Osees, Leon Bridges ve bu hafta başka ne dinlesek? 

Yazı: Elif Öz, İlayda Güler, Şevval Öztemur, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Yeni Osees albümü, yeni bir Osees tınısı vadediyor. Leon Bridges “Huzurlu bir yerdeyim. Kimsenin elimden alamayacağı bir şey buldum.” diyor. Ryuichi Sakamoto’nun Eylül 2022’de kaydedilen seyircisiz performansı da artık albüm formatında.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.


ALBÜM: Osees – SORCS 80
(Castle Face)

“Cassius, Brutus & Jonas” ve “Earthling” teklileri ardından -dile kolay- 28. stüdyo albümleriyle listemize paldır küldür giren psych-garage ekibinin en garip ve onlara yakışan hâliyle sert albümlerinden biri. Efektler, sampler’lar coşmuş. Ayrıca gitar yok! Tüm cızırtı Tom Dolas ve John Dwyer’ın başına geçtiği iki synthesizer’dan. Çift davul – çift synth ve iki katı daha etkili albüme sırasıyla bariton ve tenor saksafon olarak eklene Cansafis Foote ve Brad Caulkins, Osees tınısının heybetini oldukça arttırmış sesleriyle. A Foul Form (2022) ve Intercepted Message’in (2023) arasında bir yerlerde var olduğu söylenebilecek SORCS 80’nin tüm tanıdık absürtlüğüne rağmen çok klasik, kalıplı hissettiren bir tarafı da var: The Ramones-vari, T-Rex-vari pop rock melodilerini kendi bağlamlarına alıp süzgeçlerinden geçirerek omaj mı parodi mi seçmesi zor göndermeler yapıyorlar. Osees’i Osees yapan tuhaflıkları elden bırakmadan tabii. Can, DEVO ve Silver Apples tatları yakalamak da hiç zor değil. Dinamik parça yapıları, espri anlayışı, müziği alıp kendini asla almamasıyla, kuvvet ve insafsızlığıyla John Dwyer yaratıcı hırsının zirvesinde yine. 

TEKLİ: MEMORIALS – Lamplighter
(Fire Records)

Şu âna kadar iki soundtrack albümü yayımlamış olan duo MEMORIALS, ilk uzunçalarını paylaşmaya hazırlanıyor. Üçüncü tekli “Lamplighter”ı “koleksiyonun en pop şarkısı” olarak tanımlayan müzisyenlerin neden böyle dediği anlaşılsa da şarkının psikedelik ruhunun, son düzlükte girdiği kıyamet günü hissinin ve bir 90’lar nostaljisini yaşattığının da bahsini geçirelim. 

TEKLİ: Yangın – Nefes (Taner Yücel Remix)
(Little Jobs)

İstanbul’un yeni nesil kir – pas – rock’n’roll beşlisi Yangın’ın geçtiğimiz yıl yayımlanan ilk albümü Plastik’te yer alan “Nefes” için, albümün prodüktörü Taner Yücel’in hazırladığı remiks dinlemeye açıldı. Vokalist Theo Kaya’nın nefes alışverişlerine sırtınızı dayayıp kasları esnetme garantili bir kıvamda; yalnızca parçadaki sesleri kullanarak fiyakalı bir dans pisti güzelliğine çevirmiş “Nefes”i Taner Yücel. 2000’ler başı dance-punk tutkunları kaçırmasın.

EP: TORRES & Fruit Bats – A Decoration
(Merge Records)

Mackenzie Scott ve Eric D. Johnson’ın iş birliğinin meyvesi A Decoration’da yarattıkları sonik dünya hem karakterli hem de nereye gitmek istediğini biliyor. Henüz hiç tanışmamışken, plak şirketlerinin önerisiyle beraber çalışmaya karar veren ikilinin sanatsal vizyonu birbirini en iyi şekilde tamamlamış: Scott, namıdiğer TORRES’in başta hazırladığı eskizler biraz daha synth odaklı, gece kulüplerinde çalacağını hayal ettiği bir hâldeymiş. Johnson’ın demolara biraz daha ruh, daha çok melodi ve akustik elementler eklemesiyle; Scott’ın tabiriyle daha ziyade bir kilisede duyduğunuzu hayal edebileceğiniz bir hâl almış şarkılar.

