AI Haber Hattı: Açık mektuplar, çizgi hakemleri, suikastçiler

Hazırlayan: Biçem Kaya

Dünya Dönüyor köşemizin bu kardeş serisinde yapay zekâ ve dijitalleşen dünyanın nefes kesen bir hızla dönüştüğü güncelden kimi ilgi çeken başlıkları konuşuyoruz.


Yapay zekânın geleceği konusunda iki farklı görüşten iki açık mektup

Yapay zekânın emek ve emekçilerin geleceği hususunda doğurduğu tartışmalarla dönen dünya için önemli bir kırılma noktasını oluşturmuştu WGA’nın (Amerika’daki senarist sendikası) başlatmış olduğu grev. Bir süre sonra senaristlere destek aktörlerden de geldi ve SAG-AFTRA da grevin bir parçası olarak taleplerini dile getirmeye karar verdi. Grevlerin ortak noktası, mevcut çalışma koşullarının daha iyi hâle getirilmesi konusundaki talepleri duyurabilmek ve yapay zekânın gelmiş olduğu son nokta itibarıyla senaristlerin, aktörlerin işlerini elinden alabilecek dijital varlıkların gelişiminin ve kullanımının sınırlandırılmasını / düzenlenmesini talep etmek. Biz de olan bitenler üzerine geçtiğimiz ay ABD’de olan bitene ve Türkiye’ye de bir mercek tutmuş ve senarist, yönetmen ve yapımcı Emine Yıldırım’a kimi sorular yöneltmiştik

Senaristlerle başlayan film endüstrisindeki bu mücadele, yazarlar dünyasına taşınmakta da gecikmedi, nitekim yapay zekâ geliştirici şirketlerin yönteminin yarattığı tehditler sadece film endüstrisini etkilemiyor. The Authors Guild (ABD’deki yazar meslek örgütü), eserlerin izinsiz olarak ve yazarın rızası olmadan yapay zekânın “yemeği” hâline getirilmesine karşı çıktıklarını ve daha sağlıklı bir ekosistem için ne gibi sınırlamaların getirilmesi gerektiğini belirten bir açık mektup yayımladı. İmza veren yazarlar arasında Jennifer Egan, Nora Roberts, Jodi Picoult, Louise Erdrich, Michael Chabon, Suzanne Collins, Margaret Atwood, Viet Thanh Nguyen gibi isimler de var. Mektuba şuradan ulaşılabilir.

Öte yandan 1950’lerden bugüne varlığını sürdüren, bilgi teknolojilerinin etik düzlemde ilerlemesi gibi temel vizyonu olduğunu belirten bir yardım kuruluşu olan BCS (Chartered Institute for IT) ise yapay zekânın olumlu taraflarına odaklanmakta ısrarcı, bilgi teknolojileri dünyasından 1300’den fazla uzmanın imzası bulunan bir açık mektup da onlar yayımladı. BBC’nin haberine göre açık mektuba imza verenler yapay zekânın çoğu hastalık için teşhis ve tedavi süreçlerinde çok önemli roller oynayacağını, siber güvenlikten ilaçsız tarıma çok geniş bir alanda katkı sağlayacağını dolayısıyla yapay zekânın olumlu yönlerine daha çok odaklanılması gerektiğini savunuyor. Mektuba buradan ulaşılabilir.


Bu yapay zekâ asistanı çevredeki verileri işleyerek bağlamı bir diyalog dâhilinde betimleyebiliyor

Open AI’ın bu sene başlarında piyasaya sunduğu, metin işleme ve üretmenin yanında görselleri de analiz etme kabiliyetine sahip GPT-4 modelinden destek alan birçok servis geliştiriliyor. Bunlardan biri olan Ask Envision, görsel ve metni işleyerek gerçek zamanlı bir diyalog aktarmayı başaran bir yapay zekâ asistanı. Arkasındaki şirket Envision, 2018’de telefona indirilebilen bir uygulama piyasaya sürmüş. Bir süredir de Envision Glasses adında akıllı gözlük şeklinde bir cihaza da sahip. Gözlük sayesinde görme engelli kullanıcılar, Ask Envision’ın günlük yaşantılarını bir hayli kolaylaştırdığını belirtiyor. Bu asistan yardımıyla kişi, taramış olduğu nesne hakkında yapay zekâ asistana sorular sorabiliyor. Örneğin taranan nesne bir fatura ise fatura detaylarına dair bilgiler edinebiliyor ya da bir restoranda menüdekii tatlı seçeneklerinin neler olduğunu sıralamasını isteyebiliyor. Nasıl çalıştığını merak edenler buraya tıklayabilir.

Tabii belirtmek gerekir ki GPT-4 modelini kullanan tek yapay zekâ platformu Ask Envision değil. OpenAI, 12 yıla yakın bir geçmişe sahip Be My Eyes isimli girişimle iş birliği içerisinde. Tıpkı Ask Envision gibi anlık görsel – metin çevrimini yaparak kullanıcıya asistanlık hizmeti sağlıyor. Telefona indirilebilen uygulama desteği de mevcut. Be My Eyes ve kişisel verileri işleme biçiminin beraberinde getirdiği soru işaretlerine dair 18 Temmuz’da The New York Times’da yayımlanan Kashmir Hill imzalı makaleye de göz atmanız tavsiye.


