Turnstile, Little Simz ve bu hafta başka ne dinlesek?
Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, Şevval Öztemur, Tuana Özcan, Tuğçe Hitay, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal
Haftanın yeni müzikleri: Turnstile, Little Simz, 3pillie, SO Duo, Pulp, Nadah El Shazly, Büşra Kayıkçı, Black Moth Super Rainbow ve dahası…
Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor.

ALBÜM: Turnstile – NEVER ENOUGH
(Roadrunner Records)
Baltimore çıkışlı hardcore punk grubu Turnstile, 2021 tarihli albümleri GLOW ON ile zaten tür sınırlarını esnetmiş, kulaklara punk’ın ötesinden gelen melodiler taşımıştı. NEVER ENOUGH ise o albümle açılan kapıdan içeri dalıyor, daha geniş kitlelere göz kırpan bir ses evrenini rahatça keşfediyor. Hardcore’un ham enerjisiyle, atmosferik synthlerin yumuşak ama belirgin varlığı arasında bir anlatı kuran Turnstile, değişimi ne kadar doğal bir şekilde yapabildiklerini göstermiş. Brendan Yates’in vokal melodileri, hem bir pop düzleminde hem de hardcore’un patlayıcı enerjisinde kulağa enfes geliyor. Ayrıca, Brendan Yates ile gitarist Pat McCrory’nin birlikte yönettiği ve 14 şarkının kliplerinin birleştiği albüm filmi de yakında izlenebilecek. Onu beklerken, mutlaka SEEIN’ STARS ve BIRDS’ün müthiş videolarına göz atmanız tavsiye.
TEKLİ: King Princess – RIP KP
(section1)
Mikaela Straus’un hayatı 2022’de bir önceki albümü Hold On Baby‘yi yayımladığı zamankinden çok daha farklı bir hâlde. Yaşadığı şehirden taşınan, bağlı olduğu büyük plak şirketini bırakan ve uzun süreli partnerinden ayrılan müzisyenin yeni albümünden paylaştığı ilk teklinin adının “RIP KP” olmasına şaşmamak lazım; zira âdeta eski hâlini geçmişe gömmüş ve yepyeni bir hayata başlıyor. Şarkıya büyüteç tuttuğumuzda görüyoruz ki aslında birine ölüp bitmekten bahsediyor aslında Straus. Biraz kaotik ama her satırında müzisyenin özgüveninin dışa vurulduğu epey seksi bir parça ile heyecan verici bir geri dönüş yapıyor King Princess.

