3 soruda: Tomàs Barceló ve heykelin gücü

Heykeller varoluşlarıyla muazzam hikâyeler anlatabiliyor. Tomàs Barceló’nun gözümüzü ve zihnimizi dikmemizi istediği yer de tam olarak burası. Mallorca’da yerleşik sanatçının heykel pratiği seneler içinde geleneksel ve fantastik unsurları buluşturan, kendine ait göz kamaştırıcı bir dile kavuşmuş. 

3 soruda Tomàs Barceló’nun işlerinin ardındakileri kurcaladık.

İşlerinde dokunmayı sevdiğin üç duygu ya da fikir.

Basitçe yanıtlamam gerekirse varoluş, aşkınlık ve yoğunluk. Biraz daha açmam gerekirse de işlerimle geçirmek istediklerim yalnızca heykel dilinde ifade edilebilir; kelimelere dökülemez şeyler.

İnsanların senin ve/veya işlerin hakkında bilmesini istediğin bir şey.

İnsanlara heykellerin ne kadar güçlü bir dil kurabildiğini göstermek istiyorum. Bir heykelin önüne geçince (fotoğraftan değil) hissedilebilen estetik deneyim benim hayatım boyunca deneyimlediğim en sıradışı şeylerden biri.

“İlham” mutlak gerekli mi, yoksa bir söylenti mi? (Sen kendi işlerin için ilhamı nasıl tanımlıyorsun?)

Mit ve sorumluluğun bir kombinasyonu olduğunu düşünüyorum. Gündelikte çok ısrarcı ve kararlı olmak gerekiyor. İlham olmadan da duygular ve mantık çerçevesinde üretebilmek gerekiyor. Ama şunu da itiraf etmeliyim ki çok nadiren de olsa bazen gerçekten sihirli bir şey oluyor ve kendini tamamıyla aşan bir şey ortaya çıkarabiliyorsun.

Tomàs Barceló hakkında

Tomàs Barceló çocukluğundan beri heykellerle haşır neşir. Hamur, LEGO ve karton gibi malzemelerle başlayan yolculuğu Barcelona’da aldığı Güzel Sanatlar eğitimine vesile olmuş. Senelerce liste öğretmenliği yapmasının ardından 2014 yılında tam olarak sanat dünyasının içinde adımlar atmaya başlamış; film endüstrisinde konsept sanatçı ve heykeltıraş olarak işe koyulmuş. Heykelle 20 yıllık geçmişinin ardından yaratmak istediğinin klasik ve fantastik unsurları bir araya getiren bir dil olduğunu fark etmiş ve bu yönde işler üretmeye başlamış.