Sparks, Shoukran ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Cem Kayıran, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal
Sparks, diskografisinin tam 28. albümü için geri sayımı başlattı. Gözyaşı Çetesi’nin sesi Şükran Pınar Balcı, ilk solo albümünü Shoukran adıyla yayımladı. Lucrecia Dalt ve David Sylvian’dan sürpriz ve karizmatik bir düetiniz var.
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.

TEKLİ: Sparks – Do Things My Own Way
(Transgressive Records)
Los Angeles’ın oyunbaz kardeşleri tam 28. albümleri olacak MAD!’den ilk şarkıyı paylaştı. Mael biraderler 80’e yaklaşan yaşları, 50 seneyi aşan ortaklıklarına rağmen hâlâ manâlı tınlamayı başaran sayılı müzisyenlerden olmalı. Suicide-vari bir synth loop’unun üzerine monoton ama “yüksek” sözlerle oldukça dinamik bir açılış, yer yer The Chemical Brothers’ı andıran dokunuşlar, gayet güncel bir sound, Sparks’ın kendine has oyunculuğu, her şey var. Sparks’ın değerini bilelim, onları koruyalım ve bolca dinleyelim bu sene.
TEKLİ: Grup Ses & Gökalp K – Yay
(Souk Records)
Zamanı bükebildiğine defalarca kez tanık olduğumuz iki prodüktör, Grup Ses ve Gökalp K’nın 2022’den bu yana hazırlıklarını sürdürdüğü ortak albümleri ile buluşmamıza artık günler kaldı. Londra merkezli plak şirketi Discrepant’ın “tuhaf beatler” konusunda uzmanlaşmış kanadı Souk Records aracılığıyla yayımlanacak albümden paylaşılan “Yay”, 130 saniyede kana karışıp midenizi titretecek bir kokteyl sunuyor. Hip hop beatleri, kabına sığmayan hacimli basları ve Grup Ses’in “damar damar üstüne” dedirten yaylı sample’ıyla kapısını araladığımız albüm, 28 Şubat’ta dinlemeye açılacak. 14 parçalık albümde ikiliye çeşitli parçalarda Ethnique Punch, Granul, Elektro Hafız ve DJ SYR eşlik ediyor.
ALBÜM: The Weeknd – Hurry Up Tomorrow
(Republic Records)
“Ama yine de The Weeknd’i öldürmek istiyorum.” Duygusunu bu cümleden alan After Hours üçlemesinin son halkası Hurry Up Tomorrow, The Weekend personasına bir cenaze töreni niteliğinde. Bu isimle yayımladığı son albüm, şöhret olmanın gerçekliğine inmekten korkmayan, depresif ve karanlık ama aynı zamanda parıltılı synth-pop sesleri, retro R&B tonlarının, kadifemsi vokallere karıştığı kişisel bir anlatı. Florence + the Machine, Lana Del Rey, Travis Scott, Justice gibi isimlerin de parçası olduğu 22 şarkılık hikâye, günah çıkarıyor, yüzleşiyor ve Abel Tesfaye’e yol açıyor.

TEKLİ: Julien Baker & Torres – Sylvia
(Matador Records)
Julien Baker & Torres ikilisinin 2016 yılında birlikte verdikleri konserde “Biliyor musun, bir country albümü yapmalıyız!” fikrine tutulmaları ile tohumları atılan Send A Prayer My Way uzunçaları ikinci meyvesini verdi. İsmini Torres’in barınaktan sahiplendiği köpeğinden alan tekli, sıcacık ve kucaklayıcı hislerin melodilerini bir araya getiriyor hâliyle. Yumuşak vokallerin country unsurları içerisinde akıp gittiği, korkuların ve yalnızlığın sevgi dolu sığınağı olan parçanın konser görüntülerinden oluşan klibi de kendisi gibi tatlı.
