Bant Mag. No:38'den // ''Birdman''in hatırlattığı 20 filmle beyazperdede oyuncu buhranları

Geçtiğimiz ay en iyi film dahil dört dalda birden Oscar’ı kucaklayan Birdman, !f İstanbul’daki prömiyerinin ardından nihayet vizyona girdi. Bunu fırsat bilip, beyazperdede arızalı oyuncu karakterleri merkez alan filmlere odaklanmak ise boynumuzun borcuydu.

Yazı: Melikşah Altuntaş – İllüstrasyon: Gizem Winter

Oyuncu arkadaşlarımı üzmek, kırmak istemem ama dünyanın en kolay insanlarının oyuncular olmadığı bir gerçek. Her ne kadar bazıları fazlaca derinlikli insanlar olsa da, beyazperdeye yansıyan oyuncu karakterleri genelde kolayca incinen şişkin bir ego, başarı kavramıyla yaşanan hastalıklı bir ilişki ve her daim ilgi çekme telaşı gibi klişelerle resmedilir ve her klişeleşmiş kalıp gibi bu kalıplar da belli ölçüde doğruluk payı taşır.

İnişli çıkışlı ruh hâlleriyle çevrenizdeki hemen herkesten kolayca ayrışabilen bu acı-tatlı arkadaşlar, dönemsel buhranlara da genellikle aynı nedenlerden yakalanır. Bu nedenleri, beyazperdeye yansıyan oyuncu karakterler üzerinden inceleyelim ve kendilerine biraz yardımcı olmaya çalışalım…

BUHRAN NEDENİ: “BUNDAN ÇOK DAHA FAZLASIYIM

Elimizdeki en taze ve popüler örnekten yola çıkmak gerekirse, bu neden, Birdman’in (2014) kahramanı Riggan’ın yaşadığı buhranın çıkış nedenidir. Kariyerinin önemli bir kısmını tek bir büyük rol ya da benzer prototiplerin gölgesinde harcamış aktör ve aktrislerin iç sesi ve hayattaki bundan sonraki çabası, kabul gören kadarıyla kısıtlı bir varoluşa sahip olmadıklarıdır.

Gerçek hayatta, yaşadıkları bu buhranı aşma çabaları genellikle, oyunculuk mesleğinin yanına başka meslek kolları eklemek (çoğunlukla kamera arkasına geçmek) şeklinde tezahür eden bu kitle, sahip oldukları çeşitliliği yeterince sergileyemediğinde birikmiş öfke ya da hayal kırıklıklarını buruk bir intihar eğilimiyle taçlandırmayı ihmal etmez…

Gerçekte Marilyn Monroe’nun yaşadığı iddia edilen gördüğünüz o kadından fazlasıyım adlı buhranın beyazperde uyarlaması My Week with Marilyn (2011) ya da Robert Downey Jr.’ın olağanüstü komik şekilde abartarak karşımıza çıkarttığı Oscar aymazı metot oyuncusu Kirk Lazarus’u merkez alan Tropic Thunder (2008), bu başlığa uygun karakterlerin beyazperde yansımalarıdır.

BUHRAN NEDENİ: “BİR ZAMANLAR ÇOK ÖZELDİM

Yaş aldıkça, kendinden sonra gelen genç yetenekler konusunda hazımsızlık yaşayan, kendini artık eskisi kadar beğenmeyen ve güçlü bir geri dönüş için her yolu deneyen oyuncu karakterlerin yaşadığı bu bir diğer güçlü buhranın beyazperdedeki en yakın örneği, bu sezon izlediğimiz muazzam Olivier Assayas filmi Clouds of Sils Maria’ydı (2014). 20 yıl önce, genç ve çekici bir sekreter kızı oynayarak starlık mertebesine yükseldiği oyundaki bir diğer rol (olgun kadın karakter), 20 yıl sonra yine kendisine gelince ne yapacağını şaşıran Maria Enders’ı merkez alan film, role cuk oturan Juliette Binoche’un harika performansıyla da derdini çok net bir biçimde anlatıyordu.

Bu buhranı yaşayan karakterlerin bir diğeri de bundan üç yıl önceki Oscarların gözdesi olan The Artist’in (2011) sessiz kahramanı George Valentin’di (Jean Dujardin) hiç kuşkusuz. Sesli filmlerin çekilmeye başlamasıyla ufaktan gözden düşen sessiz film yıldızının bu The Artist’teki çırpınışı, Billy Wilder’ın film-noir başyapıtı Sunset Blvd.’a (1950) da gönderme yapar. Benzer bir talihsizlik yaşayan Norma Desmond’ın Hollywood’la imtihanı niteliğindeki bu müthiş klasiğin yanına, All About Eve (1950) de kolayca yerleştirilebilir elbette.

Bu dört filmin kahramanı için de henüz kariyerinin başındaki genç bir yıldız büyük tehlike arz eder. Bir sonraki jenerasyondan, kendine has özellikleri ve kendisinde var olmayan yeniliklerle gelen genç oyuncuları gören kahramanlarımız buhranın dibine vurmakta öylesine haklıdırlar ki, onlara bu son günlerinde yardımcı olmaya çalışmak ve huylarına gitmekten başka yapacak bir şey düşmez biz sevenlerine…

Yazının tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:38’e ulaşabilirsiniz.