A’dan Z’ye: Angelo Badalamenti

Yazı: Cem Kayıran - Kolaj: Sadi Güran

Bir sahneyi, bir hayali ya da bir ruh hâlini, işitsel bir forma aynalayarak betimlemek kesinlikle bir büyü; Angelo Badalamenti belki de tanıdığımız en yetkin büyücü. 

85 yaşında hayatını kaybeden Badalamenti’nin kariyerinden satır başlarıyla, Nina Simone’dan Laura Palmer’a, A’dan Z’ye bir anma. 

Andy Badale

Sicilyalı bir ailenin çocuğu olarak Brooklyn’de dünyaya gelen Angelo Badalamenti, telaffuz etmesi zor bir isme sahip olduğunu düşünmüş olacak ki kariyerinin ilk yıllarında Andy Badale ismini kullanmış. Polly Perkins, Nina Simone, Nancy Wilson gibi müzisyenler için yaptığı beste ve düzenlemelerin künyelerinde, Jean-Jacques Perrey ile kaydettiği synth albümlerinde ya da ilk film müziği işlerinde Andy Badale olarak imzası bulunmakta.

Blue Velvet

Kariyerinin en büyük dönüm noktası olarak tanımlayabileceğimiz, David Lynch’le ilk ortaklığı. Aslen oyunculardan Isabella Rossellini’nin vokal koçu olarak projeye dâhil olmuş Angelo Badalamenti. Tim Buckley’nin “Song to the Siren”ı üzerine çalışılırken, telif hakları sebebiyle şarkıyı kullanamayacaklarının belli olmasının ardından yeni bir tema müziği yazılması gerekmiş. David Lynch’in sözlerini yazdığı Badalamenti bestesi “Mysteries of Love” da böyle ortaya çıkmış. Şarkıyı söyleyecek “meleksi” bir ses arayışında olan David Lynch, Cocteau Twins solisti Elizabeth Fraser’da ısrarcı olmuş fakat çekimleri tamamlanan filmin prodüksiyon bütçesi buna izin vermemiş. Nihayetinde yollar Julee Cruise’a çıkmış ve hikâye güzel bir finâle bağlanmış ama insan Cocteau Twins – David Lynch kesişmesinin nasıl bir sonuç vereceğini de merak ediyor tabii. Bir de trivia: Angelo Badalamenti, filmde Rossellini’nin canlandırdığı Dorothy karakterinin şarkı söylediği bir sahnede piyano başında görünmekte.

Catskill Dağları

Sekiz yaşında piyano çalmaya başlayan Angelo Badalamenti, çocukluk yıllarında arkadaşları gibi sportif aktivitelerle ter atma hayalleri kuruyormuş. Hatta yoğun müzik dersleriyle geçen günleri, ailesini müziği bırakmak konusunda ikna etme çabalarıyla sonlanırmış. Lise yıllarında okulda çaldığı piyano ile işin rengi değişmiş. İlk sahne deneyimleri de yaz aylarında New York’un güney doğusunda konumlanan Catskill Dağları’ndaki tatil merkezlerinde sahne alan şarkıcılara eşlik ettiği performanslar olmuş. 

Dub Driver

The Lost Highway müzikleri arasında yer alan bu parça, Badalamenti’nin reggae ritimleriyle bile gerginlik yaratabileceğinin ispatı niteliğinde. Dinlerken hem sallanmak hem arkanızı kollamak isteği uyandırması, filmle kesiştiği nokta tabii ki. Prodüktörlüğünü Nine Inch Nails’ın esas kişisi Trent Reznor’un üstlendiği soundtrack albümünde Badalamenti ve Barry Adamson kompozisyonlarının yanı sıra The Smashing Pumpkins, Rammstein ve Lou Reed gibi isimlerin parçaları da mevcut.