TEKLİ: Black Country, New Road – Besties
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)
Barok pop dokunuşları ve klavsen introsuyla açılan “Besties”, Black Country, New Road’un yeni döneminin bir başlangıcı. Isaac Wood’un gruptan ayrılmasının ardından müzikal rotalarını yeniden çizen grup, Isaac-sonrası dönemlerinin ilk stüdyo albümü Forever Howlong’a 4 Nisan’da kavuşacağımızın haberini de bu şarkıyle verdi. “Besties”te vokal görevini Georgia Ellery üstlenirken, yardımcı vokaller Tyler Hyde ve May Kershaw arasında paylaşılmış. Vokallerin ve klavsenin sıcak melodilerinin uyumuyla aşk ve arkadaşlık arasındaki çizginin bulanıklaştığı bir hikâye anlatıyor. Grubun yeniden inşa sürecinin taze yansımalarından biri olan tekli için BC,NR üyeleri de şöyle demiş: “Üç kadının şarkı söylemesi, albümün çizgisini ve akışkanlığını belirledi. Ants From Up There’den farklı olmasının sebebi de bu; yeni bir kadın bakış açısı ve ona uyumlu bir müzik.”
ALBÜM: L.S. Dunes – Violet
(Fantasy Records)
Pandeminin ortasında, post-hardcore sahnesinin yıldızları Anthony Green, Frank Iero, Travis Stever ve Tucker Rule, yaratıcı bir çıkış yolu arayışıyla bir araya geldi. L.S. Dunes, bir süpergrup olmanın ötesine geçip, ilk albümleri Past Lives’tan sonra kendine has bir dinamik yaratmayı başarmıştı. Daha çiğ bir enerjiye sahip olan ikinci albümi Violet, epik yapısında daha pozitif ve tutkulu bir bakış açısı ediniyor kendine. “Machines” gibi parçalar, ağır ağır büyüyerek devasa nakaratlara ulaşırken, önceki albüm Old Wounds’un gergin yapısı yeni albümün tansiyonuna da karışıyor. Anthony Green’in her an patlamaya hazır sesi, Frank Iero’nun karmaşık gitarları ve ritim bölümü arasındaki uyumlu işbirliği ise grubun güçlü kimyasının bir meyvesi.

ALBÜM: Shoukran – İhtimal
(Tantana Records)
2016’dan beri Gözyaşı Çetesi’ne bahşettiği besteciliği ve şarkı söyleyişi ile tanıdığımız Şükran Pınar Balcı, solo kariyerine sakin ama emin bir adımla başladı. İki yıl önceki Bina konserinde kimi orijinallerinin ucundan tattırdığı şarkılarını, gitarı eşliğinde Dalyan deltasında üretmeye devam etmişti. Devamını Ayyuka’dan Özgür Yılmaz ve seçili işler için de kurucu-çeteci Umut Arabacı ile son şekline getirdiği İhtimal, Balcı’nın -albümün kapağıyla alakası olmasa da- en çıplak hâli. “Sır”, “Matem”, daha olmamış anıları özleten klas folk numarası “Nar Bahçesi”, albüme ismini veren hipnoz etkili şarkı… Gözyaşı Çetesi’nden “Gel”in ters köşe yorumunu da grubun sevenleri mutlaka bir dinlemeli. Akustik-elektrik, psych-folk gibi tanımlanabilecek işte Yılmaz’la birlikte bazı parçalarda Nirvana akorlarında takılıp odayı karartıyor, bazılarında ise çöllere götürüyorlar. Ilık havası, atmosferi ve yıllardır katman katman kanal içinden sıyrılarak ön cepheden seslenen birini bu kadar öz ve “tek” duymanın cazibesi albüm süresince tazeliğini yitirmiyor.
