True crime’a hayat öpücüğü: Telemarketers

Yazı: Utkan Çınar

Telemarketers, CDG (Civic Development Group) isimli, özellikle polis adına telefonla bağış toplayan bir şirketin bu bağışları nasıl iç ettiği hakkında üç bölümlük bir mini seri. ABD tarihinin en büyük telefonla dolandırıcılık vakası olarak lanse edilen suçu; burada çalışan, işin mutfağından bildiren Sam Lipman-Stern’in kamerası ve Patrick Pespas’ın “hayat dolu” kamera önü anlatımıyla izliyoruz. 

Zaman dilimi ve mekân

Dolandırıcılığın ucu 1990’ların başlarına dayansa da mevzubahis dönem 2000’lerin ikinci yarısı. Mekânımız ise New Jersey’nin, herhangi bir gelişmiş endüstrinin olmadığı fakir mahalleleri. 

İlk intiba?

İşin, bu devasa yolsuzluk hikâyesiyle beraber alt sınıfın, eski suçluların yer yer çaresiz, süper gerçekçi yaşam mücadelesini de minimal yorumla ele alması, etkileyici yanı.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

Belgeselin yapımcılığını son dönemin en yetenekli sinemacılarından Safdie Kardeşler yapıyor. Good Time ve Uncut Gems gibi iki harika işe imza atan kardeşlerin, ellerini attıkları yapımlara kayıtsız kalmak mümkün ve de akıllıca değil. Belgeselin yönetmeni Adam Bhala Lough’u da 2008 çıkışlı Lee Scratch Perry belgeseli The Upsetter’dan ve daha politik tandanslı The New Radical ve Alt-Right: Age of Rage gibi işlerinden biliyoruz. 

Belgesel nasıl yöntemler / malzemeler kullanıyor? 

Son yılların en harika işlerinden How to with John Wilson-vari. Son derece minimal bir yaklaşımla kotarılmış. Fazla müzik yok, yüzünüzde patlayan fontlar yok. Sam Lipman-Stern sayesinde zengin arşiv malzemesinin olması ve bunun dinamik montajı ilgiyi canlı tutuyor. Karakterlerin günümüzdeki hâllerinin “konuşan kafa”ları ise ABD’de herkesin kamerayla ne kadar barışık olduğunu ve aslında herkesin aktör olduğunu yeniden kanıtlıyor. 

En çok neyi sevdin? 

Öncelikle yapımda geçen şu gırgır cümleyi paylaşmam lazım ki 90’ları hatırlayanlar için iyi bir referans olacaktır: “Tek bildiğim bir tanesinin (CDG’yi yönetenlerden bahsediyor) Spin Doctors’taki adamla felaket bir Hristiyan Rock grubunda çaldığıydı.”

Ve tabii ki Pat Pespas. Hani bazı karakterler o kadar ilginçtir ki “bunu yazamazsın” derler ya… Tam bir Safdie Kardeşler filminden çıkmış bir karakter gibi görünüyor ama daha da fazlası. Hani filmde onu oynayacak birini düşünsek akla ilk Robin Williams gelirdi herhâlde. Ayrıca telefonda insanlarla gayet düzgün konuşmalarıyla karakterlerin bulunduğu ortam ve davranışlarının oluşturduğu tezat da bayağı eğlenceli.

En az neyi sevdin?

Uyuşturucu kullanımı sahnelerinin neşeli bir tonda ve gayet sansürsüz verilmesi belki biraz sıkıntı yaratabilir. 

Modunu nasıl etkiledi?

True Crime janrının hafiften taşın suyunu çıkarma noktasına geldiği ve gerçekten ilgi çekici konuların azaldığı şu dönemde, bu türü sevenler için ilaç gibi gelecektir.

Kimler sever?

Belki ne alaka diyeceksiniz ama Ken Loach’un filmlerini sevenler bundan da zevk alabilirler gibi. Yukarıda bahsini geçirdiğim How to John Wilson hayranları da kendilerini yabancı hissetmeyecektir. Belgeselde de adı geçen Michael Moore’un stilini de analım. 

Bunu seven şunları da sever

Son yıllardan enteresan tiplemelerle dolu bir yolsuzluk hikayesi olarak McMillions geldi aklıma. Ayrıca filmi veya dizisinin hâlâ yapılmamış olduğuna inanamadığım Selçuk Parsadan’ın hikâyesine de bir göz atabilirsiniz. Kendisinin Dünyanın En Büyük Dolandırıcısı Benim isimli otobiyografisi gerçekten çok ilgi çekiciydi. Ayrıca geçen aylarda yeni dizisi I’m a Virgo ile bahsini geçirdiğimiz Boots Riley’nin güzel filmi Sorry To Bother You’nun çıkış noktası da benzer bir yerden. 

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar… 

Aslında Türkiye’de de bol bol karşılaştığımız, sözde polis veya adli makamlar tarafından aranıp para istenmesi mevzuunun çıkış noktasını izliyoruz. Bu işin pek bir çözümü yok gibi gözüküyor. Özellikle yaşı ileri vatandaşların dış dünyaya güven yüzdesi yüksek maalesef. Bu işleri yapanlar, çok düşük yüzdeyle bile insanları kandırabilse de belli bir kâr ediyorlar. Yardımseverlik ve dolandırıcılık kavramlarının bu kadar yakın durması hakikaten de modern dünyanın garip bir cilvesi.