Stromae ile teatral yeni albümünü konuştuk

Stromae ismiyle tanınan Belçikalı müzisyen ve prodüktör Paul Van Haver, 2000’lerin belki de en büyük pop hitlerinden biri olan “Alors on danse”la parlattığı kariyerinde, Racine carrée (2013) albümü sonrası uzun bir sessizlik içindeydi. Sonbaharda yeni albümün Güney Amerika havası solumuş ilk sesleri “Santé” isimli şarkıyla duyuldu. Bunu tüylerinizin diken diken olması için Fransızca bilmenize gerek olmayan, bir ağıt gibi açılıp kendiyle açık açık hesaplaşmaya koyulan birini dinlediğimiz “L’Enfer” takip etti.

Bu ayrıksı mı ayrıksı iki şarkı, dokuz yıl aranın ardından gelecek yeni Stromae albümünde kat edilen sonik rotanın ilk ipuçlarıydı. Modern endüstri üzerinden konuşacak olursak, dinleme istatistikleri 10 milyonlarla ölçülen bir pop yıldızından formülleri takip edip zaten tuttuğu kanıtlanmış fikirleri evirip çevirmesini bekleyebilirsiniz. 4 Mart Cuma günü yayımlanan Multitude ile derdinin bambaşka olduğunu ispatladı Stromae.

Albüme en yakışan sıfat: teatral

Açıklıktan, mesaj verme kaygısından ve çeşitlilikten beslenen 12 şarkılık yeni albümünü konuşmak üzere Stromae ile Zoom’da buluştum. İlk soruyu soran da o oldu: “Aaa, ismin Cem mi? Okuldayken Cem diye bir arkadaşım vardı!” Hayatına giren ikinci Cem olduğum bilgisini cebime koyarak sohbete Multitude (Kalabalık) ismini sorarak başladım.

Sıcacık bir kelime Multitude. Her şeyi ve herkesi içine alan bir hayalin yansıması olarak yorumlanabilir. Bu ismin yeni koleksiyonundaki parçalar için doğru seçim olduğuna, uzun haftalara yayılan arayışın ardından duştayken bir anda karar vermiş.

“Önceki gün kardeşimle konuşuyorduk. Şarkılarımda iyi yaptığım şeyin farklı karakterleri canlandırmak olduğunu söylemişti. Evet, parçalarımda müzikal anlamda ilham kaynaklarının oluşturduğu bir kalabalık var. Ama bir insan kalabalığı da söz konusu.”

Kesinlikle albümün en ayrıştırıcı yanı, bir karakter galerisi formunda olması. Farklı dertlerden muzdarip karakterlerin hikâyelerini dinliyoruz Multitude boyunca. Bir janr ile özetlemek şartsa, bu albüme en yakışan sıfatın “teatral” olduğunu düşünüyorum. Fransızca bilmememe rağmen her şarkıda konuşan kişinin nasıl hissettiği, nasıl davrandığına dair fikirler canlandığını söylediğimde, niyetinin tam olarak bu olduğuna işaret ediyor. Nitekim sözlerin çevirilerini okuduğumda da sonuç yanıltmadı. Af dileyen birinin sesindeki kırılmaları da keyfi yerinde olan birinin umursamazlığını da hissettiren bir söyleyişi var. 

Bu tavır ustalığının, uzun mesailer ayrılmış bir karakter analizi / çalışmasıyla mümkün olduğuna inanıyorum. Ama hiç de öyle değilmiş. Yaptığı tek şeyin çevresindeki insanlara, olan bitene dikkatli bir şekilde bakmak olduğunu söylüyor. Hatta bir hikâye ya da karakterden önce melodiyle başlıyormuş şarkı yazımı. Önce bir nakarat hayal ettiğinden, anlamı olmayan sözlerle onu döndürdüğünden ve sonra hikâyenin ortaya çıkıp bu melodi etrafında şekillendiğinden bahsediyor. Bu “şekillenme” sürecine olası video klip fikirleri veya sahnede şarkıyı söylerken nasıl hareket edeceğine dair beyin fırtınaları da dâhilmiş.

