Marjinlerden*: Pinkie Maclure

İskoçya’da bir balıkçı kasabasında dünyaya gelen Pinkie Maclure çocukluğunu her akşam hayali insanları çizerek geçirdi. 14 yaşındayken ebeveynlerinin boşanmasının getirdiği bunalım ve okulundaki seksist sanat öğretmeninin zorba yaklaşımları nedeniyle giderek içine kapanan Maclure sanat üretiminden oldukça uzun bir süreliğine – 40’lı yaşlarına kadar – uzaklaştı.

Yazı: Yetkin Nural

3
6

Bu dönemde ilgisini müziğe çevirerek önce Paris’e sonrasında ise Londra’ya yerleşen ve bu şehirlerdeki işgal evlerinde yaşamaya başlayan Pinkie Maclure 25 sene içerisinde on albüm kaydetmesine rağmen müzik alanında ismini duyurmayı pek başaramadı.

IMG_0734
Look_Out-PinkieMaclure_web

Uzun bir süre işsiz gezen Maclure, 40’lı yaşlarında evlerdeki vitrayların onarım ve bakımıyla ilgili bir iş buldu ve bu iş nedeniyle uzun yıllardır bir kenara ittiği yaratıcı hayal gücünde bir hareketlenme oluşmaya başladı. Kendi tanımıyla 20. yüzyılın “anlamsız ve sıkıcı” tasarımlarından ziyade erken dönem kilise vitraylarının hareketli, renkli ve gizemli alegorileri betimleyen tasarımlarından ilham ilan Maclure, kendi kendine öğrendiği vitray sanatındaki yolculuğuna hayatının ikinci yarısında adım atmış oldu.

1
2

Kişsel imge ve hikâyelerden yola çıkarak yarattığı vitraylarda karanlık anılarından çekip çıkardığı anları, geçmiş ile geleceği, Ortaçağ ve Rönesans sanatına dair referansları; modern dünyanın bitmek bilmeyen mücadeleleri içinde kaybolmuş ve doğal dünyanın güzelliğinden kopmuş insanlara dair hikâyeleri bir araya getiren Maclure’un ilham kaynakları arasında kolaj teknikleri, dekoratif zanaatkarlık, İskoçya doğası, erken dönem Flaman sanatı gibi alanların yanı sıra Paula Rego, Margaret Macdonald Mackintosh ve Pina Bausch gibi isimler bulunuyor.

Aynı zamanda müzikle uğraşmaya devam eden Pinkie Maclure detaylarında kaybolabileceğiniz her biri uzun sürelere yayılarak üretilen vitray işlerine olan yaklaşımını ise şu şekilde tanımlıyor:

“İncil hikâyelerinin kilise ve katedraller pencere vitraylarındaki anlatımı gibi ben de kendi fikirlerimi, karanlık veya komik hikayelerimi vitraylara aktarmaya; bu anlatılar üzerinden içinde yaşadığım hasarlı dünyayı ve insanlar ile mekânlar arasındaki mücadeleyi anlamaya çalışıyorum. İzleyiciyi ilk bakışta hoş ve güzel gözüken bir manzaranın içine çekip, onların karşısına detaylarda saklanan şakaları ve paradoksları çıkartıyorum.”

*“Marjinlerden” serisinde her hafta, “Outsider Art” olarak tanımlanan; sanat kültürü, endüstrisi ve kurumlarının dışında kalan, çoğunlukla sanatçının resmi bir eğitime dayanmadan kendi kendine öğreterek yarattığı çalışmalardan oluşan alanın nev-i şahsına münhasır isimlerinden birini ağırlıyoruz.