Kâbus gibi bir yakın gelecek: Peygamberin Şarkısı

Yazı: Korcan Derinsu

Özgürlüğün ellerinden kayıp gitmesinin yarattığı hayal kırıklığı, onu bıraktığında, nefes aldığını fark etmenin heyecanına dönüşüyorsa ne yapmalı? Bu mücadelenin bir galibi bulunana kadar “özgürlük diye bir şeyin hiç olmadığını” kabullenmeyi öneren Peygamberin Şarkısı, İrlandalı yazar Paul Lynch’in 2023’te Booker Ödülü’ne uzanan anıtsal romanı. Mert Doğruer çevirisi ve Delidolu etiketiyle artık Türkçede.


Ne hakkında? Hikâye ne? 

İrlanda’da yapılan seçimleri kazanan aşırı sağcı parti zamanla şiddetin dozunu artırmış, tam anlamıyla totaliter bir yönetim şekline geçmiştir. Ülke neredeyse bir iç savaşın eşiğindedir. Devlet ise tüm muhaliflerin sesini kesmeye yemin etmiştir. Bu yeminden Dublin’de yaşayan Stack Ailesi de payını alır. Bir gün sendikada yönetici olarak çalışan ailenin babası Larry tutuklanır. Bilim insanı olan ailenin annesi Eilish bir yandan gözaltındaki kocası için endişelenirken diğer yandan dört çocuğunu ülkenin içine sürüklendiği kaostan korumaya çalışacaktır. 

Zaman dilimi ve mekân 

Yakın gelecek ama günümüzden en fazla 5-10 sene sonrası. 

Dublin, İrlanda.

Okumadan önce bilmemiz gerekenler 

Peygamberin Şarkısı, 2023 yılı Booker Ödülü kazananı ve aynı zamanda İrlanda’da 2023 yılının en çok satan kitabı. 

Dublin’de yaşayan yazar Paul Lynch, kapanana dek The Sunday Tribune’da film eleştirmeni olarak çalışmış.

Romanın en büyük ilhamının Suriye’de iç savaş olduğunu söyleyen yazar, Herman Hesse’yi de bir diğer ilham kaynağı olarak görüyor. 

Kitaba dair en çok neyi sevdin?

Otoriterleşen bir devlet, aşırı sağcı bir hükümet, gözaltılar, artan polis şiddeti ve adım adım gelen iç savaş… Bunlar normalde sadece üçüncü dünya ülkelerinde yaşanan şeylermiş gibi düşünülüyor. Oysa içinde yaşadığımız çağda artık böyle değil. Hemen her ülkede aşırı sağcı partilerde yükseliş var. Bir gün bir Batı ülkesinde benzer şeylerin yaşanmayacağının garantisi yok. Olmaz gibi görünenin aslında ne kadar yakın bir ihtimal olduğunun anlatılması en çok sevdiğim şey oldu.

Bir de yazarın üslubunu, biçimle içeriğin kusursuz örtüşmesini çok sevdim.

En az neyi sevdin?

Aslında sevmemek değil ama karakterlerin daha fazla derinleşmesini isterdim. Yazar daha büyük bir resimle derdini anlatmak istiyor, bunu da çok güzel başarıyor ama karakterleri biraz daha derinine tanımaya hayır demezdim. 

Yazıma dair neler söyleyebilirsin? 

Paul Lynch bir distopya yazdığının en başından beri farkında. Dilini ve anlatımını da buna uygun kuruyor. Özellikle Larry tutuklanıp işler iyice sarpa sarmaya başladıktan sonra bizi karşılayan paragraflara bölünmemiş blok metinler bunun en güzel göstergesi. Tabii bir de diyalog meselesi var. Diyaloglar ayrılmış hâlde değil. Paragrafın içinde. Bu yüzden kim konuşuyor, ne konuşuyor anlamak için biraz dikkat istiyor. Bazı okuyucular sırf bu yüzden bile bu romanı sevmeyebilir ama ben sevdim. Karakterlerin yaşadığına okuyucuyu da ortak ediyor yazar. Bu yüzden bazı yerleri bir kâbus gibi çöküyor okurken. Nereden bakarsak bakalım bir yazarlık becerisi bu. 

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi? 

Hem biraz dikkat istediği için hem de hemen bitmesin diye üç günde okudum. Daha da kısa sürerdi ama bu defa tadını çıkarmak istedim. 

Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu? 

Eilish’in oğlunu hastanede aradığı, farklı katlarda farklı kişileri gördüğü ve her gördüğünün hem onun hem de bizim için tokada dönüştüğü bir bölüm var. Bence tüm romanın en güçlü kısmı. Özellikle burada tekrar okuduğum cümleler çok oldu. 

Kitap, modunu nasıl etkiledi? 

Normalde boğacak, huzursuz ettirecek bir roman Peygamberin Şarkısı. Eilish’in mücadelesi hem duygusal hem de ağır ne de olsa. Ama bir yandan da o kadar güzel yazılmış ki çimdik atarken güzel bir metin okumanın hazzını da yaşatıyor. Okuyucu olarak bu tezadı hep çok seviyorum. Bu yüzden yer yer bunaldığım oldu ama bundan da şikayetçi değilim. 

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu? 

İrlanda’da aşırı sağcı bir parti var mı, varsa ne durumda diye ufak bir araştırma yaptım. Evet, ne yazık ki o da yükselişteymiş. Özellikle romanın da bir parçası olan mülteci krizi hakkındaki görüşleri korkunç tahmin edeceğiniz üzere. 

Kitabın ismi hakkında ne düşünüyorsun?

Hep söylediğim gibi çağrışıma dayalı isimleri daha ilgi çekici buluyorum. Burada da aynı durum var. “Dünyanın sonuna dair” bir şeyler anlatan peygamber figürünü başka şekilde ele alıyor yazar. Hatta bir adım ileri götürerek Eilish’in ağzından bunu açıklıyor da. Tüm romanı okuyunca ve finali de düşününce (sürprizi bozmak istemiyorum) iyice anlamlı geliyor bu tercih. 

Bir de belki fazla yorum olacak ama Queen’in kitabın orijinaliyle aynı adlı “The Prophet’s Song”u da kıyamet öncesi insanlığa uyarılarda bulunan bir şarkı. Kim bilir belki bu da Paul Lynch’e ilham vermiştir. 

Bu kitabı seven şunları da sever 

William Faulkner’ın özellikle dil ve anlatım olarak Paul Lynch’e büyük bir ilham kaynağı olduğunu düşünüyorum. Kolay okunan bir yazar olmadığı için önermeye çekinsem de bu tarzdan hoşlanan herkese Ses ve Öfke ile Döşeğimde Ölürken romanlarını öneririm. 

Yakın gelecekte geçen bir distopya olduğu için aynı yoldan yürüyen romanları düşününce de ilk aklıma gelenler; Yol – Cormac McCarthy (ki bu da yazarın hayranlığını gizlemediği başka bir isim), İstasyon On Bir – Emily St. John Mandel, Damızlık Kızın Öyküsü – Margaret Atwood ve İnsanlığın Çocukları – P.D. James. 

Yazara bir soru soracak olsan bu soru ne olurdu?
Peygamberin Şarkısı’nı okurken “bu romanın kesin filmi çekilmeli” diye düşünerek okudum. Sonra araştırırken Paul Lynch’in Michael Haneke ve Krzysztof Kieślowski hayranı olduğunu öğrendim. Acaba başka hangi filmleri, yönetmenleri seviyor bunu sormak isterdim.