediyorsun bu EP hakkında?

Olof Dreijer: Beğenilmesi konusunda çok heyecanlıyım. Nasıl karşılanacağını asla bilemiyorsunuz ama şimdiye kadar iyi karşılandı. Sadece çok hisli ve güzel bir dans müziği yapmak istedim, ki bu genelde sert ve “soğuk” olur. Bu yüzden “sıcak” bir şeyler yapmaya çalıştım. Ayrıca, sakin parçaları dans müziğiyle birleştirdiğim ilk müziğim ve buna devam edeceğim. Bu ekiple çalışmak da hoş görünüyor çünkü onlar da benzer şekilde daha sakin müzikleri dans parçalarıyla birleştiriyorlar. Ancak yeni şovumuzda bir araya geldiğimizde, hep dans müziği çalacağız. 

Coral’ın diğer işlerinden daha farklı olduğunu fark ettim aslında. Mesela daha umutlu ve pozitif ritimler var. 

Olof Dreijer: Çok haklısın. Enerji ve cesaret veren bir şeyler yapmak istedim. Günü yaşamak ve her şeyle başa çıkmak için enerji veren bir şeyler. Bunu yapmayı çok seviyorum.

Gerçekten tatlı ritimler, ben de sevdim. Ayrıca doğayla iç içe bir anlatı var. Bence çok önemli bir tema EP için. Rüzgâr ve suya benzeyen sesler duyuyorum mesela. Senin doğayla bağın nasıldır? Kendini ifade etme sürecini nasıl etkiliyor?

Olof Dreijer: Şarkı isimlerini, müzik yaptığınızda ilişki kurduğunuz kişiler olarak görüyorum. İnsan isimleri gibi. Çünkü müzik yaparken, uzun bir süre boyunca şarkıyla ilişki kurarsınız ve sonra ondan bir şekilde ayrılmanız gerekir ve ruhunuzu vererek çalışmayı bırakmak zor olabilir. Buradan doğan bir fikir bu. 

Bu cevap, şimdi soracağım sorunun da önünü açıyor gibi. İşlerinin görsel içeriklerini de sen üretiyorsun. Coral için nasıl bir görsel anlatım düşündün? Müzik yaparken görsel üretme süreci nasıl ilerliyor? Bir sıralama var mı mesela?

Olof Dreijer: Basit bir şey yapmak istedim. Eskiden kız kardeşimle The Knife için kapaklar yapardık. Şimdi de Photoshop’ta birleştirdiğim resimlerle yapıyorum. Genellikle çok hızlı yapıyorum ve sanırım bunun amacı oradaki eğlenceyi ve renkliliği yakalamak. Müziğin ve ayrıca bu organikliğin bilgisayarla buluşması da ev yapımı hissi veriyor ve güzel bence. 

İşlerinde cinsiyet eşitliği ve Filistin mücadelesi gibi konulara değinmen çok kıymetli. Bunu politik bir duruş olarak mı tanımlıyorsun yoksa fikirlerinin yansıması mı? Bir sanatçı olarak bu senin için ne anlama geliyor?

Evet, kesinlikle. Verdiğin her karar politik. İsrail’in işgaline yorum yapmak istemediğini söylemen de politik. Dolayısıyla her karar politik bir hâle geliyor bence. 

Görünüşün, giyimin çok akışkan bir stile sahip. Bu süreç müziğinle paralel mi ilerliyor yoksa bir dinamiği var mı? Müzik üretimi açısından bu aşamaları nasıl deneyimliyorsun?

Olof Dreijer: Bence görsel anlatım, en son geliyor. Kesinlikle ikincil bir öneme sahip. Ben öncelikle bir müzisyenim ama bugünlerde görsel olarak ilgi çekici olmanız gerekiyor gibi bir durum da var. Bu yüzden, eğlenmeyi ve en iyisini yapmayı seçtim. Yine de her zaman, alanında daha iyisi olan yaratıcı insanları sürece dâhil ederim. Yeni şovumuz için şu anda çok heyecan verici kıyafetler üreten kostüm tasarımcılarıyla çalışıyoruz. The Knife’da olduğu gibi müziği görsel olarak da ilgi çekici bir şekilde yorumlayan insanlarla çalıştık. Yine de önce müzik yaptık. Tabii eğer işe yarıyorsa ve müziğin deneyimini artırıyorsa; görsel anlatım gerçekten eğlenceli olabilir. İnsanların müziğe girmelerine yardımcı olabilecek görsel olarak ilginç bir şey bulursanız, o zaman güzel olabilir.

Sónar İstanbul programında yer almak, uzun bir aranın ardından İstanbul’a uğrayacak olmak nasıl hissettiriyor?

Olof Dreijer: Diva ile birlikte yeni bir şov yapıyoruz. Daha önce Diva’nın perküsyon çaldığı daha basit versiyonunu denemiştik. Ayrıca birlikte yeni bir EP yaptık, bu yaz çıkacak. Bu konserde Diva İspanyolca rap yapıyor. Birlikte ürettiğimiz müziğin prömiyerini yapacağız aslında. Diva’nın müziğimin üstüne perküsyon çaldığı anlar da var. Her şeyin karışımı gibi. Çok heyecanlıyız. Özel bir gece olacak çünkü bunu ilk kez yapacağız ve İstanbul 15 yıldır gitmediğim bir yer.

Diva Cruz: Evet, ben de çok heyecanlıyım. Daha önce İstanbul’a geldim ama 20 yıl oldu. Çok eğlenceli olacak.