Elm Sokağında Kâbus 

Heather Langenkamp, Patricia Arquette, Larry Fishburne, Priscilla Pointer ve Robert Englund’lu A Nightmare on Elm Street 3: Dream Warriors (Elm Sokağında Kâbus 3: Rüya Savaşçıları), Badalamenti kataloğundaki ilk korku filmi soundtrack’i. İmzası hâlini alan tüyler ürpertici tuhaflığın slasher filmlerine de çok yakıştığına şüphe yok doğrusu.

Fender Rhodes

Yukarıda gördüğünüz Fender Rhodes piyano, Twin Peaks tema müziklerinin yaratıldığı David Lynch – Angelo Badalamenti seanslarının başrolündeki enstrüman. Badalamenti’nin “Laura Palmer’s Theme”in ortaya çıktığı anları, Rhodes piyanosunun başında, tüm iniş çıkışlarıyla yeniden yaşadığı harika bir video da var, hemen burada. Bu tarihi öneme sahip enstrüman, bir süre James grubunun solisti Tim Booth’un stüdyosunda kaldıktan sonra Badalamenti’ye geri dönmüş.

Gordon’s War

İlk film müziği siparişini elde etme hikâyesi, Angelo Badalamenti’nin özgüveni hakkında çok şey söylüyor. Ossie Davis’in 1973 yapımı Blaxploitation filmi Gordon’s War’un senaryosunu okuyan ve kendi başına tema müzikleri besteleyen Badalamenti, çekimleri tamamlayan yönetmene şarkılarını dinleme davetinde bulunmuş. Filmin Harlem sokaklarında geçen bir Siyah aktivizmi anlatısı olduğunu hatırlatan Davis, dönemin ikonlarından Barry White’ın müzikleri yapmak için istekli olduğunu söylemiş. Bu genç ve hevesli Angelo’yu yıldırmamış, “Sen bu şarkıları bir dinle” diyerek farklı karakterler ve sahneler için kurguladığı soul ve disco tandanslı bestelerini piyano başında çalıp söylemiş. İki-üç parça, Davis’i ikna etmeye yetmiş: “Tüm film senindir!” 

Hissetmek 

Angelo Badalamenti ve müziği hakkında en sık yapılan yorumlardan biri, David Lynch’in iç gıdıklayan tuhaflıklarının işitsel yansımalarını eksiksiz şekilde yansıttığı yönünde. Bunun sırrını bizzat şöyle anlatıyor: “Ne zaman bir soundtrack besteleyecek olsam, yönetmene şunu sorarım: İzleyicilerinin ne hissetmesini istiyorsun? Onları korkutmak mı istiyorsun? Koltuklarında kıvranmalarını mı? Yoksa güzel hissetmelerini mi? Cevapları bana ipuçları veriyor, sözlerini müziğe çeviriyorum.”

I Hold No Grudge

Angelo Badalamenti’nin kaydedilen ilk bestelerinden biri, bir Nina Simone klasiği. Gazetede Nina Simone Enterprises ilanını gördükten sonra soluğu ofislerinde alan Badalamenti, bestesini dinletebilmek için müzisyenin alışverişten dönmesini birkaç saat beklemiş. Tüm karizmasıyla salona giren Nina Simone, karşısındaki heyecanlı gençten şarkısını çıplak sesle söylemesini istemiş. İlk önce “piyanosuz olmaz” dese de sözleri John Clifford’a ait “I Hold No Grudge”ı söylemiş Badalamenti. Şarkıyı bitirdiğinde “Bana nota kâğıdını ver, başka şarkın var mı?” sorusuyla karşılaşmış. Bir sonraki hafta A&R Studios’da 40 kişilik bir orkestra ve piyanoda Nina Simone ile tek seferde kaydedildiğinde de aklı uçmuş tabii ki. Söz konusu kayıt, 1967 tarihli Nina Simone albümü High Priestess of Soul‘da yer almakta.

