Çiçek Kahraman ile kurgu üzerine her şey
Türkiye sinemasının en yetenekli kurgucularından Çiçek Kahraman, geçtiğimiz aylarda Emin Alper’in Kız Kardeşler filmi ile The Protector dizisindeki işleriyle karşımızdaydı. Yakın zamanda Netflix’te kurgu süpervizörü olarak da çalışmaya başlayan Kahraman’a kurgu işine dair merak ettiğimiz her şeyi sorduk.
Röportaj: Melikşah Altuntaş – Fotoğraf: Emre Yunusoğlu
Bir filmin kurgu süreci tam olarak hangi aşamada
başlıyor? Kabul ettiğin bir işe genellikle senaryo aşamasında mı dahil
oluyorsun, yoksa çekimleri tamamlanmış ham görüntüler bütününü devralarak
başladığın işler daha mı fazla oluyor?
Elbette ideal olanı senaryo yazılırken dahil olmam, ancak bu her zaman mümkün
olmuyor. Bazen çekime girerken, bazen çekimler bitince, hatta bazen kaba kurgu
çıktıktan sonra bile teklifler aldığım oluyor. Ama çoğunlukla senaryo bitince
dahil oluyorum.
Her yönetmenin kurgu sürecindeki varlığı
değişkenlik gösterebiliyor. Sen özellikle kaba kurgu sürecinde yalnızca tek
başına çalışmayı sevenlerden misin? Yoksa işin yönetmeniyle birlikte mesai
harcamayı tercih edenlerden misin?
Ben çekilen malzemeyle önce şöyle bir tek başıma haşır neşir olmayı tercih
ediyorum. Belki bir iki hafta. Sonrasında yönetmen-kurgucu ilişkisinin
dinamiğine bağlı olarak çalışma yöntemini belirliyoruz. İlk defa çalıştığım
yönetmenlerle bizim için hangi yöntemin işlediğini deneye yanıla buluyoruz.
Bazen bütün süreyi birlikte geçiriyoruz bazen de ben kurgu zamanının çoğunu tek
başıma geçiriyorum.
Kurgu sürecinde senaryonun ne kadar dışına çıkıyorsun? Senaryo
kurgusu ile filmin montajı arasındaki ilişki, özellikle izleyiciler ve kimi
zaman eleştirmenler tarafından sıklıkla karıştırılabiliyor. Senin kurgu sürecinde,
senaryo kurgusunu değiştirecek ölçüde katkıların ya da fikirlerin oluyor mu? Bu
tipte durumlar ne sıklıkta yaşanıyor ve yönetmenler tarafından genellikle nasıl
karşılanıyor?
Senaryo kurgusu ile filmin montajı oldukça sık karıştırılıyor, çok doğru. Memento bunun en güzel örneği. Memento’nun
geçmişe ve geleceğe atlamalı anlatımından bahsettiğimizde, aslında
senaryosundan bahsediyoruz ama filmin bu yapısı senaryo başlığı altında değil
kurgu başlığı altında yazıldı, çizildi, tartışıldı. Filmin kurgucusunun çok
daha maharetle kurguladığı filmler varken (Matchstick Men, Insomnia, vb.) hâlâ en çok bu filmiyle anılması da
cabası. Benim deneyimime gelince, filmin yapısı lineer olmak zorunda değilse
sahnelerin yerini değiştirdiğim çok oluyor. Kurgu başladığında senaryo çöpe
atılır, denir. Bu elbette senaryoyu küçümsemek için söylenmez; film yapımının
yeni bir evresine girildiğini, çıkış noktamızın artık kağıtta yazanlar değil
çekilen görüntüler olduğunu anlatmak için kullanılan bir sözdür. Bazı sahneler
birçok sebepten yazıldığı amaca hizmet etmeyebilir ve bu sebeple filmde yer
almaz. Bazı sahneler beklendiğinden başka şekilde işler, o yüzden yeri
değişebilir. Bu her kurgucu ve film için geçerli. Kurgu süreci bu tür
değişikliklerden bağımsız düşünülemez. Örneğin Yozgat Blues’un (Mahmut Fazıl Çoşkun) kurgusu sırasında
sahnelerin yerini değiştirerek denemeler yaptık ve bazı sahneleri çıkardık.
