Gerçekliği sorgulatan 5 bilim kurgu romanı

Yazı: Meltem Demiraran - Kolaj: Cemre Öztürk

Hayal gücünüzü uzaya fırlatıp evrenin derinliklerine dalmaya hazırsanız, bu yıl raflarda yerini alan bilim kurgu anlatılarından 5 önerimiz var.

Cyberpunk’ın kapısından içeri bakanlara: Neuromancer – William Gibson 
(İthaki)

Neuromancer, geleneksel bilim kurgunun duvarlarına yazılmış bir grafiti gibi verinin vızıltısının yeni bir gerçeğin kalp atışı hâlini aldığı bir dünyaya bakış sunuyor. Üstelik Gibson’ın dili, bir çağın çığır açan düşüncelerinin şifreleriyle dolu. Her cümle okuru farklı boyutlara taşıyan birer kapı âdeta. Türkçeye aktarılırken, bu zengin dil dokusunu korumak ve okurun, bahsi geçen atmosfere tam anlamıyla dalmasını sağlamak da bir mesele. Gibson’ın kült kitabını, N. Can Kantarcı’nın özenli çevirisinden okuyoruz bu kez. Gelecek öyle alelade bir yer değil bu distopyada; teknoloji ve insanlığın hayaletimsi kesişimleri, yapay zekânın ritmi ile insan ruhunun düzensiz vuruşları arasında bir dans daha çok. Asi hackerlarla dolu sanal bir matrisin örümcek ağları gibi karmaşık olduğu; mega şirketlerin, gücü fiziksel düzlemleri aşan bir boyuta taşıdığı bir dünya getirin gözünüzün önüne. Bir zamanların güdümlü konsol kaçağı olan baş karakter Henry Case; kıvrımlı sanal damarlar içinde, sinir sistemini son yüksek bahisli hack’i için kablolu bir ağa bağlıyor. Molly ve meçhul Wintermute gibi keskin karakterler de okuyucuyu entrika, ihanet ve hem cazibeli hem de tehlikeli bir geleceğin labirentine çağırıyor kuşkusuz. Küçük bir dedikodu: Geçtiğimiz yılın kasım ayında, Apple TV+’ın, kitabın bir dizi uyarlaması için çalışmalara başlayacağı söylentileri dolaşıyordu ortalıkta.  

Absürt mizahtan nasibini almış bir bilim kurgu arayanlara: Dirk Gently’nin Holistik Dedektif Bürosu – Douglas Adams 
(Alfa)

Cin fikirli Douglas Adams’ın kaleminden çıkan Dirk Gently’nin Holistik Dedektiflik Bürosu’nun muammalı dünyasında gerçeklik, absürtlüğün tavşan deliğine bol dopaminli bir takla atıyor. Olası olmayanın norm, imkânsızın ise basit bir zamanlama hatası olduğu bir Cambridge’de, suçlardan ziyade sıradan ile mucizevi olanı birbirine bağlayan kozmik dokuyu çözmeye odaklanan eksantrik dedektif Dirk Gently ile tanışıyoruz. Zaman yolculuğunun bir sabah çayı kadar rutin olduğu; hayaletlerin, yaşayanların arasına karıştığı ve ofis dosyalarıyla dolu bir dolabın, evrak işlerinin seyircili bir spor olduğu paralel bir evrene götürebileceği bir dedektiflik bürosu burası. Arızalı bir Elektrikli Keşiş, teklifsizce banyoyu işgal eden bir at ve merdiven boşluğunda kalmak konusunda istikrarlı bir inada sahip bir kanepe ile karşı karşıyayız. Meraklısına hatırlatalım: Kitabın,The Split’ten tanınan Stephen Mangan’ın Dirk Gently’yi canlandırdığı 2010-2012 arasında BBC’de ve Elijah Wood’un Dirk Gently’i canlandırdığı 2016’da Netflix’te yayımlanan iki dizi uyarlaması mevcut.