Julee Cruise

80’ler sonları ve 90’lar başlarında David Lynch ve Angelo Badalamenti’yle yaptığı ortaklıklarla tanınan, Twin Peaks’in unutulmaz tema müziği “Falling”in büyülü sesi. Birçok kaynakta “David Lynch’in ilham kaynağı” olarak tanıtılan Julee Cruise, yönetmenin çeşitli filmlerine de şarkılarıyla katkı verdi. Solo albümlerinde de Badalamenti ile iş birlikleri yapan Cruise, geçtiğimiz haziran aydına 65 yaşında hayatını kaybetti. En güzel rüyalarımızda yeniden buluşmak üzere…

Kraliçe II. Elizabeth

Angelo Badalamenti, 1992’de Paul McCartney’nin “Is it Raining in London?” parçasının kayıtları için ile meşhur Abbey Road stüdyosuna adım attığında, İngiliz müzisyen kendisini sürpriz bir anısını anlatarak karşılamış. Spirit and Flesh dergisinden Yelena Deyneko’ya verdiği röportajda Badalamenti, McCartney’nin sözlerini şöyle aktarıyor: “Kraliçe’nin doğum günü kutlamalarında Buckingham Palace’da 40 dakikalık bir konser vermek üzere davet edilmiştim. Çok heyecanlıydım. […] Sahneye çıkmak üzereyken Kraliçe yanıma geldi ve ‘Sayın McCartney, sizi görmek ne güzel’ dedi. Ben de onun için sahne almaktan onur duyduğumu söyledim. Yanıtı ‘Ah Sayın McCartney, üzgünüm, kalamayacağım. Saat 8’e 5 var, yukarı çıkıp Twin Peaks izlemeliyim.’ oldu.”

Lise öğretmenliği

Profesyonel bir besteci ve prodüktör olmadan önce Badalamenti, Brooklyn’deki Dyker Heights lisesinde 5 yıl müzik öğretmenliği yapmış. Okuldaki son yılında Noel’de gerçekleşecek tören için bir performans hazırlamak üzereyken repertuarı beğenmeyen Badalamenti, kendi bestelerini yapmış. Charles Dickens’ın Christmas Carol kitabından sözlerle birlikte hazırlanan müzikal şov öyle yoğun ilgi görmüş ki PBS’e bağlı bir televizyon kanalı orkestrayı ve performansçıları stüdyosuna davet edip kaydederek Noel yayın kuşağına dâhil etmiş. Eğitmenliği çok sevdiğini ama beste yapmanın gerçek tutkusu olduğunu birçok röportajında söyleyen Badalamenti için bir sonraki durak küçük çaplı bir müzik yayıncısı olmuş.

Marianne Faithfull

60’lardan bu yana üreten Marianne Faithfull’un 1995 tarihli geri dönüş albümü A Secret Life, muhtemelen diskografisinin en kasvetli işlerinin başında geliyor. Hem düzenlemeleri hem prodüksiyonu Badalamenti’ye teslim edilmiş 10 şarkılık albüm, Faithfull’un klasik müzikten aldığı ilhamı sinematik bir blues filtresiyle yoğuruyor. Bir Frank McGuinness şiirinden uyarlanan “Sleep” ve parçalara ayrılmış bir kalbe ses veren “She”, kara bulutlarla çevrilmiş bu koleksiyonun en çarpıcı duraklarından.

Nancy Wilson

1968’de yayımlanan üç Nancy Wilson albümünden ikincisi olan Easy’nin künyesindeki şarkı yazarları arasında Antônio Carlos Jobim, Burt Bacharach ve Jimmy Jones gibi isimlerle birlikte Andy Badale de yer alıyor. Dramatik bir ayrılıkla yüzleşmeye çağıran “Face It Girl, It’s Over”, albümün ilk single’ı olarak yayımlanıp Billboard listelerinde haftalarca kalmıştı. Nancy Wilson’ın duygulu playback’iyle şarkıyı The Ed Sullivan Show sahnesine taşıdığı performansa buradan ulaşabilirsiniz.

