Sanatçı zinciri: Tarık Töre

Sanatçı zinciri dediğimiz bu köşemizde çeşitli sanatçıların güncel üretimlerinden yola çıkarak onları heyecanlandıran görsel dünyalar arasında sekmeye başlıyoruz. Zevkli bir gezinti oluyor çünkü ulaştığımız sanatçıların belirlediği isimlerle röportaj yaparak siz de biz de yeni keşiflere açılıyoruz. 

Bant Mag. No:75’te, Pilevneli’nin König ile Kaplankaya’da hazırladığı, 8 Temmuz’dan ekim ayına kadar görülebilecek grup sergisinde yeni işlerini göstermek için sabırsızlanan Esra Gülmen’le yola çıktık. Bizi yönlendirdiği Tarık Töre’den Wilfrid Wood’a, Martina Paukova’dan da Juan Molinet’ye sektik. Beş sanatçıyla da son dönemde üretimlerine yön verenleri, başlıca itkilerini, içlerinde en özel yere sahip olan çalışmalarını soruşturduk. Çalışma pratikleri üzerinden yeniden düşünmeye başladıkları şeyler olup olmadığını merak ettik. Çalışmalarında kendilerini nasıl konumlandırdıklarına baktık.

İstanbul’da yaşayan 1985 İzmir doğumlu ressam Tarık Töre’yi eski yıllarda punk grubu Kilink’le olan üretimlerinden ve yakın dönemde de Palmiyeler grubundan da çok iyi tanıyoruz elbet. Tarık Töre, resimlerinde pop kültüre ait sembollerin yanı sıra sanat tarihinden kimi sahneleri kullanarak zihnin ve kolektif hafızanın yapısını araştırıyor. Kimsenin umursamadan karaladığı, grafiti yaptığı bir duvara benzettiği işlerinin kaotik kompozisyonları zaman ve mekâna dair algılarımızla oynarken bir yandan da kişisel olandan evrensele doğru uzanan bir kapı aralıyor.

Tarık Töre yanıtlıyor
“Resimde ana fikri yok edip, küçük parçalarla kendisini inşa etmesine imkân sunmak şu an için çekici.”

“Herkese merhaba, oldukça avantajlı bir işle meşgul olduğum için, diğer evden çalışan arkadaşlarım bu dönemi nasıl geçiriyorsa ben de aşağı yukarı öyle geçirdim diyebilirim. Sosyal hayatın kesintiye uğraması vs. derken elimdeki vakti çalışmalara yönlendirmeye gayret ettim.

Kabaca çıkış noktam duygular, bilinç, gençlik, kültür ve anılar gibi, ortak fakat kişisel konulardı; bu nedenle etkilendiğim unsurlar temel olarak içsel. Dışarıdan; malzeme, teknik şu sanatçı ne yapmış, bu şarkı ne kadar iyi gibi bir etkilenmem oluyor.”

“Genel olarak üzerine çalıştığım konular vardı, bu dönemde biraz daha yoğunlaşma fırsatını bulduğumu söyleyebilirim. Bence resimde tarz çok yavaş gelişen bir şey, zaman içinde eleyip, sevdiğiniz, motive olduğunuz şeyleri ancak yaparak görme fırsatınız oluyor. Üretip sonuçlara bakmak benim şu an kullandığın metot gibi. Yaptığım şey üzerine çok düşünen bir anlayışım yok. Daha doğrusu anlam üzerinden çalışmıyorum. Eğlenme ve yapıtlar üzerinden kendini tanıma söz konusu olabilir.”

“Zaten çalışmalardaki çok parçalı yapı biraz bu yönde gelişiyor. Resimde ana fikri yok edip, küçük parçalarla kendisini inşa etmesine imkân sunmak şu an için çekici.”

“Dokusallık da bir başka unsur, bu inşa sürecindeki katmanlar, jestüalite ve doku sevdiğim resimsel değerler. Ne yazık ki salgının en kötü etkisi benim için bu olmuş olabilir. Eserlerin yapılırken bakıldığı gibi fiziksel olarak izleyicisiyle buluşmasını isterim. Sanırım birazcık daha sabredeceğiz bunun için. Ancak bu yaz Bodrum’da ve önümüzdeki sonbahar İstanbul’da sergiler olacak, imkânı olanların görebilmesini dilerim.”

“Son dönemde benim için özel şeylerden biri Esra Gülmen ile yaptığımız ortak çalışma oldu. Birlikte çalışırken yakaladığımız uyum bizim için mutluluk vericiydi. O beni listeye dâhil etmeseydi ben onu ekleyecektim. Bu sebeple ben de çok sevdiğim bir başka sanatçı, heykeltıraş Wilfrid Wood’a pası atıyorum.”

“Sanatçı zinciri” dosyasının tamamını okumak için buradan Bant Mag. No:75’e ulaşabilirsiniz.