ALBÜM: Little Simz – Lotus
(AWAL Recordings Ltd)
Simbiatu Ajikawo, yaklaşık on yıl içinde müzikal peyzajımıza kendine azim ve emekle inşa ettiği zirvede oturmuş, karşısındaki manzarayı izliyor. “Peki sıradaki ne?” minvalindeki düşüncelerine davet ederken bir müzisyen ve sanatçı olarak geleceğine ait ideal, hırs, heves ve düşlerini derleyen Simz işine çamurlu sularda büyüyen, bunu hep bilmiş ya da zamanla buna adapte olmuş bir çiçeğin adını vererek nokta atışı bir beyanın altını çizmiş. Zaten bu metaforu üzerinde daima taşıyan bir müzisyen. Hayatı ve kariyerinde bir yeniden doğuşu artiküle ettiği parçalara, SAULT kurucu üyelerinden kadim dostu InFlo ile kopuşlarına albümde hâliyle çokça duygusal ağırlık veriliyor. Lafı gediğine oturtmadığı yer yok, nihayet onun dissçiliğini de görebilmemiz müthiş. Sade ama dikkatle işlenmiş prodüksiyonu (özellikle canlı enstrümantasyonla örülü dokular ve akışkan geçişler) müzikal anlamda da içsel dönüşüm temasının karşılığını veriyor. Peki boş var mı? Asla. Jungle’dan Lydia Kitto, Michael Kiwanuka, Moses Sumney, Wretch 32, Miraa May ve daha önce de birlikte harikalar yarattığı Obongjayar’ın sesini duyurduğu albüm, müzikal boyutta şimdiye kadarki en çeşitli işi. Her şarkı ayrı bir katman, tat… Aştıkça derinleşip, genişliyor. Resmen çiçek açıyor?
TEKLİ: Ethel Cain – Nettles
(Daughters of Cain)
8 Ağustos’ta yayımlanacak ikinci albümü Willoughby Tucker, I’ll Always Love You’dan ilk tekliyi paylaşan Ethel Cain, gerçek ismi Hayden Silas Anhedönia; Americana camiasının yeni yıldızlarından biri olma sıfatını pekiştirecek gibi gözüküyor. Kendi alter egosu olarak betimlediği ve babasının tacizinden, Hristiyanlığa bağlı ailesinden ve toplumundan kaçan bir kızın hikâyesini konu alan konsept ilk albümden sonra yeni işi hikâye olarak daha önceki zamanı kurcalıyor. Cain’in kendini benzerlerinden ayrıştıracak bir sesi yok aslında ama country odaklı sounduna kattığı deneysel öğeler ve yenilikçi yaklaşımı onu farklı kılıyor. Albümlerinde konu ettiği hikâyeleri kitap ve filme de dönüştürmeyi dileyen 27 yaşındaki müzisyenin görsel yanı güçlü müziği belki bir 10 sene önce, Amerikan gotiğinin sinema ve dizi alanında zirve yaptığı zamanlarda çok daha ilgi çekici olabilirdi ama geç olsun güç olmasın demişler. ABD’deki son yılların country müzik uyanışının dalgası da ona destek olacaktır. Takipteyiz.

ALBÜM: Nadah El Shazly – Laini Tani
(One Little Independent Records)
Mısır doğumlu, Kanada’da yerleşik besteci Nadah El Shazly, dinleyicisini çözülmesi kolay olmayan bir yapbozun içine davet ediyor. Yeni albümünü oluşturan her parça, parçalanmış hafızalarla örülü bir ses haritası. Kayıtları Radwan Ghazi Moumneh (Jerusalem In My Heart) eşliğinde Montreal’de gerçekleşen Laini Tani, Arap müziğinin geleneksel titreşimlerini elektronik ses manzaralarıyla örerek zamanın ve mekânın dışında bir anlatı kuruyor. Nadah El Shazly’nin şarkı söyleyişindeki dinleyiciyi huzur ve merak arasında dolaştıran hava; zengin enstrümantasyon ve yaratıcı prodüksiyon kararlarıyla bütünlüklü ve alabildiğine derinlikli bir deneyim yaşatıyor.
TEKLİ: Gina Birch – Doom Monger
(Third Man Records)
The Raincoats’ın kurucu üyelerinden ve post-punk sahnesinin ikonik figürlerinden Gina Birch, 11 Temmuz’a randevu erdiği ikinci solo albümü Troubles’dan bir tekli daha paylaştı. “Doom Monger”, güçlü bir bas yürüyüşü ve drum machine ikilisiyle şekillenirken kaotik ve oyuncu enerjisiyle Birch’ün korkusuz yaratıcılığı hâlâ capcanlı. Gina Birch, “felaket tellallığı” üzerine yazdığı bu parçayı şöyle tanımlamış: “Dünyanın elden gittiği, insanın kendini bunalmış hissettiği ama yine de barış ve mutluluk arzuladığı anlarla ilgili.”