Olimpiyat

Twin Peaks’in ortalığı kasıp kavurduğu 90’lar başlarında, Olimpiyat Komitesi’nden 1992 Barcelona Olimpiyat Oyunları’nın açılış seremonisi için bir beste yapması teklif ediliyor Badalamenti’ye. Olimpiyat meşalesinin yakılacağı âna eşlik edecek bir kompozisyon yazmak için kollarını sıvasa da kariyerinde nadiren yaşanan bir tıkanma ile karşılaşıyor. Aylarca bir demo çıkarmak için kıvranıyor, kıvranıyor, kıvranıyor. Komiteden de sıkıştırmalar başladıktan sonra, bir hafta sonu katılacakları düğünden önce girdiği banyoda bir anda ana melodi dudaklarından süzülüveriyor. Soluğu havlusuna sarılı şekilde piyanosunun başında alan Badalamenti, 15 dakikada demoyu kaydediyor. Spirit and Flesh röportajında “Kayıt 15 dakika sürdü ama aslında şarkıyı aylardır yazıyormuşum” sözleriyle anımsıyor bu süreci.

Pop müzik

Lise öğretmenliğini bıraktıktan sonraki yıllarda sayısız pop müzisyeni için beste ve düzenlemeler yapıyor Angelo Badalamenti. Hatta bu konuda çok yetenekli olduğunu bildiğini; Patti Austin, Nancy Wilson ve Melba Moore gibi vokalistlerin de yaptığı besteleri barındırdıkları duygular sayesinde söylemek istediklerinin altını çiziyor. 1990 tarihli PBS röportajında bu dönemdeki üretimlerinden “Şimdilerde beni tanıdığınız müziklerin tam olarak zıttı olan bestelerdi” sözleriyle bahsetmiş. 

Red Hot + Rhapsody

Red Hot Organization’ın AIDS farkındalığı yaratmayı amaçlayan toplama albüm serisinin, George Gerswhin’in 100. doğum gününü kutlamak üzere derlenen Red Hot + Rhapsody: The Gershwin Groove albümünde David Bowie ile Badalamenti’nin güçlerini birleştirdiği bir cover yer almakta. 50’lerden bu yana Frank Sinatra, Judy Garland, Ella Fitzgerald gibileri tarafından yorumlanan  “A Foggy Day (in London Town)”, bizzat Badalamenti tarafından seçilmiş. Şarkıyı kendi dünyasına çekmek için yavaşlatıp karartmaya, vokalini de kendi yapmaya karar vermiş fakat prodüktörler “Gerçek bir vokalistle muhteşem olacaktır” yorumunda bulunmuş. Demo kayıtlar ortalığa saçılmış, vokalistler âdeta sıraya girmiş. Kadim dostu Tim Booth davet bekliyor. Bir gün telefon çalıyor, Bowie “beni seç beni seç” diyor. Ertesi sabah Bono arıyor, “çok işim var ama bunu kaçırmak istemem” diyor. Nihayetinde doğru seçim yapıldığı konusunda herhangi bir şüphe yok sanıyoruz. Düet, geçtiğimiz yıl yayımlanan kapsamlı Bowie derlemesi Brilliant Adventure’da da yer almakta.

Sample

Badalamenti besteleri, birçok farklı janrda üreten müzisyen, prodüktör ya da DJ için bir sample havuzu olmaya devam ediyor. Yalnızca “Twin Peaks Theme”in sample yolculuğuna baktığınızda THE KLF, Flying Lotus, Joe Goddard, Actress gibi ayrıksı isimlerin şarkılarıyla karşılaşabilirsiniz. Muhtemelen en çok sample’lanan Badalamenti eseri, “Laura Palmer’s Theme”. 1991’de Moby’nin “Go” şarkısında da duyulan yaylı partisyonları, The Radio Dept. güzelliği “Occupied”ın keskin elektronik davul ritmi üzerine yerleşmişti. 