TEKLİ: Zombie Zombie – Jungle The Jungle
(Born Bad Records)
Fransa’dan hem dans pistlerine hem de kozmik ayinlere seslenen Zombie Zombie, üç yılın ardından yeni bir uzunçalar için geri sayımı başlattı. Etienne Jaumet’nin synth sarmalları üzerine kesik melodilerle üflediği saksafonunun yarattığı cool esinti, yeni tekli “Jungle The Jungle”ın temelini oluşturuyor. Grubun ritim departmanını oluşturan Cosmic Neman ve Doc Schonberg’in 70’lerden bir aksiyon filminin takip sahnesine eşlik edercesine ördüğü vuruşları, karşı koyması güç bir sürükleyiciliği beraberinde getiriyor. Yeni albüm için takvimlerde 7 Mart işaretlenebilir.
TEKLİ: Lucrecia Dalt – cosa rara (ft. David Sylvian)
(RVNG intl.)
Kolombiya kökenli, Berlin’de yerleşik prodüktör ve besteci Lucrecia Dalt, 2022 tarihli son harikası (ve Bant Mag.’ın 2022: En İyi 100 Yabancı Albüm listesinin 1 numarası) ¡Ay!’dan bu yana ilk kez yeni seslerle aramızda. Dört dakikayı bulmayan akışında belirgin hatlarla çizilmiş giriş-gelişme-sonuç kurgusuyla dinleyeni sarıp sarmalayan “cosa rara”, son durakta mikrofonu belki de tüm zamanların en karizmatik sesi David Sylvian’a bırakarak müthiş bir final yapıyor. Şarkının İspanyolca-İngilizce sözleri kadar, iskeleti oluşturan perküsyon-bas diyaloglarına kulak kesilmek de kaçınılmaz. Şarkıyla aynı ada sahip EP, şubat ayının son günü yayımlanacak.

ALBÜM: Bonnie Prince Billy – The Purple Bird
(No Quarter)
Son 30 yılın en çalışkan müzisyen ve bestecilerinden biri Bonnie Prince Billy. Bu kadar sık ve kaliteli albümler yayımlayan bir isimden beklentileriniz bellidir, sizi şaşırtması zordur. Billy yine de bunu başarıyor. Yeni albümü country sularında yüzerken, aralarda Britanya folk’una da kolları çarpıyor. Genelde prodüktör kullanmazken, daha önce Johnny Cash ile de çalışmış David Ferguson’u olaya dâhil etmesi, konuk şarkı yazarları; New Spawn Ranch Singers’ın harika geri vokalleri, alıştığımız sounduna göre daha parlak ve temiz bir yaklaşım ve tabii ki harika şarkılar derken albümün müzisyenin diskografisinde kendini gösteren bir yere sahip olacağı kesin. Özellikle 1980’den bir The Clark Sisters cover’ı olan “Is My Living in Vain?”, Bonnie Prince Billy külliyatının nadide parçalarından biri oldu bile bizce şimdiden.
ALBÜM: Cymande – Renascence
(Cymande / BMG)
Londra’nın eski soul funk sahnesinden kendi içinde devasa bir müessese olan Cymande’nin kesintili de olsa 50 yıllık ömürlerindeki altıncı stüdyo albümü. Hâlen Patrick Patterson – Steve Scipio ikilisinin yönetiminde akan ekibin 2012’deki ikinci bir araya gelişlerinden beri çıkardıkları en vurucu uzunçalarla geri dönüşünü damdan çatıdan haykıran orkestra, konuklu parçaları eksik etmeyip kalan alanı gülümseten boplar, demli jamler ve balladlara bırakmış. Destansı olmayı hedeflemiş albümle muhteşem geri dönüşlerini bayadır hazırlamış ekibin seçkisi, alıştığımız tınılarına kıyasla daha ağırbaşlı: Perküsyon ve yaylıları nasıl böyle uydurdular, flütler, tüm o desenler… Hâlâ baki sorunlara dair büyük sualler sorarken groove’dan alıkoymuyorlar. Leziz. Jazzie B.’li ”How We Roll” ve “Coltrane” hepten hayret ettiren parçalarından.