TEKLİ: Gabe Goodman – Paul’s Auto Shop
(fullaway)

Bir hikâyeci üslubuyla besteler yapan Gabe Goodman, yeni albümü The Rock için 27 Eylül’e randevu verdi. Koleksiyonun üçüncü postası “Paul’s Auto Shop” hayatımızın içinde uçuşan, ister duygusal ister gözle görülür kırılmaları onarma çabasının karşısında aşkın bile boynunun bükük kalmasıyla ilgili. İçten, duygusal ve ışıltılı tonuyla tam yolculuklara eşlik etmelik bir şarkı.

TEKLİ: Fontaines D.C. – Here’s The Thing
(XL Recordings / GRGDN Müzik)

Bel kemiği çiğ mi çiğ o riff ve bulaşıcı nakaratıyla doğrudan grunge övmesi, fazlasıyla devinimli “Here’s The Thing” zihne kendini hızlı deşen bir şarkı olmasından öte, hem enerjik hem kasvetli de. Atmosferi illa ki birkaç gün musallat olabilir. Gündeme taze ve bir o kadar da iddialı giren Hoard’un yönetmeni Luna Carmoon; Carrie,, The Craft ve Possession gibi klasikleri onurlandıran trope’ları bir İrlanda folk dans yarışması içeriğinde bir araya getirmiş klibinde. Videoyu izlemeden de söylenebilecek ölçüde retro ve “gotik” hisli teklide Grian Chatten hem ton hem içerik bakımından şimdiye kadar hiç söylemediği narinlikte. Karşı karşıya iki kişi arasında söz-ötesi duygusal bir yüzleşme ânını, dillendirilemeyen duyguları ve paylaşılan acıları betimlediği bir ilişki portresi çiziyor sözleri. Chatten durumu tam da bunların orta yerinden gelişebilecek çıplaklıkta aktarmış. 

ALBÜM: King Gizzard & The Lizard Wizard – Flight b741y
(p(doom) records)

Nicelik konusunda neredeyse benzersiz bir yol izleyen Avustralyalı ekibin, nitelik olarak da her zaman iyileşmese de her zaman farklılaştığını söyleyebiliriz. 10 yılı aşkındır beraber müzik yapan King Gizz, 26. stüdyo albümünde deneyselliği rafa kaldırıp kendini klasik rock’ın tanıdık rüzgârlarına bırakmış. Kayıtlara epey hazırlıksız, neredeyse fikirsiz başlayan ekip,  “3-4 dakikalık klasik, zamanmış bir şarkı yazmak çok zor” diyor ama tünelin diğer tarafından çıktıkları konusunda şüpheniz olmasın. Bir yandan da bu albümün kayıtlarında “stüdyoya gir, gitar askını tak, gitarı bir amfiye bağla, herhangi bir pedalla uğraşma, çılgın sesler elde etmek için endişelenme; sadece tak ve çal” gibi bir yol izleyebilmenin rahatlığını yaşamışlar uzun süre sonra. Yelpazenin açıldığı yere kadar gidebileceklerini her zaman gösteren grup, bu kez neşeli bir koleksiyonla karşımızda.

TEKLİ: David Gilmour – Dark and Velvet Nights
(Sony)

Gilmour’un yeni solo albümü Luck & Strange’e artık az zaman kalmışken bir tekli daha gün yüzüne çıktı. İlk tekli “The Piper’s Call”a göre daha dinamik, daha hareketli bir çalışma olan “Dark and Velvet Nights”, 70’ler soundlarını hatırlatırken fazla parıltılı ve net prodüksiyon 2024 yılında biraz sıkıcılaştırabiliyor işleri. 78 yaşındaki efsane gitaristin vokali gayet yerli yerinde, şarkıdaki gitarcılığına da söyleyecek laf yok ama sondaki yaylılar gibi odak şaşırtıcı anlara çok gerek yokmuş gibi. Yine de albümü merakla bekliyoruz tabii.   

