Pornografi ile erotizm arasında: Russ Meyer (1922-2004)

Yazı: Murat Seçkin - İllüstrasyon: Sadi Güran

Zamanının toplumsal normlarına meydan okuyan yönetmen Russ Meyer, geçtiğimiz günlerde erotik sinemada tabuları yıkmış Vixen üçlemesinin 4K restorasyon ile yeniden fiziksel baskıya gireceği haberiyle gündemimize gelmişti. John Waters’tan Quentin Tarantino’ya birçok günümüz ikonuna ilham veren Russ Meyer, bundan tam 20 yıl önce, 18 Eylül 2004 günü hayatını kaybetmişti.

Ocak 2005 tarihli Bant No:5’te Murat Seçkin’in kaleme aldığı; Russ Meyer’in sinemasına, kültür alanında açtığı yeni kapılara ve işleriyle, fikirleriyle etkilediği alana değinen yazıyı arşivden çıkardık. İllüstrasyon da Sadi Güran’dan.


Döv beni Tura Satana

Kocaman memeler, baskın kişilikler ve delici bakışlara sahip kadınları, çok özel filmleri, nev-i şahsına münhasır senaryoları ve neşesiyle bize sinema hastalıkları dışında pek bilinmeyen, pornografi ile erotizm arasında kendine her kesimden farklı bir yol çizmiş biri: Russ Meyer. Tanımadan, Eylül ayının 23’ünde hayatını kaybetmiş, hayat dolu biri.

1922’de California’da doğan Russ Meyer, 2. Dünya Savaşı öncesinde bir takım amatör işler yaparak bu filmleriyle 15 yaşında çeşitli ödüller kazanır. Savaş başladığında, daha sonra ona Playboy dergisinin kapılarını açacak ve yeteneklerini geliştirecek kameramanlık görevine getirilir. Burada haber görüntüleri ve propaganda filmleri için çekimler yapar. Geri dönüşünde Playboy’da çalışmaya başlar ve “Orta Sayfa Güzeli”ne kendine yakışır bir tarz yaratır. Aslında kafasındaki projeleri çekebilmesi için ikna edebileceği yapımcı bulamasa da şans yüzüne güler ve ilk filmi olan The Immortal Mr. Teas (1959) ile kazandığı paralar sayesinde kendini finansal olarak özgürleştirir.

Mud Honey

İşte bundan sonra gerçek Russ Meyer filmleri başlar: Efsane Faster, Pussycat! Kill! Kill! (1965), Vixen! (1968), klasik Mud Honey (1965) gibi erotik, softcore film yaratımları. Yeraltındaki popülaritesi ona kısa sürede büyük yapım firmalarının kapısını hemen açtı. Yüksek bütçelerle çektiği Beyond the Valley of the Dolls (1970) ve The Seven Minutes (1971) sonrasında yeraltına kaçarak kendisiyle özdeşleşen filmlerine geri döndü. Russ Meyer, 2000’lerle birlikte bu listeyi genişletti. Sadece yönetmen değil; senarist, oyuncu ve daha birçok sinema ile ilgili iş ve projede çalıştı.

1977’de hayranı olduğu Malcolm McLaren’ın isteğiyle Sex Pistols projesi Who Killed Bambi?’de çalıştı. Sub Pop’un hasılat çocukları Mudhoney ismini onun filminden aldı. John Waters’ın Divine karakterine hayat verdi ve dönemine göre cinselliğe çok daha farklı bir şekilde, saf ve süslemelerden uzak bir yaklaşım sergiledi.

Tura Satana (Faster, Pussycat! Kill! Kill!)

Russ Meyer denince akla gelen ilk şey Faster, Pussycat! ve onun devasa, inanılmaz tehditkâr, ölümcül bakışlı oyuncusu Tura Satanadır. Bu öyle bir karakterdir ki onu gördüğünüzde “Tura gel döv beni” demekten kendinizi alamazsınız. Aslında yönetmenin kadına bakışı da bir özeti gibidir: Güzel, seks düşkünü, kaba, koca memeli, kaslı, ciddi ve başına buyurgan. Russ Meyer kendisi ne düşündüğünü bilmem ama ben onun filmlerinin kadın düşmanlığı değil de tam tersine, kadının varoluşuna bir saygı duruşu olduğunu görüyorum.

Kadınlara karşı tavır takındığı, onları aşağıladığı sorulduğunda “Nasıl küçümseyebilirim ki dünyadaki en güzel canlılar üzerine film çekiyorum, onlarla birlikte çalışıyorum ve de iyi vakit geçiriyorum. Neden onlara karşı olacağım ki?” diyen biri Meyer. Gerçekten de filmlerindeki erkek karakterler her zaman ya sefil, adi ya da klasik erotik filmlere girmeye şansı hiç olmayan sıradan Amerikan karakterleridir. Ancak kadınlara gelindiğinde her ataerkil erkeğin ve kadının korkulu rüyası olabilecek karakterler iş başında. Yönetmenin karakterleri o kadar başıbozuk ve düzensizdir ki sadece erkeklere değil; masum, zavallı ve tertemiz kızlara da musallat olabilirler.

Beyond the Valley of the Dolls

Ne yazık ki her zaman olduğu gibi birileri öldüğünde yazıları çıkmaya başlar. Russ Meyer belki bazıları için keyif düşkünü ve edepsiz bir adam olabilir ama bugün izlediğimiz popüler sinema olsun ya da bağımsız sinema olsun; cinsellikte ve karakterlerde ciddi katkısı olduğunu unutmamız gereken önemli hem de çok önemli bir insandır.

Artık o da de Sade ve Pasolini gibi hayata dair olanları ama nedense kabullenemediğimiz gerçekleri açık açık ortaya koyan diğerleri gibi başka bir yerde ya da başka bir hayatta projelerine devam ediyor…