TEKLİ: Emma-Jean Thackray – Wanna Die
(Brownswood Recordings)
Londra’da yerleşik multi-enstrümantalist, prodüktör ve orkestra lideri Emma-Jean Thackray’in, Ocak 2023’te partnerini kaybettikten sonra sığındığı şarkılardan oluşacak ikinci albümü ufukta belirdi. Kısa akışına daimi bir yükseliş hissi sığdıran kinci tekli “Wanna Die”ın, tam altı Emma-Jean Thackray tarafından çalındığı bir video klip eşlikçisi de var. Gilles Peterson’ın da kamera karşısına geçtiği klip de bizzat Thackray tarafından yönetilmiş.

TEKLİ: Selin Baycan – Aşina
(Lal Records)
Şarkılarını, cazdan singer-songwriter ekolüne uzanan geniş bir ilham dolabından beslenerek üreten Selin Baycan, kayıtlarını 2019’dan bu yana tekliler hâlinde yayımlamakta. Artık sıra ilk albüme geldi. Bu ay yayımlanacak albüme ismini veren parçayla bir adım daha yaklaştığımız koleksiyon için kalp atışlarını hızlandıran şarkı, Baycan’ın az sözle çok şey anlatan vokal performansı ve yoğun synth katmanlarıyla hissetmeye çağırıyor. Kapak fotoğrafı Memo Onur imzalı.
ALBÜM: Waldo’s Gift – Malcolm’s Law
(Severn Songs)
Bristol çıkışlı Waldo’s Gift, doğaçlama seanslarından filizlenen müzikal üretimlerinde progresif rock, caz, drum’n’bass, noise gibi ayrıksı yaklaşımları eforsuzca bir araya getiriyor. Gitar-bas-davul üçlüsünün, Ishmael Ensemble’ın kurucusu olduğu Severn Songs etiketiyle yayımlanan albümdeki tüm parçalar canlı kaydedilmiş. Davulcu James Vine, albüm hakkında “Hepimiz fiziksel olabilecek çalabileceğimiz şeylerin sınırında geziyoruz. Eğlence de tam olarak buradan geliyor.” demiş. Grupla geçtiğimiz yıl ODTÜ 28. Rock Şenliği’nde gerçekleşen ilk Türkiye konseri öncesinde yaptığımız röportaj da meraklısı için burada.
ALBÜM: Fadi Tabbal – I recognize you from my sketches
(Ruptured Records)
Lübnanlı müzisyen, prodüktör ve ses teknisyeni Fadi Tabbal’ın altıncı stüdyo albümü. Gitar, synthesizer ve kaset bantlarından oluşan ses paletiyle sınırların hepten yok olduğu manzaralar inşa ediyor bu koleksiyonda Tabbal. Hafıza, kimlik ve kişisel gelişim gibi temaları kurcaladığı kompozisyonları, eşine az rastlanır bir pürüzsüzlük ile bir döngü yaratıyor. Atmosferik olduğu kadar duygusal, kişinin kendi içinde farklı köşelerle temas etmesini sağlayan bir albüm.

ALBÜM: Maribou State – Hallucinating Love
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)
Chris Davids ve Liam Ivory ikilisi, yedi yıl aradan sonra iyileştirici yeni albümleriyle geri döndü. Tazecik, ışıl ışıl, çiçekli hâlde. Pandemi, anksiyete, kronik uykusuzluk ve Chris’in chiari malformasyonu (beyincik sarkması) teşhisi konulduğu dönemle birlikte kaygı dolu hislerin içinde pişen koleksiyonun arzusu iyi hissetmek. Yazı çağrıştıran hafif synthlerin, rol çalmayan davulların, ipeksi vokallerin funk sesler içerisinde yeşillendiği Hallucinating Love, umudu çağırabilmeyi başarmış.