TEKLİ: Phantogram – Happy Again
(Neon Gold Records)

New York’tan Sarah Barthel ve Josh Carter ikilisinden oluşan Phantogram‘ın tarihi artık 20 yıla yaklaşıyor. Veteran bir grup oldular. Yeni geçtikleri ve bünyesinde Charlie XCX, HAIM gibi revaçta isimleri bulunduran Neon Gold Records’tan yayımlanan tekli “Happy Again”in güzel davulları, popa yakın vokal melodileri artı puanıyken; kuruldukları yılları, 2000’lerin ortaların hatırlatan prodüksiyonu biraz eski kalıyor gibi. Henüz bir albüm haberi yok ama işaretler onu gösteriyor. Ayrıca Kings of Leon ile beraber uzunca bir turnenin arifesinde olduklarını ekleyelim. 

TEKLİ: KARDELEN – Yaram Açık
(KARDELEN)

İlk albümü HABİBİ’yle uzun vakitler geçirmeye devam ettiğimiz KARDELEN’den sözleri nakaratın her tekrarında kalplere ve dillere daha da dolanan yeni teklisi. “Yaram açık tuzu basma dermanım, kanı bozuk kara bahtı sevdamın…” diyerek geçmiş güncel tüm aşk yaralarına konuşan KARDELEN bu yarı-psikedelik parçada vokalinin en olgun hâlini sunuyor. Fatih Cihangir’in kadrajından gelen lirik videosuna şuradan ulaşabilirsiniz. Sanki arabesk çağrışımlı bir bas yürüyüşü, tırmanışlı bir groove, reverb’e boğulmuş gitar finali, hele ki o davul cümlesi… Gösterişli ama şarkının gerektirdiği ölçüde ağırbaşlı bir prodüksiyonda canlı ekipten Bora Yavrucuk ve Rana Uludağ da var. KARDELEN de klavyede.

ALBÜM: Oso Oso – life till bones
(Yunahon Entertainment)

Yeni Oso Oso koleksiyonu kapısı “many ways”le melankoli temelli açılmış olsa bile ilerleyen şarkılarda vereceği neşeyi, enerjiyi ve ettireceği dans figürlerini tempolu, coşkun, bazen rock bazen pop unsurlarıyla açıklığa kavuşturuyor. Tüm bunlar yaşanırken de aşkların, hayal kırıklıkların, şehvetin, hüznün, kayıpların, acısıyla tatlısıyla hayatın derinliklerinde gizlenmiş olan her ne duygu varsa Jade Lilitri sayesinde çıkıvermiş; büyümüş ve olgunlaşmış.

TEKLİ: Leon Bridges – Peaceful Place
(Columbia Records)

2021’de yayımladığı Gold-Diggers Sound’u bayıla bayıla dinlediğimiz, çıtırtılı sesinden yeni ezgiler duymayı özlediğimiz Leon Bridges’ın çocukluk nostaljisi, evin anlamı, bugün kim olduğunu şekillendiren deneyimler ve dünyada en çok sevdiği şeylerden bahsettiği yeni albümü Leon, ekimde teşrif edecek. Sakin bir neşe taşıyan, Afrika esintili bir groove eşliğinde “Huzurlu bir yerdeyim. Kimsenin elimden alamayacağı bir şey buldum.” diyor ilk tadımlık. “Peaceful Place”in Meksiko’da çekilen bol güneşli klibine de bir bakın bizce; gülümsetiyor.

