Pier Paolo Pasolini’nin kenar mahalle çocukları

Geçtiğimiz aylarda Pasolini Toplu Gösterimi’ne yer veren Sinematek/Sinema Evi’nin sözleriyle, “hayatı boyunca uyumsuz bir solcu, kışkırtıcı bir kilise eleştirmeni, açık bir eşcinsel, burjuva değerlerinin öfkeli bir düşmanı, hiçbir çevreye yaranma kaygısı gütmeyen ve lafını esirgemeyen bir entelektüel olarak yaşamış” bir yönetmendi Pier Paolo Pasolini. İtalyan sanat ve siyaset çevrelerinin en tanınmış, aynı zamanda en cesur isimlerinden biri olan sanatçıyı, İtalyan Yeni Gerçekçiliği’nin en sıra dışı örneklerinden bazıları olan Salò o le 120 giornate di Sodoma (1975), Il Decameron (1971), I racconti di Canterbury (1972) gibi filmleriyle tanıyoruz. Ne var ki sinema kariyerine başlamadan çok önce edebiyatla da ilgilendiği, genç yaşlarda birçok şiir yazıp 33 yaşında da ilk romanını yayımladığı biliniyor.

Pier Paolo Pasolini’nin ilk romanı Ragazzi di vita; Nazlı Birgen çevirisi ve Can Yayınları etiketiyle bir süredir Türkçede. Kenar Mahalle Çocukları adıyla yayımlanan kitap, “yazarın sınırları sürekli zorlayan aykırı zihninden faydalanan bir neorealist başyapıt” ve “sanatın, kurumların, toplumun arkasını döndüğü bir sınıfa adanmış, sarsıcı bir kült roman” olarak tanımlanıyor. Savaş sonrası Roma’sında geçen bir suç, yoksulluk ve çocukluk anlatısı sunan romanın arka kapak yazısı şu şekilde:

“Hissedilen ne lodos sıcağıydı ne de kavurucu bir sıcak; yalnızca sıcaktı. Sanki esintiye, kenar mahallelerin sararmış duvarlarına, çimenlere, el arabalarına, kapılarında yolcuların üzüm taneleri gibi üst üste yığıldığı otobüslere bir kat boya sürülmüştü: Şimdiki ve geçmişteki tüm yaz gecelerinin neşesi ve sefaletini taşıyan bir kat boya.” 

“Ebedî şehir Roma’nın tozlu ve yıkık kenar mahallelerinde yetişen, kimsesizlik ve yoklukla sınanan, öfkeyle büyüyen ve beslenen Caciotta, Lenzetta, Begalone, Alduccio gibi çocuklar. Riccetto da onlardan yalnızca biri; onun şehirdeki ilk Komünyon’uyla başlayan ve 1950’lere uzanan hikâyesinde aileleri dünya ve Tanrı tarafından başıboş bırakılan bu çocukların ne pahasına olursa olsun hayatta kalma mücadelesine tanık oluruz.”

Pasolini demişken, yönetmenin Kapadokya’da çektiği filmi Medea’nın set fotoğraflarından oluşan “Pasolini’nin Kapadokya’sı: Bir Yönetmenin Vizyonu ve Yansımaları” sergisinin, 12 Ağustos’a dek Sinematek/Sinema Evi’nde ziyaret edilebileceğini hatırlatalım.