Teftiş: C2C İstanbul, 18-19 Nisan 2014

Geçtiğimiz haftasonu gerçekleşen Club to Club Istanbul etkinliği kapsamında izlediğimiz Oneohtrix Point Never ve Forest Swords konserlerine dair notlarımız burada.

ONEOHTRİX POINT NEVER – 18 Nisan Cuma @ Salon IKSV

İki günlük Club to Club etkinliklerinin ilk gününde Cuma akşamı Oneohtrix Point Never için Salon İksv’nin yolunu tuttuk. Brooklyn’li Daniel Lopatin’in 2007’den bu yana süren projesi olan Oneohtrix Point Never geçen yıl çıkardığı R Plus Seven albümüyle listelerde üst sıralarda yer almış ve adından epeyce söz ettirmişti. Evrenin uçsuz bucaksızlığı içinde kendi evini yaratan bu albüm, radikal geçişleriyle avant-garde diye tarif edilse de deneysel elektronik müziğin sınırlarını genişletiyordu. 2010 yılındaki Returnal albümüyle dönüşüm sürecini hızlandıran Lopatin, anksiyetik titreyişleri içinde bu albümle henüz sürümünün 1.1 safhasındaydı. Hala 80’ler deneysel tonlarıyla pop ve noise tınılarının sızıntıları olan ve update edilmesi gereken bu sürüm aslında gelecekte daha iyi şeylerin olacağının habercisiydi. Fakat uzayın sonsuz boşluklarında kendi kaleni kurmak kolay bir iş değil elbet! 2011 tarihli Replica albümü bu arayış görevini üstlendi. Havanın olmadığı, ısının sıfırın altında 270 santigrad dereceden binlerce dereceye kadar değişim gösterdiği fiziki bir ortamda “Power of Persuasion, Sleep Dealer, Submesible” enerjiyi olabildiğince verimli kullanıyordu. Aynı şekilde ‘Remember’la yaptığı arazi keşfini ise Field Recording’le kaynaştırıyordu. Parlak gün ışığı hala bir yerlerden fışkırdığı Replica sonrası R Plus Seven, dijital prodüksüyonun tüm faydalarından yararlanarak uzaysal nesnel gerçekliği müziğine aktarıyordu.

Sahnede ise müziğini dinleyenlerin bekleyebileceği gibi minimal görsel efektlerinin ne önüne ne arkasına geçen bu adam yine son derece bendi ve yalnızdı. Elbette son albümünde oluşturduğu kale koruyuculuğunu yine elden bırakmadı. Ancak pek çok konserde yaşadığımız ve artık gerçekten can sıkıcı boyutlara ulaşan gürültü problemini yine aşamadık. ONP kıyısından köşesinden dinlenip izlemeye gelinip bol bol “lak lak” yapılacak bir proje değil. Aksine konsantrasyon gerektiren bir müzik bu, gidenler bilir Salon’un üst katında ayakları sarkıtıp, kafayı da demirlere yaslayıp, gözü kapatıp dinlenebilecek türden. Çok geçmeden gerekli tepki zaten Lopatin’den de geldi ve seyirciye pek de kibar olmayan şekilde konuşmamaları gerektiğini hatırlattı. Ama işin en üzücü tarafı setini kısa kesip, şarkısını bitirip sahneyi terk etmesiydi. Gönül isterdi ki daha farklı bir son olsun ama biliyorum ki burada olmasa bile bir yerlerde hak ettiği şekilde dinleniyor ONP ve yaptığı müziğin karşılığını da alıyor.

FOREST SWORDS – 19 Nisan Cumartesi @ Babylon
İki günlük etkinliklerin pek çoğu Cumartesi gününde toplanmıştı ve gündüzden sabahın ilk ışıklarına kadar süren bir takvimden bahsediyorduk. Gündüz en ilgi çekici etkinlik kuşkusuz Kontra Plak’da Zero’nun sunumuyla Local Vibes etkinliğiydi. Saat 4’te başlayıp 8’e kadar süren etkinliklerde Daire2: General Gramofon, Ah! Kosmos, Dalt Disney yanı sıra Record Store Day olması nedeniyle bu etkinlik kapsamında Alpman & The Midnight Walkers’da yer aldı. Aynı zamanlarda Bant Mag. Mekan’ı Kiki Sıraselviler’e taşıdığımız için bu etkinliklere katılamasam da duyduğuma göre gündüz gezginlerinin ilk duraklarından olmuş ve epey de güzel geçmiş. Benim için gece programının ilk etkinliği Babylon’da The Haxan Cloak olacaktı ama ne yazık ki bir pasaport sorunu nedeniyle etkinlik iptal oldu. O nedenle tam saat 00.00’de Forest Swords’u dinlemek üzere yola koyuldum. Şu aralar şampiyonluk savaşı verip 23 yıllık hasreti son erdirmeye çalışan Liverpool futbol takımını tutar mı bilinmez ama o sokakların çocuğu olan Matthew Barnes, 2010 yılında çıkardığı Dagger Paths’le kariyerinin ilerletti. Bu albüm fiziksel altyapısı, alttan sızan dub tonlarıyla ayakları yere sağlam basan bir müzisyenle karşı karşıya olduğumuzu düşündürmüştü. Çok da yanılmamışız ki üç sene sonra gelen Engravings insanın içini taze bir solukla dolduruyordu. Trip-Hop etkilerin açıkça hissedildiği bu albüm Barnes’ın evinin baktığı o doğal manzarının ve nefes açıcı ferahlığın mekanik bir auraya dönüşmesini sağlıyordu.Sahnede yerlerini aldıkları ilk andan itibaren buğulu bir dumanı her yere yayan enerjileriyle göz doldurdular. Hele ki geldikleri uçak şirketinin eşyalarını kaybetmesi gibi olumsuzluklarla karşılaştıklarını düşünürsek böylesine etkilenmeden bir performans sergilemek büyük başarı. Bir saat boyunca dinleyiciye beklenenden çok daha fazlasını sundular ve kendileri de keyif içinde sahneden ayrıldılar.

Gecenin devamında Efterklang’ın vokalisti Casper Clausen’i izlemek için rotamızı yine Kiki’ye doğru çevirdik. Danirmarkalı Clausen, kardeşini de yanına alıp setin başına geçti ve Afrika tınılarından Erkin Koray’a, Selda Bağcan’a süprizlerle dolu, oldukça keyifli bir set çaldı. Daha önce İstanbul’da iki kere izlediğimiz Efterklang’le olan konserlerinde ne kadar sempatik bir insan olduğunu anlamıştık ama bu tatlı adam dj setinin başında da gönülleri kazandı. Sabahın ilk ışıklarıyla biten etkinliklerle İstanbullular, kendilerine her zaman kısmet olmayacak şekilde dolu dolu bir hafta sonu geçirmiş oldular, umuyoruz ki daha nicelerine!

Yazı ve fotoğraf: Seçil Kalenderoğlu