Özlenen tatta bir espiyonaj serüveni: The Old Man üzerine

Geçtiğimiz yıl lenf kanserini yenen Jeff Bridges‘ı sektöre döndürten ve casusluk dünyasına geri çekilen eski bir CIA ajanı rolünde başrole yerleştiren The Old Man; ünlü oyuncuya 14 yılın ardından bir televizyon projesi için “evet” dedirtmesiyle dikkat çekiyor. Jonathan E. Steinberg ve Robert Levine’in yaratıcılığında hayata geçen serinin künyesinde ayrıca John Lithgow, E. J. Bonilla, Bill Heck, Leem Lubany ve Alia Shawkat gibi yetenekler yer alıyor. 

Zaman dilimi ve mekân

Ufak bir ABD kasabasında başlayan hikâye, geçmiş ve günümüz arasında gidip gelirken; Afganistan, Fas gibi duraklar aracılığıyla geniş bir coğrafyaya yayılıyor. 

Konu nedir?

Eski bir CIA ajanı olan ihtiyar Dan Chase, zamanında yediği birtakım haltlar yüzünden gizli bir hayat yaşamaktadır. Gizliliği ifşa olunca kendinin ve kızının hayatını korumak adına kan, şiddet ve hesaplaşma dolu bir serüvene atılacaktır.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

*Dizi, Thomas Perry’nin aynı isimli romanından uyarlama. (Son zamanlarda ne yazdıysak hepsi roman uyarlaması!)

*FX’te yayımlanan serinin başrolünde Jeff Bridges var. Kendisini en son uzun zaman önce, 2018 tarihli Bad Times At The El Royal’de izlemiştik. Aynı zamanda dizinin yapımcılarından da biri.

*2. sezonun geleceği ve ilk sezonun bıraktığı yerden devam edeceği kesinleşti. Anlayacağınız, ilk sezon heyecan dolu bir noktada bitiyor.

*An itibariyle The Old Man’in IMDb puanı 8.0/10, Rotten Tomatoes’da ise yüzde 95’lik bir beğeni oranına sahip. Genel olarak bölüm puanları da fena değil ama mesela son bölümün IMDb puanı 6.8 ile yerlerde. Bence yukarıda yazdığım sebepten, hevesi kursağında kalmış izleyicilerin bir hışımla verdiği oylamaların sonucu… 

İlk intiba? 

Jeff Bridges ismini ve yüksek puanları bir arada gördüğünüzde, diziye başlama konusunda herhangi bir tereddüt yaşamıyorsunuz öncelikle.

Eşini kaybetmiş, kocamış yaşlı Chase’in küçük bir ABD kasabasındaki sakin, biraz da yürek burkan yalnız hayatı, “nasıl bir drama düştük” dedirtirken; dizi ilk bölümün ortalarında bir anda direksiyon kırıyor ve inanılmaz bir aksiyona dönüşüyor. Hatta ilk iki bölümün aksiyon sahneleri, uzun zamandır izlediklerimin en iyisiydi diyebilirim. Sert ama estetik. Abartılı ama düzeyli.   

Chase’in peşine takılan katillerden ve CIA’den kaçışı; bölümler ilerledikçe yerini bir bir ifşa olan gizemlere, hesaplaşmalara ve dramatik anlara bırakıyor. Buralardaki twistler bir hayli iyi kurgulanmış. İlk bölümlerin şaşırtan anları orada kalmıyor, dizi son ana kadar sürprizlere devam ediyor.

Kısacası 80’lerden günümüze, ABD’den Afganistan’a uzanan; eli yüzü fazlasıyla düzgün bir espiyonaj serüveni The Old Man. Yüksek prodüksiyon, süper kadro, dram, twist, kan, şiddet; hepsi yeterli dozda mevcut…

En çok neyi sevdin?

Yapımcılar ve kanal paraya kıymış. Sevdim. Ha bir de karakterlerin gençlikleri ve olgun yaşlarını canlandıran oyuncuların benzerliği çok iyi tutturulmuş. Son bir not olarak, Jeff Bridges’in kızını canlandıran Alia Shawkat, performansıyla bir adım öne çıkıyor.  

En az neyi sevdin?

Aksiyon sahneleri güzel dedik ama sonlara doğru Jeff Bridges mi biraz salıyor, yönetmen mi pek oralı olmamış anlayamadık ama biraz fazla kolay ve zahmetsiz akıyor kimi aksiyon sahneleri, kabak tadı veriyor.

Ee, sonuç olarak?

Enteresan bir şekilde kadrosuna, aldığı olumlu dönüşlere rağmen henüz pek ses getirmedi dizi. İzleyin, dost meclisinde avantaj sizde olsun. Ve son olarak Jeff Bridges’ın, yani pek sevgili The Dude’umuzun 1949 doğumlu olduğu bilgisini de vereyim; sizi de “kaç yaşındaydı ya bu adam?” aramasından kurtarayım. 

Formu dolduran: J. Hakan Dedeoğlu