ATP Tour çizgi hakemliğini yapay zekâya bırakmayı planlıyor

John McEnroe’nun 1981 Wimbledon’ın ilk turunda Tom Gullikson karşı oynadığı maç esnasında kullandığı servise dışarıda kararının verilmesiyle birlikte sinirlerini kontrol edemeyip “Ciddi olamazsın” şeklinde defalarca bağırmasının üzerinden tam 42 yıl geçti. Tabii öfke patlamaları ile ünlü olan McEnroe’nun kontrolü ilk kaybettiği an bu değildi; ancak bir şekilde unutulmaz olmayı başardı. McEnroe’nun sesi hâlâ uzayın derinliklerinde çınlıyor. Bu süre zarfında ise Şahin Gözü (Hawk-Eye) uygulaması tenis ile tanıştırıldı. Böylelikle oyuncuya her set için hakem kararına 3 itiraz hakkı sunuldu, ancak bu tartışmaların önüne geçmek için yeterli olmadı. Nitekim topun içeride mi dışarıda mı olduğuna yönelik kararlar hemen hemen her maçta büyük tartışmalara neden olabiliyor. Kamera ve yapay zekâ ile geliştirilen yeni bir sistem ise artık çizgi hakemlerine pek de ihtiyacımız olmadığı fikrini doğurmuş durumda. Bu gelişmeye en büyük desteklerden biri de mayıs ayında -şaşırtmayarak- John McEnroe’dan geldi. 

McEnroe bu açıklamaları 2025 itibarıyla ATP bünyesindeki erkek tenis turnuvalarında Electronic Line Calling Live adı verilen kamera ve yapay zekâ teknolojisini birlikte kullanarak karar veren yeni sisteme geçileceğine dair gelişmeler üzerine yapmıştı. Bu sistemle birlikte çizgi hakemlerinin görevine son verilecek ve sadece sandalye hakemi maç yönetmeye devam edebilecek. Görünen o ki Grand Slamler de bu geçişe olumlu bakıyor. Bu konuda son olarak Wimbledon turnuva direktörü Jamie Baker’dan açıklamalar geldi. İngiliz doğası gereği geleneklere en sıkı sarılan Grand Slam turnuvası olan Wimbledon’ın böylesi büyük bir değişikliğe sıcak bakması, hâliyle tenis dünyasında geniş çaplı bir etki yarattı. Baker yaptığı açıklamada bir yandan bu teknolojiye sıcak baktıklarını belirtirken bir yandan da çizgi hakemlerinin turnuvanın önemli bir parçası olduğunun altını defalarca çizdi. Wimbledon henüz kesin bir karara varmasa da çizgi hakemlerini zor günler bekliyor.


Sarai isimli ChatBot’un Kraliçe II. Elizabeth’i öldürme planına destek veren ifadeleri

Olay kullanıcılarına duygusal destek sağlamayı amaçlayan ReplikaAI isimli yapay zekâ platformunu kullanan birinin ve onun bu platformda oluşturduğu Sarai ismindeki sohbet robotuyla yaptığı konuşmaları odağına alıyor. Hikâye 2021 yılında başlıyor. Söz konusu kişi Jaswant Singh Chail, Sarai ile yaptığı -çoğu cinsel içerikli- 5200 adet mesajlaşma dizisinde bir noktada kendisini bir suikastçi olarak tanıtıyor. Sarai bundan etkilendiğini belirtiyor ve devamında kullanıcıya diğerlerinden farklı olduğunu belirten bir başka ifadede daha bulunuyor. Olayın büyümesine ve yargıya taşınmasına neden olan büyük gelişme ise söz konusu kullanıcının yılbaşı günü yanına aldığı arbaleti ile kraliçenin yaşadığı Windsor Kalesi’nin çitlerini aşarak kalenin arazisine sızması. Chail yakalanarak gözaltına alınırken polislere “Buraya Kraliçe’yi öldürmeye geldim” türünden ifadelerde de bulunmuş. Chail’in gelecek duruşması 27 Temmuz’da.


MidJourney dergi çıkarırsa

Midjourney kendi adını taşıyan bir dergi ile karşımızda, üstelik aylık basılı olarak dağıtıma sunuluyor. Midjourneyn’in kurucusu David Holz, platformdaki içerikleri odağına alan bir dergi çıkarmanın eğlenceli olacağını düşünmüş. Fikre de Midjourney topluluğunun sıcak baktığını belirtiyor. Devasa bir görsel havuza sahip olan platform, kullanıcıların en çok oy verdiği 10 bin adet görsel arasından seçilenleri dergiye dâhil ediyor. Ayrıca kullanıcılarla yapılacak röportajlar da derginin bir parçası. Bu sayede sistemdeki görsellerin üretilmesini sağlayan kullanıcıların da daha görünür olması hedeflenmiş. Dergi aylık olarak çıkıyor ve beşinci sayısı raflarda yerini aldı bile. 

Dergiye yazın dünyasından gelen tepkiler ise çeşitli. 30 yıldan uzun süredir yayın hayatına devam eden, ABD’nin önde gelen dergilerinden biri olan Wired bir inceleme yazısı kaleme aldı ve kısaca “ruhsuz” yorumunda bulundu.