Stromae
Her şarkı bir temas arayışı

Multitude, açıksözlü, yaşadıklarını ya da yaptıklarını inkâr etmeyen parçalardan oluşuyor. Mesele ettiklerinin ağırlığını da hafifliğini de her şeyiyle hissetmenizi mümkün kılıyor bu nüans. Buna rağmen yazdığı her şey, Stromae tarafından deneyimlenmiş şeyler değil. Şarkı yazarı olarak, onda bir şeyler hissettirebilen bir titreşim bulabilmenin kritik olduğunu anlatıyor.

“Şarkıların bazılarında doğrudan beni yansıtan şeyler var ama bazılarının hayatımla hiçbir ilgisi yok. Bir şekilde ilişki kurulabilir olmalı, insanlara dokunmalı. İlk baktığım şey benim üzerimdeki etkisi. Bana temas edebiliyor mu, içten mi değil mi, onu ararım.”

Besteleri genellikle bir nakarat hayaliyle filizlense de son albümünden bu yana geçen dokuz yılda şarkı yazarlığında nakaratları nasıl işleyeceğine dair önemli kırılmalar yaşadığından bahsediyor. Bir dinleyici olarak şarkılarda çok fazla nakarat duymaktan hoşlanmadığını fark etmiş. “Bunu yapmak, eskiye kıyasla çok daha kolay artık. Müziğimde yapmaya çalıştığım temel şeylerden biri, dinleyeni çok fazla nakarata boğmamak.” diyerek kompozisyonlarında bu düşüncenin önemli bir etkisi olduğunu vurguluyor.

Parçalar ortaya çıktıkça yakın çevresiyle test sürüşleri yaptığını ve bu sürecin, şarkıların akıbetini belirlemek için çok önemli olduğundan bahsediyor. Kardeşinden, eşinden ve ekibin geri kalanından onay alamayan şarkıların albüme girmesi mümkün değilmiş. Sohbetimiz boyunca birçok kez kulaklarını çınlattığı kardeşi Luc Junior Tam, 2018’de kendi moda markası Mosaert’in Capsule 5 koleksiyonunun lansmanı için kaydedilen “Défiler” parçasında prodüksiyonu Stromae ile üstlenmişti. Yeni albümde de bu anlamda kritik dokunuşları olmuş. 

Multitude, sonik işçilik anlamında Stromae kataloğundaki tüm işlerden ayrı bir katmanda. Senfonik düzenlemeler, vokal hâkimiyetindeki minimal sekanslar, farklı coğrafyalardan etkileşimler ve zıt unsurların iç içe geçtiği bir prodüksiyon barındırıyor. Stromae’nin bahsettiği geniş ilham haritasının, gezegenin tamamını kapsaması bir gereklilikmiş. Mesela “Pas vraiment” parçası, Multitude’un Orta Doğu coğrafyasındaki durağı. Bu parçadaki baş melodinin ney tarafından çalınması fikri, kardeşi Luc’tan çıkmış. Albümde çalmak üzere dünyanın dört bir yanından müzisyenleri bulan da yine kardeşiymiş.

Artık birbirlerini sevmeseler de bir arada olmaya devam eden bir çiftin sorgulamalarını duyduğumuz “Pas vraiment” parçasının da spesifik bir arayışla ortaya çıktığından bahsediyor Stromae. Ney melodisini mırıldanıp anlatmaya başlıyor.

Multitude’da dünyanın her köşesinden izler olmasını istiyordum ve Orta Doğu’dan bir şeyler yoktu elimizde. Doğru aralığı bulmak ve fikrin geçtiğinden emin olmak her zaman kolay olmuyor ama bu harika melodiyi bulduk. Duyduğum anda onun üstüne bir şeyler yazmaya başladım.” 

