Z Raporu: Erdem Şenocak

Uzun soluklu tiyatro serüvenini sürdürürken 2017’den itibaren rol aldığı Anons, Son Çıkış, Görülmüştür, Suçlular, Kerr gibi kalburüstü yapımlarla sinema dünyasına adım atan Erdem Şenocak; Selman Nacar filmi İki Şafak Arasında’ki performansıyla 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünün sahibi olmuştu geçtiğimiz sene. Kendisini, ocak ayında GAIN kataloğuna eklenen Duran ve Netflix’e geçen hafta giriş yapan Uysallar dizilerinde izleme fırsatımız olmuştu son olarak.

Erdem Şenocak’ın kapısını çaldık, farklı alanlardaki favorilerini ve çok daha fazlasını sorduğumuz anketimize yanıtlar aldık. Buyrunuz Erdem Şenocak Z Raporu’na.

Hafızana kazınmış ilk dizi?

“Hafızana kazınmış” ifadesini ciddiye alıyorum ve çocukken seyrettiğim Escrava Isaura / Köle Isaura, Los Ricos También Lloran / Zenginler de Ağlar, The Young and the Restless / Yalan Rüzgarı ve sonrasındaki Süper Baba gibi dizileri bu kategoriden saymıyorum. Dolayısıyla üniversite çağından başlayarak tekrar tekrar izlediğim Seinfeld diyorum. Çoğu bölümünü ezbere anlatabilirim.

Breaking the Waves

Hafızana kazınmış ilk film?

Sinemada izlediğim ilk film Return from the River Kwai / Kwai Köprüsü’nden Kaçış. 1957’de çekilen, meşhur The Bridge on the River Kwai / Kwai Köprüsü ile karışmasın. Bu 1989’da çekilmiş bir tür uyarlama ya da yeniden çevrim olabilir, bilmiyorum. Zaten biz babamla Michael Keaton’ın oynadığı (Mehmet Ali Erbil’in seslendirdiği) Batman’i izlemeye gitmiştik ama kasabadan şehre yeni taşındığımız için cuma günleri sinemadaki filmlerin değiştiğini o sayede öğrenmiştik. Ortaokulda izlediğim, Kevin Costner’ın oynadığı Robin Hood: Prince of Thieves’in dünyanın en iyi filmi olduğunu düşündüm uzun süre. Arthouse sinema ile ise ilk defa Beyoğlu Sineması’nın 90’ların sonunda Yaz Festivali adıyla düzenlediği seçkide, Lars von Trier’in Breaking the Waves / Dalgaları Aşmak filmiyle tanışmıştım ve çok etkilendiğimi hatırlıyorum. O ilk tanışma benim için çok iyi geçtiği için o seçkide adlarını ilk defa duyduğum yönetmenlerin filmlerine gitmeye başladım ve benim için bambaşka bir kapı açıldı.

Son zamanlarda izlediğin dizilerden favorilerin?

Kesinlikle Succession. Shakespeare mezarından kalkmış da yazmış sanki. Her bir sahne, her bir oyuncu harika. Ve tabii ki Ted Lasso. Genelde anti-kahramanların başrolde olduğu hikâyeleri severiz. Arızaları olan karakterler bizi çeker. Naif ve kalbi iyilikle dolu bir karakterin başrol olduğu bir dizinin böylesine izlenebilir olması apayrı bir başarı bence.

Belgesel çekecek olsan neyle ilgili olurdu?

Sinema ve televizyon sektöründe çalışan figüranlarla ilgili olurdu. Kuliste tanıştığımızda her birinin çok özgün hikâyeleri olduğuna şahit oluyorum. O kadar ki onları başrole koyan bir şey yapılsa çektiğimiz film ya da diziden daha izlemeye değer olacağı hissine kapılıyorum bazen.

Hayatta yaptığın ilk iş neydi? Anlatır mısın?

Üniversite birinci sınıfta, yurtta kalırken, nüfus sayımı işi için yurtta bir duyuru yapılmıştı. Beşiktaş’taki Ertuğrul Sitesi’nde sabahtan gece yarısına kadar apartman apartman sayım yapıp bir haftalık harçlığımızı çıkarmıştık. Sanırım dijitalleşti artık bu iş.

Küçükken nasıl bir öğrenciydin?

İlkokulda çok çalışkandım. Annemin de ilkokul öğretmeni olmasının çok faydasını gördüm ve onun sayesinde Anadolu lisesine dereceyle girdim. Ortaokulda da her yıl, ilk dönem karnemde bir kırığım olmasına rağmen İzmir Fen Lisesi’ni kazanabildim. Ancak lisenin en tembel öğrencisiydim diyebilirim. İTÜ’yü ise 7 senede bitirmiş olmam üniversitedeki durumumu özetliyor sanırım.

Küçükken bir idolün var mıydı?

Lisedeyken Cem Yılmaz hayranıydım. Özellikle stand-uplarının. O zamanlar yaptığı stand-upın ses kaydı elime geçmişti. Fen lisesinde yatılı okul arkadaşlarımı uykularından uyandırıp onlara bu stand-upı oynamaya çalıştığımı hatırlıyorum.

Kovacs

Son zamanlarda keşfettiğin harika grup/müzisyenler?

Yeni müzisyen keşfi konusunda pek iyi değilim. Sevdiğim bir müzisyeni, grubu tekrar tekrar dinliyorum. Genelde eşimin yaptığı keşiflerden yararlanıyorum. Bunlardan sonuncusu da Kovacs oldu benim için. Sesinin rengini, sesini kullanmaktaki ustalığını çok beğeniyorum. Aynı şekilde O Ses Türkiye’nin geçen senelerdeki birincisi Lütfiye Özipek’in sesine de hayranım. Kendisinin programa ilk çıkışına tesadüf etmiş ve onun yüzünden o sene sıkı bir O Ses Türkiye takipçisi olmuştum. Nesrin’le yaptığımız her yolculukta onun eski şarkılarını açıyor ve bir albüm yapmasını dört gözle bekliyoruz.

Ekranda görmeye bayıldığın biri?

Son zamanlarda The Office dizisine sardığım için Steve Carell diyeceğim. Yoksa rahatlıkla Olivia Colman da diyebilirdim.

Son zamanlarda seni en çok etkileyen oyunculuk performansı?

Zerrin Tekindor’un Toz’daki performansı. Kendisinin çok iyi bir oyuncu olduğu zaten su götürmez bir gerçek. Bu son tek kişilik oyununda da sade, incelikli ve aynı zamanda oyunu gözümüzü kırpmadan izlememizi sağlayan bir enerjiyle oynadığını düşünüyorum.

En iyi yaptığın yemek?

Humus. Dost buluşmalarında övgü/emek oranı en yüksek olan yemek olduğu için sürekli humus yapa yapa sonunda bu konuda ustalaştım.

Son zamanlarda edindiğin bir mutfak alışkanlığı?

Yemek yaparken podcast dinlemek.

Son zamanlarda keşfettiğin bir podcast?

Deniz Göktaş’a Ayıracak Vaktim Yok’u tekrar tekrar dinliyorum. Yaratıcılığına hayranım. Stand-up’ını henüz canlı izleyemedim ancak podcastlerinin her biri de standup yoğunluğunda ve komikliğinde bence. Bunun dışında, Flaubert’den Mektuplar bölümlerine ufak bir katkıda bulunmamla başlayan bir tesadüfle Birartıbir podcast serisinin edebiyatla ilgili bölümleriyle tanıştım. Dinledikçe sanatçıların yaratım süreçlerine dair birçok ipucu yakaladığımı sanıyorum.