15 kısa film, 17 yönetmen: Onur Güler yanıtlıyor

Bant Mag. No:75 için kısa metraj çalışmalarıyla son bir sene içinde ses getirmiş kimi sinemacılara ulaştık, yanıt aldığımız 17’sine kısa film denen formata dair düşünüp konuşmak istediklerimizi bir bir sorduk: Son filmlerinin üretim süreci nasıl gelişti? Ne gibi tecrübeler edindiler? Onları harekete geçiren, hikâyelerini anlatmaya iten motivasyonlar neler? Kısa filmin Türkiye sinemasındaki konumunu nasıl yorumluyorlar? Festivaller ve ödül sistemi hakkında ne düşünüyorlar? Kısa film çekmek isteyip de fikir aşamasında kalanlara ne tavsiye ediyorlar? Kısa filmin geleceğiyle ilgili ne gibi öngörüleri var?

Yara

Yönetmen: Onur Güler

Doktor Bahar, oğlu Mert’in doğum günü kutlaması sırasında aldığı telefonla, ölüm raporu hazırlamak için yaşlı bir adamın evine gider. Bu görev onun için mesleki bir rutin gibi görünse de bir itiraf nedeniyle vicdanı ve kariyeri arasında kalır. İlk filmini çeken Onur Güler’in çeşitli tiyatro kurumlarında yönetmenlik ve oyunculuk deneyimleri bulunuyor.

Onur Güler yanıtlıyor

“Bazen teneffüs etmediğin ama orada olsaydım nasıl olurdu veya bunu ben yaşasaydım nasıl refleksler edinirdim gibi sorular filmlerime tutunmamı sağlıyor.”

“Bir dönem adalet kavramı ile ilgili kafamda ciddi sorular vardı. Yaşadığım toplumda da ciddi sorunlara yol açtığını görüyoruz. Öyle bir yere geldik ki sosyal medya mecraları yeni hukuk merkezleri oldu. İnsanların tek dayanağı temel hukukun doğru işleniyor olması. Buradaki bir tıkanma insanı nefessiz bırakacak düzeye gelebiliyor. Böyle düşündüğüm bir dönemde arkadaşımın doktor ablasının ölüm raporu yazmak için evlere gittiğini duydum. İlk defa duymuştum. İlginç bir görev gibi geldi. Bir doktorun hiç bilmediği bir eve gidip o insanların bir anına tanık olması ve bir rutin halinde ölüm raporunu yazması olayı heyecanlandırdı beni. Adaletin eksikliği halinde en basit düşünceyle insanların kendi adaletlerini sağlamaya yönelteceğini görüyordum. Bu ilginç görev, bu düşünceme çok uymuştu.”

“Kısa film üretmek için harekete geçmek isteyenlere tek söyleyeceğim fazla düşünmeden yapmaları. Fazla düşünme sözünden kastım tabii aklına ilk geleni çek değil. Fakat güvendiği bir hikâye, senaryo ve iyi bir projelendirmeden sonra artık ince ayrıntılılara takılmamak gerekiyor. Bir hikâyeye yıllarını veren arkadaşlar var. Bir noktadan sonra böyle şeyler motivasyonunu düşürüyor. Son 10 yıldır enteresan hikâyeler ve filmler azaldı. Hatta bazen çok sevilen bir filme bu benim de aklıma gelmişti diyebiliyoruz. Buradan da görüyoruz ki yapanlar filmlerini çekmiş oluyorlar. O yüzden ince ayrıntılara takılmadan filmlere odaklanmak gerek.”

“Teknolojinin gelişmesi kısa film yapan arkadaşlar için büyük şans. Maalesef destekler az ve teknik işlerin maliyeti oldukça fazla fakat ilk 1-2 film için daha minimal çalışmalarla başarılı işler ortaya çıkacak diye düşünüyorum.”

“Gerçeklik benim için çok önemli. Hayatın kendisinden çıkmalı filme çekeceğim hikâyeler. Bu gerçeklikle insanların karanlık yüzlerini anlamaya çalışıyorum aslında. Gerçeklik olgusuyla yaşadığımız anlara tanıklık hissi oluşuyor bende. Bu tanıklık ile hayatı, kendimi ve insanları anlamanın peşine düşüyorum diyebilirim. Ayrıca gerçekliğe paralel bir yeni gerçeklik yaratma hissini seviyorum. Bazen teneffüs etmediğin ama orada olsaydım nasıl olurdu veya bunu ben yaşasaydım nasıl refleksler edinirdim gibi sorular filmlerime tutunmamı sağlıyor.”

“Kısa film çeken birçok arkadaş gibi filmin bütün aşamalarına tanıklık ediyorum. Bu çok yorucu fakat çok öğretici. Ben sinema okumadım o yüzden teknik kısmı çok anlamam. Fakat kısa film süreçleri beni hep besledi. Hatalarımı, eksiklerimi gördüm. Bu büyük bir kazanım. Ondan dolayı diyorum yapan her türlü kazanır. Yaptığı iş kötü de olsa kazanır. Tabii ders çıkarmayı biliyorsa.”

“Desteklere başvuru, oyuncularla görüşme, film ekibini oluşturma, film çekimi, post prodüksiyon ve festival süreci gibi birçok süreç var. Bunların hepsine dokunuyor olmak önemli bir deneyim. Benim için en zor ve yorucu zaman ise çekime 10-15 gün kala ekip programlanması ve çekim gününün organizasyonu. Filmlerini bir yapımcıyla beraber yapmaları bu süreçleri en az hatayla geçirmelerini sağlayacak.”

“Ülkemizde kısa film hep öğrenci filmidir anlayışıyla kaldı. Bunu da destekleyici çalışmalar olunca bu durum iyice perçinlendi. Çünkü usta yönetmenlerin hepsi üniversitede mezuniyet zamanı çekmiş, sonra bir daha kısa film çekmemiş. Hâl böyle olunca bu olgu orada kaldı. Fakat özellikle son 5 yıldır nitelikli işler çekiliyor. Yurtdışında önemli başarılar alan filmlerimiz var. Algı yavaş yavaş kırılıyor. Ayrıca dijital dünya 10-30 dakikalık işlere yoğunlaşmaya başladı, bu da zamanla kısa filmi daha önemli kılacak. Kısa film yapısı bu tarz platformlar için bulunmaz bir nimet. Kısa sürede etkileyici bir dünya oluşturan ve bunu izleyiciyle buluşturan yapımlar ileride daha da popüler olacak. Online dönemde festival süreçlerinde gördüm ki kısa filmlere talep çok, hatta özel bir izleyici kitlesi bile var. Bundan dolayı kısa zaman içerisinde daha önemli hâle geleceğine inanıyorum.”

“‘Bu dijital çağın şahsi hatıra defterleri’: 15 kısa film, 17 yönetmen” dosyasının tamamını okumak için buradan Bant Mag. No:75’e ulaşabilirsiniz.