TEKLİ: Kinski – Do You Like Long Hair?
(Comedy Minus One)
Seattle’lı rockçılar, martta yeni senelik aradan sonra Stumbledown Terrace isimli yeni bir albümle geliyor. O albümden gelen ilk şarkı olan iki dakikalık bu pop soslu punk çalışma, bizleri seneler öncesine götürüyor. Kendileri de 70’ler usülü, Dr. Feelgood-vari bir şarkı peşinde olduklarını söylemiş. Öyle bir groove’ları var mı, takdiri dinleyiciye bırakalım ama 90’larda da yayımlansa sırıtmayacak şarkı, günümüzde aşırı sadeliğiyle belki biraz sırıtıyor. Yine Kinski dinamik bir trio olarak kafa sallama eksiğinizi giderme potansiyeline sahip.
TEKLİ: Kelela – Better (unplugged)
(Warp)
Elektronik R&B tınıları eşliğinde yarattığı davetkâr anlatılar ile her albümünde büyük heyecan yaşatan Kelela, bu kez özel bir konser albümüyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Amerikalı müzisyenin New York’un meşhur caz kulübü The Blue Note’ta Mayıs 2024’te gerçekleştirdiği konser serisinde yapılan kayıtlar, Kelela diskografisinden aşina olduğumuz parçaları ilk kez akustik kurgularıyla dinleme imkânı sunacak. Tadımlık olarak 2017 tarihli Take Me Apart albümünden “Better”ın unplugged versiyonu yayımlandı. 11 Şubat’ta yayımlanacak In The Blue Light albümü 12 şarkıdan oluşacak ve Joni Mitchell’dan “Furry Sings The Blues”a yapılmış bir cover’ı da içerecek.

TEKLİ: J Mascis – Breathe
(Sub Pop)
“Robert Smith’in şarkılarında insanı sarıp sarmalayan bir melankoli var. Dinlerken bana ‘Evet, tam olarak ben de bunu hissediyorum dedirtiyor.” demiş J Mascis kendi The Cure cover’ı “Breathe”i paylaşırken. Mascis, orijinal versiyonun puslu synth dokularını bir kenara bırakıp, şarkının duygusunu kendi müzikal dilinde hüzüne çevirmiş. Robert Smith’in romantik sözleri Mascis’in ellerinde daha savunmasız ve kırılgan bir itiraf havasına bürünürken akustik bir folk parçası kıvamına ulaşan “Breathe”, tam anlamıyla bir J Mascis parçasına dönüşmüş âdeta.
TEKLİ: Batuhan Polat – Tane Tane
(Bağımsız)
“Tane Tane”, Batuhan Polat’ın iki yıllık aranın ardından bizlere sunduğu ilk kayıt. Yaklaşık beş dakika boyunca müzisyenin gitar arpejleri ile ördüğü zemine sırt üstü yatıp dudaklarından süzülen melodilere kapılmak, bas-davul yürüyüşlerinin vurgulu kıvrımlarına eşlik etmek kaçınılmaz. Hiç dolandırmadan dinleyiciyi yakalayabilmesi, aynı düşe ortak edebilmesi “Tane Tane”nin en büyük cazibesi belki de. “Ne güzel öğrendik düş görmeyi” diyor şarkının bir yerinde Batuhan da, çok haklı.
TEKLİ: Tunde Adebimpe – Drop
(Sub Pop)
TV On The Radio solisti Tunde Adebimpe, kariyerinin ilk solo albümü olacak Thee Black Boltz için 18 Nisan’a randevu verdi. Albümü oluşturan 11 şarkı, tüm biçimleri ve barındırdığı irili ufaklı stres unsurlarıyla birlikte insanlık hâllerini konu ediyor. Dinlemeye açılan yeni parça “Drop”ta da Adebimpe’nin zamanla yarışır olma ve devam edebilme motivasyonu bulmaya dair söyleyecekleri var.