EP: Büşra Kayıkçı – Weaving
(Warner Classics)
Büşra Kayıkçı, yeni EP’sinde Anadolu’nun kadim dokuma gelenekleri ve kültürünü müziğine taşıyor.Duvar piyanosunun Anadolu’daki dokuma tezgâhlarını çağrıştırdığını ve tezgâh başındaki kadınların işlediği hikâyelerde kendinden bir şeyler bulduğunu söyleyen müzisyen, motiflerin hissiyatını yansıtıyor parçalarına. Her parça halı ve kilimlerdeki bir motif etrafında örülü; sembollerin her birinin kültürel bir anlamı, duygusal bir karşılığı var. Büşra Kayıkçı, gerçek tezgâh seslerini de müziğine dâhil ediyor. Albümde duyduğumuz sürpriz sesler sadece bununla sınırlı değil üstelik. “Chest” parçasında, yine kendisinin icra ettiği ney eşlik ediyor piyanosuna.
ALBÜM: Lucy Gooch – Desert Window
(Fire Records)
Bristol çıkışlı Lucy Gooch’un debut albümü ilk saniyesinden itibaren kendini bildiğimiz dünyadan ayrıştırıp kendine has bir manzara çiziyor. Kumaşında yumuşak ve tekrarlayan vokaller olan açılış şarkısı ile kalabalıktan uzak, nazik bir everene giriyoruz. Akabinde bir bütünün iki yarısını oluşturan “Night Window” parçalarında geniş zamana yayılmış synth dokunuşları ve hayaletvari vokaller ile iyice atmosferik bir hâl alıyor albüm. “Night Window – Part Two”da gelen saksafon ise işleri biraz daha peri masalımsı kıvamına sokuyor. “Keep Pulling Me In” açılış şarkısı gibi tekrarlayan ve katlı vokallerle başlayıp ikinci yarısında giren beatle tempoyu artırıyor. Son düzlükteki “Clouds”, koleksiyonun ambient tarafına en çok yoğunlaştığı ve üflemeli aranjmanıyla da belki en ilginç parçası. Albüme ismini veren kapanış şarkısı Gooch’un vokallerinin en berrak duyulduğu ve kendinden önceki her şarkıdan bir şey barındıran bir beste. Desert Window bütününde çizdiği abstrakt ve melankolik dünya ile sesin gücünü hatırlatıyor dinleyene.

ALBÜM: Pulp – More
(Rough Trade Records / GRGDN Müzik)
Pulp herkes için birçok şey ifade ediyor. 90’ların Britpop’u, Jarvis Cocker’ın anlatıcılığı, tüm o liriklerin duygusal ve toplumsal karşılığı… Grup şimdi 24 yıl aradan sonra More ile geri döndü. Koleksiyon, açılışı albümün en pozitif durağı “Spike Island” ile yapıyor; devamında ise aşk, büyüme, yaşam, aidiyet gibi temalara değerek durgunlaşıyor. Duygusal atmosfere sahip 11 parça geçmişe bakıyor, eğleniyor, duygulanıyor, kabulleniyor. Onlardan özlediğimiz sesleri duymakla birlikte daha olgun, daha az glam bir Pulp duyduğumuz kesin.
TEKLİ: Yaşlı Amca – Öyle
(Y.A. Records)
“Öyle”, alternatif rock müziği topluluğu Yaşlı Amca’nın 2025’te çıkardığı ilk tekli. Şarkının sözü ve müziği, vokalist Artun Özoğlu’na ait. “Öyle”, Yaşlı Amca’nın önceki işlerine göre daha yalın, yumuşak, aynı tonda ilerleyen ama duygusal yoğunluğu yüksek bir parça. Sade gitar arpejleri öne çıkıyor. Özoğlu’nun sakin söyleyişi ve müzik arasında güçlü bir uyum var. Tuğçe Kep imzalı video klibi de işte burada.

EP: SO Duo – Helezon
(Ada Müzik)
Sumru Ağıryürüyen ve Orçun Baştürk’ün geniş ses yelpazesinden hayat bulan iki parça, Helezon adlı bir kısaçalarda bir araya geldi. “Rüyama sığınırım. Doğum batım rüya. Ne zaman uyanırım?” diyen ilk parça “Büyük Atlas”, sarmal melodileriyle hipnotik bir hava yaratıyor. Ağıryürüyen’in dudaklarından süzülen her ses içinizde büyüyerek sihirli dalgalara dönüşüyor. Mevlânâ’nın dizeleriyle söyleştikleri ikinci parça “Kül” ise görece daha girift kompozisyonunda ritmik unsurlarıyla da kana karışıyor.
TEKLİ: Water From Your Eyes – Life Signs
(Water From Your Eyes / Matador Records)
Nate Amos and Rachel Brown’un Everyone’s Crushed (2023) ardından 22 Ağustos’ta gelecek yeni albümü It’s A Beautiful Place’ten ilk teklisi. Çarpık ritimler ve Brown’un donuk ama davetkâr vokalleri ile alışıldık yapıları ters yüz ederken aynı anda hem mesafeli hem de garip şekilde duygusal kalmayı başarıyor. Şarkı minimalizmin içinde kaybolmaktan çok, orada bilinçli biçimde oyalanıyor. Farklı eski TV evrenlerinde başrolleri oldukları içeriklerde dolaştırttıkları klibi ise kesinlikle tekrar tekrar döndürülesi.

