35. İstanbul Film Festivali günlükleri - Bölüm 5

Festivalin sonlarına yaklaşırken, bu akşam gerçekleşecek ödül töreninde Ulusal Yarışma’nın potansiyel galipleri ile Hedi, Truman, Paris 05.59, The Memory of Water ve Things to Come filmlerinin yorumları karşınızda.

ULUSAL ALTIN LALE YARIŞMASI

Festivalin bu akşam gerçekleştirilecek ödül töreninin iddialı yerli filmlerinden birkaç eksiğim kaldı. Gördüklerim arasında açık ara en iyi film Senem Tüzen’in ilk filmi Ana Yurdu. Türkiye sinemasında daha önce pek de didiklenmemiş, sinir bozucu hikayeyi, sakin ve odaklı rejisi ve Esra Bezen Bilgin ile Nihal Koldaş’ın ölçülü performanslarıyla nefis bir dram-gerilime dönüşen film, festivalden Müjde Ar başkanlığındaki jüriden En İyi Film ödülüyle ayrılırsa sürpriz olmayacaktır. Ulusal Yarışma’da ayrıca Mustafa Kara imzalı Kalandar Soğuğu ve Ahu Özyurt’un Toz Bezi de seçkinin en iyilerinden. Kalandar Soğuğu, Antalya’dan da kazandığı müzik ödülünün yanına bu kez bir de görüntü yönetimi ödülü ekleyebilir. Toz Bezi’nde ise Asiye Dinçsoy’un performansı net bir biçimde yarışmanın en iyi kadın oyuncu performansı… Daha önce Antalya’da başkanlığını ettiği jüriden Güzel Günler Göreceğiz’e büyük ödül çıkan Müjde Ar’dan yarışmada, İnanç Konukçu’nun erkek oyuncu ödülü potansiyeli ile öne çıkan Kasap Havası’na en iyi film ödülünü de vermesi olasıyken, Rüzgarın Hatıraları, Rauf ve Mavi Bisiklet de ödül potansiyeli taşıyan filmler arasında. Seren Yüce’nin Rüzgarda Salınan Nilüfer’in bir şey çıkıp çıkmayacağı ise merak konusu. Ödül töreni bu akşam 20.30’da gerçekleşecek, bakalım ortaya nasıl bir manzara çıkacak. Melikşah Altuntaş

hedi

INHEBBEK HEDI (HEDI)
Yön: Mohammed Ben Attia

Bu yıl Berlin Film Festivali’nde En İyi İlk Film ve En İyi Erkek Oyuncu ödülleri kazanan film, Hedi adında sessiz ve kendi halinde bir gencin hayatına odaklanıyor. Henüz doğru düzgün tanıma şansı bulamadığı kadınla evlilik aşamasına gelen Hedi, bir şekilde kendisine sunulan hayatı yaşarken, iş için gittiği bir otelde tanıştığı animatör kadına aşık oluyor ve bu aşk ona hayatını sorgulatıyor. Tunus’un toplumsal yapısı ve bireylere biçilen rollere de dokunan film son derece naif bir çizgide akan tertemiz bir kendini keşfetme filmi olarak izleyicisini memnun etmeyi başarıyor. Tuba Altuntaş


Hafif oryantalist sularda gezinmesinin ve içinde bulunduğu karmaşık dönemlerde Tunus’tan çıkmasıyla kısa sürede Berlin’in yıldız filmlerinden birine dönüşen Hedi, aşık olmadığı bir kızla evlendirilmek üzere olan içine kapanık ve fazlasıyla dürüst Hedi’nin bir iş gezisinde aşka düşmesi sonrası içine düştüğü ikilemi anlatıyor. Açıkçası bizim sulardan bakıldığında, yerli bir dizi bölümü gibi görünen hikayesi ve rejisinde pek de parlak bir şey bulunmayan filmin, seyirci ve eleştirmenler cephesinde büyük coşku yaratmasının nedeni de muhtemelen filmin, bu cenahtan hikayeler dinlemeye aç bir kitleyle buluşmasından ileri geldi. Hedi’nin Berlin’den topladığı ödüller sonrası, yıl boyu gezeceği festivallerle de bu yılın Mustang’ine dönüşüp, gelecek yılın Oscar’larında güçlü bir Yabancı Dilde En İyi Film adayı olması şaşırtıcı olmayacaktır. Melikşah Altuntaş

truman

TRUMAN
Yön: Cesc Gay

İspanyol sinemasının son dönem melodramları arasında, sakin anlatım dili ve etkili oyunculuklarıyla fark yaratan filmlerinden Truman, film, yönetmen senaryo ve oyuncu ödüllerini süpürdüğü Goya’ların ardından Türkiye galasını festivalde gerçekleştiren, etkileyici bir melodram. En son Wild Tales’ta izlediğimiz Arjantinli Ricardo Darin ile Almodovar’ın Talk to Her’üyle efsaneleşen Javier Camara’nın kolay akıldan çıkmayacak performanslarının yükselttiği film, klişe sayılabilecek bir son veda hikayesinden sımsıcak ve duygu yüklü bir kabulleniş çıkaran, mağrur ve parlak bir dram. Melikşah Altuntaş

paris

THEO ET HUGO DANS LE MEME BATEAU (PARIS 05.59)

Yön: Olivier Ducastel, Jacques Martineau

Paris’te bir gece, izbe bir seks kulübünde birbirini bulan Theo ve Hugo’yu takip eden kameranın, ikilinin beraber geçirdiği gerçek zamanlı bir buçuk saatini merkez alan film, Fransız yönetmen ikilisi Olivier Ducastel ve Jacques Martineau’nun imzasını taşıyor. 20 dakikalık, uzunca açılış bölümünde pornografik denebilecek ölçüde bir seks bloğuyla açılan film, sonrasında epey naif sularda yüzerek bir çeşit gey Before Sunrise olarak akıp gidiyor. Melikşah Altuntaş

memory

LA MEMORIA DEL AGUA (THE MEMORY OF WATER)

Yön: Matías Bize

Filmin aynı zamanda senaryosunun da sahibi olan Şilili yönetmen Matias Bize, filmde Javier ve Amanda’nın trajik bir olay sonucu kabusa dönen evliliğini ve aralarındaki ilişkiyi konu alıyor. Henüz 4 yaşındaki oğullarının bir kaza sonucu hayatını kaybetmesinin ardından büyük bir travma yaşayan çiftin hayatlarına nasıl devam edebildiğine tanık olduğumuz film, konusu son derece müsait olsa da bir an olsun ajitasyona girmiyor. Çocuğunu kaybeden baba hayatına kaldığı yerden devam etmeye çabalarken, anne yaşadığı tüm bocalamalara rağmen sil baştan bir yaşam için mücadele ediyor. Tuba Altuntaş

l'avenir

L’AVENIR (THINGS TO COME)

Yön: Mia Hansen-Love

Father of My Children, Goodbye First Love ve son olarak geçtiğimiz yıl Eden’ını izlediğimiz Fransız sinemasının yetenekli genç kadın yönetmenlerinden Mia Hansen-Love’ın bu yılki Berlinale’de En İyi Yönetmen ödülüne layık görüldüğü son filmi, başroldeki Isabelle Huppert’in her zamanki gibi muazzam bir performans sergilemesiyle akıcı bir ikinci bahar hikayesine dönüşüyor. Sade anlatım dili ve muazzam finali de cabası. Melikşah Altuntaş