TEKLİ: Lia Kohl – Ignition, Sneakers
(Moon Glyph)

Chicago’da yerleşik besteci, çellist ve ses tasarımcısı Lia Kohl, 30 Ağustos’ta serbest bırakacağı yeni albümü Normal Sounds’tan bir tadımlık daha paylaştı. Aradığı rezonansa ulaşabileceği ve uzun uğraşlar sonucunda bulduğu bir karavanda kaydettiği “Ignition, Sneakers”ta aracın sinyal sesinin tekrarları üzerinde dingin melodileri ve ayrıksı sesleri iç içe geçiriyor. Gözlerinizi kapatıp içine daldığınızda tellerin gerilim ve titreşimleri omuzlarınızdan sarıp sarmalıyor sizi. 

TEKLİ: Eddie Vedder – Room at the Top
(WaterTower Music)

Eddie Vedder hareketli bir yıl geçirmeye devam ediyor. Bir Pearl Jam albümünün ardından bu kez de Vince Vaughn’ın baş rolünde olduğu Bad Monkey isimli ve 14 Ağustos’ta başlayacak dizinin soundtrack’inde bir Tom Petty yorumuyla karşımızda. Geç dönem Petty teklilerinden olan ve aslında çok da bilinmeyen “Room at the Top”, Vedder’ın solo çalışmalarından bildiğimiz sakinliğine yakışsa da Petty’nin vokalinin derinliğini yakalamak da çok olay değil. Bu arada dizinin ekimde yayınlanacak soundtrack albümünde The War on Drugs, Kurt Vile gibi isimlerin yer aldığı kadro birçok Petty coverı barındıracak. Albüm fikri gayet iyi, bakalım dizi nasıl. 

TEKLİ: Jayda G – Feeling Alive
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)

Kanadalı DJ ve prodüktörün turnesinden kesitler içeren video klip eşliğinde çıkarıverdiği son parçası. Pist ve asıl plaj dostu, direkt “ver coşkuyu!” kılıfından. Parçanın başlığını kaydında stüdyoyu paylaştıkları Karma Kid ve BadKaye’e, Los Angeles’a yeni taşındığı sıralarda gece Sunset Bulvarı’nda araba sürerken gördüğü onca ışıkla ne kadar hayatta hissettiğine dair bir anekdot paylaştığı gibi bulmuş. Sıcak ve şen tekliyi Guy’dan (2023) sonra bu sefer müziğinin “hayatın ne kadar iyi olabileceğini yansıtmasını” dileyerek yapmış.

ALBÜM: Ryuichi Sakamoto – Opus
(Milan Records)

Bugünlerde bir şeylere veda etmekteyseniz, yardımcınız burada. Bırakın kulağınızda usul usul çalsın; sessiz kabulünüzün acısını alsın. Sakamoto’nun Mart 2023’teki ölümünden az önce, Eylül 2022’de oğlu tarafından filme alınan bu seyircisiz performans kaydı; bir ömrü gözden geçirircesine yalnız, bir nefes alışverişi kadar yakın, huşu içindeki hâliyle yaşamın kalabalığının, derdinin tasasının ortasında tertemiz bir cep açıyor sanki. Burada hiç acele yok, ânın büyüsünü fısıldayan müziğe sığınmak, sarılmak var. Hayattayken efsaneleşmiş bir sanatçının, yolun sonuna yaklaştığı bilgisiyle baş etmek için bulduğu nefis bir formül; kendisi ve dinleyicilerine armağan ettiği bir meditasyon; bir kaybın sindirimini başlatan yutkunma diye tarif edilebilir Opus. Klasikler ve daha önce duyulmamış besteler, solo piyanonun narin heybetinde buluşurken, kalbe düşen gölgeleri yavaşça aydınlatıyor.