ALBÜM: Black Moth Super Rainbow – Soft New Magic Dream
(Rad Cult)
TOBACCO öncülüğünde düşsel synth yataklarından filizlenen lo-fi psikedelik pop titreşimleri yayan Black Moth Super Rainbow, yedi yılın ardından yeni bir albümle çıkageldi. Analog enstrümanlar ve vocoder numaralarıyla zamanı yavaşlatma yetisinden bir şey kaybetmeyen kolektif, yine halüsinatif ve bulanık anlarla sarıp sarmalıyor dinleyiciyi. 2000’lerin ne orijinal işlerinden biri olan Dandelion Gum (2007) albümünün hayaleti biraz yeni albümü gölgeliyor doğrusu ama BMSR ile yeniden buluşmak her seferinde eski bir dostla kucaklaşma hissi yaşatmaya devam ediyor.
TEKLİ: Nilüfer Yanya – Where To Look
(Ninja Tune / GRGDN Müzik)
Nilüfer Yanya, 2 Temmuz’a tarihlenen Dancing Shoes adlı EP’si için geri sayımı başlatırken yeni teklisi “Where to Look”u da serbest bıraktı. Uzun yürüyüşlere eşlikçi parça, indie rock temelleri üzerinde ilerleyen minik shoegaze esintilerinin hissedildiği içe dönük bir atmosfere sahip. “Melodik olarak şimdiye kadarki en sevdiğim işlerden biri” diye ekliyor Yanya. Melankolik klibi de buradan izlenebilir.

EP: 3pillie – BEDSHEET KARATE
(DB Music)
İstanbul’da yaşamını sürdüren müzisyen ve MC 3pillie, senenin başlarında yayımladığı “DROP!!”un ardından, uzun yıllardır üzerine çalıştığı ilk albümünden iki parça birden paylaştı. Hem mikrofon başında hem neo-soul, caz, hip hop gibi janrlar arasında mekik dokuduğu düzenleme ve icrasında yine harikalar yaratıyor. Prodüksiyonu da bizzat 3pillie imzası taşıyan EP’nin ikinci parçası “CONFESSIVE”e Eylül Deniz de düşsel vokalleriyle eşlik ediyor. Kapak görseli Anıl Koçboğa imzası taşıyan BEDSHEET KARATE için hazırlanan stop-motion video da 16 Haziran’da yayında olacak, buradan teaser’ına ulaşabilirsiniz.
ALBÜM: Nick Mulvey – Dark Harvest, Pt. 1
(Supernatural Records)
Solo kariyerine 2014’teki usta işi First Mind ile başlayan İngiliz müzisyen Nick Mulvey sanki o zamandan beri yerinde sayıyor. Dördüncü albümü olan Dark Harvest, Pt. 1, Mulvey’nin son birkaç senedeki zorlu zamanlarının duygusunu yansıtırken din kavramıyla oluşturduğu yeni bağı da vurguluyor. Albüm ilerledikçe akustik gitar temalı riffler bayatlaşmaya, fikirler tekrara girmeye başlıyor. Mulvey yetenekli bir isim ama şarkılarındaki konformizm bazen fazla gelebiliyor. Fazla “kolay dinlenilir” belki. Yeni tanışanlar First Mind zamanlarının klasik gitar bazlı oyunbazlığını daha çok sevecektir. Mulvey’nin de müziğinde artık yeni bir heyecan bulması gerekiyor belli ki.