Stromae

Çeşitli ilişkilenme biçimlerine değinse de albüm genelinde içsel hesaplaşmalar ağırlıkta. Ruh sağlığı ve intihar düşünceleri gibi konuları açık açık konuşmaktan sakınmayan “L’enfer” mesela. Sindirmesi kolay bir şarkı değil kesinlikle, bir sigara yakıp tavana baktıran şarkılardan. Birçokları için bir sığınak, destek eli olacağına en ufak bir şüphe yok.

Stromae için benzer etkilere sahip şarkılar olup olmadığını soruyorum. “Zor bir soru, telefonuma bakabilir miyim bunun cevabı için?” diyor, isimlerle arasının pek iyi olmadığını belirterek. Kısa bir çalma listesi taramasından sonra açtığı ilk şarkı, Mozart’ın “Serenade in G Major” bestesi. Hafızasına yer eden ilk klasik müzik eseriymiş. Her dinleyişte tüylerinin diken diken olduğunu ve ilk kez bir konserde dinlediğini, bu deneyimin de klasik müziğin ne olduğuna dair kafasını açtığını anlatıyor. 

Dinlettiği ikinci parça, Fransız rapçi Orelsan’dan “J’essaye, J’essaye”. Melodik flowların peşinden, nakaratta Orelsan’ın büyük annesini duyuyoruz. Söylediği şeyi “Elimden gelenin en iyisini yaptım” diye çeviriyor ve ekliyor Stromae: “Bu yaşta bunu söyleyebilmek çok değerli ve gerçek. Hepimiz en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Bu şarkı benim için çok önemli.”

Herhangi bir detaya girmese de ABD’li rapçi G Dep’ten “Special Delivery”nin de kendisi için özel bir parça olduğunu söylüyor bir de.

Stromae
Bambaşka bir müzik endüstrisi

Sahne ismi Stromae ve hem plak şirketine hem de moda markasına verdiği Mosaert isimleri, aslında “maestro” kelimesinden türetilmiş anagramlar. Yeni albümde bu tür gözden kaçmış kelime oyunları olup olmadığı konusuna gülerek açıklık getiriyor: “Hayır bir anagram yok, zaten ismi bulmak yeterince zorlayıcıydı!”

Müzikal üretimlerinin yanı sıra görsel anlatılar ve moda tasarımları da yaratıcı olarak dâhil olduğu alanlar. Son albümü üzerinden geçen dokuz yılda, parçası olduğu müzik endüstrisi de durmaksızın bir dönüşüm içinde. Müzisyenlerin hemen her mecrada var olması, “içerik üretmesi” gereken bu zamana adapte olmakta zorlanıp zorlanmadığı ya da buna hiç kafa yorup yormadığını merak ediyorum. 

“Son albümümü 2013’te yayımladım ve o zamanlar streaming bu kadar büyümemişti. Tamamen farklı bir endüstri şimdi. Şu an Multitude ve Racine carrée arasında bir kıyas yapabileceğim tek parametre YouTube’daki dinlemeler. Kendimi güncellemem, rakamları anlamam gerekiyor ama bir yandan da bu o kadar zor bir şey değil.”

Stromae her ne kadar henüz yeni düzene dair kendini donanımlı hissetmese de Multitude ekseninde farklı disiplinlerden eşlikçilerle karşılaşmamız hayli olası. Ne de olsa her şarkıyı yazarken bir video ya da performans da canlanıyor zihninde. Böylesi detaylı bir albümün, barındırdığı tüm duygu durumlarıyla birlikte sahneye nasıl taşınacağını da merak etmemek elde değil. 2022 takviminde bir Türkiye durağı yok, en iyi ihtimalle önümüzdeki sene bu taraflara gelmesinin mümkün olduğunu ve bunu çok istediğini söylüyor. 

Röportaj: Cem Kayıran
Fotoğraflar: Michael Ferire
Kolaj: Beyza Durmuş