TEKLİ: Pharmakon – WITHER AND WARP
(Sacred Bones)

Beş yıllık sessizliği bozacak yeni Pharmakon albümünden ilk tekli. Tüyleri diken diken eden sesler etrafında inşa edilen parçada, Margaret Chardiet’nin yakarışları drone’ların içine karışıyor. Şarkının temellerini de müzisyenin halüsinatif bir rüyası atmış. Daha doğrusu kendisinin; herhangi bir hatıra, kimlik ya da egonun bulunmadığı bir oluş hâli deneyimi diyebilriz buna. Kök salmanın verdiği büyüme sancıları eşliğinde bir bitki olarak var olmanın güzelliğine vurularak bu şarkıyı kaydetmiş Pharmakon. 

TEKLİ: 40 Watt Sun – Astoria
(Cappio Records) 

İngiliz müzisyen Patrick Walker’ın doom metal âlemlerinin saygın gruplarından Warning’in ardından kurduğu ve giderek tek kişilik bir projeye dönüşen 40 Watt Sun, 6 Eylül’de gelecek yeni albüm Little Weight’ten ikinci tekliyi de paylaştı. Aynı ilki gibi sakin, hipnotik havası ve kendine özgü distortion’ıyla duygusal bir çalışma. Biraz drone soslu ve metale çok da yanaşmayan, bir yandan gayet tutarlı sounduyla Walker rock geleneklerinin hâlen ciddi ve önemli bayrak taşıyıcılarından biri.

ALBÜM: Milton Nascimento & Esperanza Spalding – Milton + esperanza
(Concord Records)

Berklee günlerinden beri kahramanlarından olan Brezilyalı vokalist ve multi-enstrümantalist Milton Nascimento -ya da Butica- ile kaydettikleri uzunçaları dinlemeye sunan Esperanza Spalding, ustalıkla icra edilip titizlikle kayda alınmış işte ikili hem Spalding kataloğundan bazı güzellikleri hem kimi yeni besteleri hem de The Beatles ve Michael Jackson gibilerinden bildiğimiz parçaları yorumluyor. Albümde kendilerine eşlik eden isimler arasında Lianne La Havas, Maria Gadú, Orquesta Ouro Preto, Paul Simon ve Spalding’in bir diğer kahramanı olan Wayne Shorter’ın eşi Carolina Shorter bulunmakta. Spalding’in her zamanki gibi aşkın ve coşkun vokaliyle başı çektiği belli ama Nascimento da kendi hâlinde sihrini yapıyor. Aralarındaki rahatlık ve icralarından aldıkları ortak zevki resmedip ikisinin sohbetini süreçleriyle çaprazlayarak aktaran belgesel röportaj albüme ilginç bir eşlikçi. Bunun yanı sıra ikilinin bir adet de  Tiny Desk Concert performansı mevcut.

TEKLİ: The Smile – Don’t Get Me Started
(XL Recordings / GRGDN Müzik)

The Smile cephesinden iyi haberler var: Thom Yorke, Jonny Greenwood ve Tom Skinner’dan oluşan süpergrup iki yeni şarkının bulunduğu bir 12″ plak yayımlıyor. Grubun ilk işinden beri yarattığı ruha sadık kalan, sanki bilincimiz yerindeyken rüya görüyormuşuz, üç boyut ikiye düşüyor, baktığımız manzara hata veriyor gibi bir his yaratıyor “Don’t Get Me Started”. Aphex Twin ve Radiohead gibileriyle daha önce çalışmış olan sanatçı Weirdcore’un elinden çıkma video da bu bu iki boyutlu dünyaya en iyi şekilde görselleştiriyor.

ALBÜM: Four Year Strong – analysis paralysis
(Pure Noise Records)

Four Year Strong’un yeni işi için tahterevallinin hem yükselen hem alçalan tarafına oturduğunu söylesek yanlış olmaz. Uç uca eklediği, hızlı adımlarla birbirini takip eden 12  parça onların metale bulaşmış zevk veren rifflerinden geçse bile bazen bir şekilde ayağı tökezleyip yavaşlıyor. Pop-punk enerjisi güçlü ve yerinde olsa da birbirine tam uyumlanamamış bir albüm olmuş Analysis Paralysis.