Zamanı bükmek isteyenlere: Başka Bir Takvimin Geleceği – Annalee Newitz
(Epsilon)

Baş karakter Tess; zamanın dokusunu anarko-feminist devrimin kalp atışlarıyla yeniden miksleyen kozmik bir DJ âdeta. Zamanın sınırları Tess’in yolculuğu sırasında bükülüyor şüphesiz. Anlatı, okurları adımların, geçmişin jeolojik katmanlarına kazındığı ve ataerkil normlardan kurtulmuş bir gelecek vaadiyle kreşendonun yankılandığı bu büyüleyici dünyaya davet ediyor. Zaman dokusunun orta yerinde Tess, zaman yolculuğunun özünü tehdit eden gruplardan, gölgeleri çağlar boyunca yansıyan Comstock gibi tarihi figürlere dek yüzyılları aşan düşmanlarla boğuşuyor. Karşımızda bir olasılıklar labirenti var; her ters köşe, kader ve kaderi şekillendiren seçimler arasındaki hassas dansa bir bakış sunuyor. Statükoya ve zamanın doğrusal kısıtlamalarına meydan okuyan bu anlatı, bilim kurgu ve feminist isyanın baş döndürücü bir karışımı. Roman, 2020’de Locus finalistlerinden biri olmuştu. 

Düşündüren, sorgulatan okumalardan hoşlananlara: Biz – Yevgeni Zamyatin 
(Can)

Biz, matematiksel hassasiyetin sunağında bireyselliğin feda edildiği bir toplumun parçacıklarıyla yapılmış büyüleyici bir keşif. 20. yüzyılın başlarında yazılan bu roman, cam kulelerin ve algoritmik uyum içinde yürüyen üniforma giymiş vatandaşların distopik  geleceğini öngörüyor. Baş karakter D-503, bir uzay aracı mühendisi olarak bu dünyada varoluşunu günlüğüne nakşederken, hikâye sinematik bir yoğunlukla açılıyor. Zamyatin’in yaratımı, Wells’in ütopik eserlerini eleştirirken aynı zamanda ekspresyonizmin duygusal akışını yankılıyor. Jung’un psikoloji kuramları ise işin tuzu biberi diyelim. Anlatının nabzı, D-503’ün gizemli I-330 ile karşılaşmasıyla Panopticon’un sınırlarını aşarak, yeşil duvarın ötesindeki vahşi, kontrolsüz alanlara, doğanın egemenliğini geri kazandığı metaforik bir boşluğa doğru açılıyor. Düzen ile kaos, uyum ile isyan arasındaki hassas dengenin keşfinde, insan koşulunun daimi bir alegorisini okuyoruz. Zamyatin yalnızca gelecekteki bir toplumu hayal etmiyor; aynı zamanda okuyucuları otoritenin gölgelerini sorgulamaya ve bireysel ruh ile kollektif makine arasındaki sonsuz gerilimi düşünmeye davet ediyor. Romanın kalıcı etkisi; Huxley’nin Cesur Yeni Dünya, Orwell’in 1984, Vonnegut’un Otomatik Piyano ve pek çok başka distopik başyapıtta da yankılanıyor esasında.

Yerli bilim kurgunun nabzını tutanlara: Foton Çağı – Ata Akdağ 
(Metinlerarası)

Kitabını, “güneş doğmadan önceki kızıllığa” atfediyor Ata Akdağ. Peşine de kozmik bir serüvene doğru yelken açıveriyoruz. Uzay Bilimleri Akademisi’nin başında, Vlagg sisteminin aydınlatanı Profesör Vax Tuviana var. Foton reaktörünün mucidi, yıldızlararası otoyollar aracılığıyla Samanyolu’nun kaderini şekillendirmeye son derece yakın. Ancak otoyolların varlığına mı yoksa yıldız geçitlerine mi inanmalıyız? Kendi adını taşıyan rahipleri karşısına alan bir Foton Baba ne kadar mümkün? Orionluların savaşçı ruhu, Usavilanlıların huzurlu diyarları, Vegalıların fedakârlıkları, Xuhawarelilerin ölümsüzlüğü, Mavagradalıların telepatik yetenekleri, Exoppalı Maolinka’nın toplum normlarıyla mücadelesi, esrarengiz V serisi robotları ve kuşkusuz insanlığın her an evrim geçiren varoluşuyla sınırları aşan bir evrende bilim kurgunun tadını çıkarıyoruz. Unutmadan ekleyelim: Kitabın kapağı Ata Akdağ ve Mahmut Yıldırım tarafından Leonardo AI kullanılarak oluşturulmuş.