Hatta çıkardığımız sahnelerden dolayı oluşan bilgi eksikliklerini gidermek için
kurgu esnasında yeni sahneler yazıldı ve ek çekim yapıldı. Ama o filmin süreci
onu gerektiriyordu, bu her film için böyle olmak zorunda değil. Ancak yine aynı
yönetmenin yönettiği Anons örneğinde bir sahnenin bile
yerini değiştirme imkânımız olmadı çünkü filmin lineer anlatımını bozamıyorduk.
Bir kurgucunun montaj sürecinde karşılaştığı en büyük zorluklar
hangileri? Ham görüntüleri izlerken en sık karşılaştığın hatalar neler oluyor?
Malzeme eksikliği, teknik sıkıntılar, ses kayıt problemleri, oyunculuk
tutarsızlığı, devamlılık sorunları… Bunlar ham görüntülerde denk gelebildiğimiz
sorunlar. Bu yüzden set esnasında bir asistanın mutlaka çekilen malzemeleri bu
tür teknik aksaklıklar için izleyip kontrol etmesi gerekir. Montaj sürecinde
karşılaştığımız zorluklara gelirsek… Dilediğimiz çalışma koşullarının
sağlanmaması olabilir. Örneğin: rahat edebileceğimiz sessiz bir oda,
güncellenmiş ekipman ve yazılımlar, yaşadığımız bilgisayar problemlerinde
sağlanacak teknik destek gibi. Bu koşullar sağlandığında işimize daha odaklı
çalışabiliriz. Departmanlar arası iletişim eksikliği sorunlar doğurabilir.
Örneğin benden sonra çalışacak ses ve renk ekibinin talepleri bana iletilmezse
işi onlara doğru şekilde teslim edemem. Aynı şekilde benim taleplerim setteki
reji ekibine, devamlılık sorumlusuna ve görüntü ekibine iletilmezse onlar da
bana malzemeyi doğru teslim edemezler. Bunun için bu iletişimlerden sorumlu bir
post-prodüksiyon süpervizörü ile çalışılması çok mühim. Kurgu esnasında
yönetmenle iletişim aksarsa bu da bir sorun olabilir. Yönetmenle filmin
kurgusunun gidişatı hakkında sürekli aynı sayfada olmaya özen göstermek
gerekir.
Sinema ve televizyon dünyasında sıkça
dillendirilen “Kurgu masasında toplanır nasılsa” klişesi hakkında ne
düşünüyorsun?
Bu elbette profesyonel bir tavır değil. Üstelik sette bu şekilde geçiştirilen
sahneler kurgunun süresini uzattığı ve/veya post-prodüksiyona fazladan iş
çıkardığı için genelde pahalıya mal olur. Yeterince profesyonel bir ekibin bu
klişeden uzak durması beklenir.
Kurgudayken filmin ses bandıyla ilişkin
nasıl oluyor? Bir işin kurgusunu yaparken müzik olabilecek bir sahneye referans
müzik yerleştirdiğin ya da filmin ses tasarımına dair fikir verebilecek
katkılarda bulunma eğilimin oluyor mu?
Her zaman. Hatta aksi imkânsız çünkü ses bandı filmin kurgusu üzerinde
belirleyici oluyor. Ses referansları tamamlanmadan kurguyu kilitlemek bence
sağlıklı değil. Diyelim bir plana rüzgâr sesi koyduğunuzda, planı belki başka
yerinden kesmek isteyeceksiniz, ya da rüzgâr sesiyle o plan değil, onun
alternatifi daha iyi işleyecek. Ben sahneyi sesleriyle düşünüp kurguluyorum ve
o sesleri yerleştiriyorum. Ses bandı kurgudan bağımsız olarak düşünülemez.
Müziğe gelince, eğer müzisyen kurgu esnasında çalışmaya başlarsa, birlikte çok
keyifli bir çalışma yürütülebilir. Böylece müzisyenin kurguya, kurgunun müziğe
katkısı olur. Kurguladığım bazı sahnelere kurgu bittikten sonra yapılan
müzikleri görünce yüreğime indiği olmuştur. Böyle sürprizleri yaşamamak için
filmin müziklerinin bestelenmesine kurgu ile aynı zamanda başlama imkânı varsa
her zaman onu öneriyorum. Müzik olmadan kurguladığım bir sahneye, müzisyenden
gelen beste birebir oturduğu zaman doğru iletişimi kurmuşuz demektir. Kurgunun
ritmi ile müziğin ritmi oturuyorsa her ikimiz de doğru yoldayız demek oluyor.
Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak
Bant Mag. No:67’ye ulaşabilirsiniz.