Twin Peaks

Twin Peaks’in televizyon tarihinde ulaştığı kült mertebesini, görsel ifadesindeki tüm absürtlük ya da akıldışılıkla kusursuz şekilde bütünleşen müzikleri olmadan irdelemek mümkün olmayacaktır. Her dinleyişte bu hayalî kasabanın tüyleri diken diken eden atmosferini solumayı mümkün kılmasıyla sektörde bir referans noktası olarak konumlanıyor. Angelo Badalamenti’nin, Twin Peaks müzikleriyle 1991’de bir Grammy ödülü kazandığını da hatırlatalım.

Up in Flames

1990’da vizyona giren kara komedi suç filmi Wild At Heart, Lynch-Badalamenti ikilisinin Twin Peaks sonrası ilk ortaklığı. Soundtrack albümünün muhtemelen en akılda kalıcı şarkısı, gölgeli bir bas yürüyüşü üzerine Chicago blues efsanesi Koko Taylor’ın sanki ağzından sigara dumanı üfler gibi bir tavırla söylediği sözleriyle “Up In Flames”. Filmin atmosferiyle müthiş bir bütünlük yaratan şarkı, Dan Snaith’in Manitoba mahlasıyla yayımladığı ikinci albüme ismini vermişti.

Video oyunu

David Cage’in yazıp yönettiği, Quantic Dream tarafından iki yıllık bir çalışmanın sonunda tamamlanan video oyunu Fahrenheit (Indigo Prophecy), Badalamenti’nin kariyerindeki enteresan duraklardan biri. 2005’te piyasaya sürülen oyunun müziklerini besteleyen Badalamenti’ye yönetmenin yaptığı tek yönlendirme projeye bir film müziği gibi yaklaşması olmuş. Normand Corbeil’ın şefliğini üstlendiği Kanadalı bir orkestra ile kaydedilen müzikler, 2020’de remaster versiyonuyla yeniden basılmıştı. 

Yaz gecesi

David Lynch – Angelo Badalamenti ortaklığının onlarca meyvesinden biri olan Thought Gang, 1992’de Hotel Room dizisinin çekimleri sırasında ortaya çıkan bir serbest doğaçlama grubu. 2018’de Sacred Bones etiketiyle grubun kayıtları ilk kez bir albümde toplandı. Badalamenti’nin kimi şarkılarda mikrofon başına da geçtiği Thought Gang albümünün kapanış şarkısı, dokuz dakikalık tematik bir seans olan “Summer Night Noise”. Stüdyoda çalmaya başladıklarında David Lynch’in direktifleri doğrultusunda ses çıkaran orkestranın rotasını şu cümleler çizmiş: “Her şey çok sessiz başlıyor, bir yaz gecesi hayal edin: Böcekler, hafif bir esinti, rüzgârda uçuşan çiçekler. Uzaktan bir fırtına yaklaşmakta… Yaklaşıyor… Yaklaşıyor…”

Zor zamanlar

Film müziği dünyasına adımını atmadan önce bir Broadway müzikali üzerine çalışmış Angelo Badalamenti. Winston Churchill’in müzisyen ve oyuncu kızı Sarah Churchill’in kaleme aldığı The Boy Who Made Magic kitabından uyarlanan bir müzikal. Başrolünde de Sarah Churchill’in yer aldığı oyun, Hayloft Dinner Theater’da sahneye taşınmış fakat fazlasıyla olumsuz eleştiriler toplamasının ardından Broadway’in B’sini göremeden rafa kaldırılmış. Bunu, hayatında yaşadığı en büyük hayal kırıklığı olarak anıyor besteci. Sonraki süreçte dokuz aylık bir depresyon sürecine girdiğinden, yiyip içtiği hiçbir şeyden tat alamadığından bahsettiği röportajda kendini yeni şarkılar yazmaya adayarak iyileştirdiğini ve bu “fiyaskoyu” geride bıraktığını anlatıyor.