Aklımdakiler: Can Bonomo

Can Bonomo’nun şubat ayında çıkan “Bardak Taşıyor” teklisiyle müjdelediği yeni albümü Ruhum Bela geçtiğimiz nisan ayının başında yayınlandı. Baştan sona yüksek enerjili bir dinleme deneyimi sunan, fişek gibi bir albüm Ruhum Bela… Bonomo’nun bir buçuk sene yayılan bir süreçte yazdığı parçalarda, iç dünyasının karanlık taraflarında gezinen sözlerle de karşılaşıyorsunuz. Nihayetinde iki senelik bir aradan sonra, Can Bonomo beşinci stüdyo albümünde de samimi, içten gelen ve severek yaptığı her notasından okunan müziğini son gaz sürdürüyor.

Aklımdakiler serimiz Can Bonomo’nun hem yeni albümü Ruhum Bela’ya hem de hayatına dokunan eş, dost ve iş arkadaşlarının sorularına verdiği cevaplarla devam ediyor.

Hazırlayan: Yetkin Nural – İllüstrasyon: Vardal Caniş Su

Mabel Matiz
“Ruhum Bela” şarkısını ilk dinlediğimde bende koşma hissi uyandırdığını hatırlıyorum. Gemileri yakabilecek, coşkulu, müthiş bir his. Şarkıyı yaparken senin kendinden çıkardığın his neydi? Bu hislerin bazen doğrudan aktarıldığına inanır mısın? (Opsiyonlu devam sorusu: Bununla ilgili anlatmak istediğin bir tecrübe var mı?) Muahh!”
Güzel Mabel! İlk motivasyonum kötülerin bir marşı olması gerektiğine kanaat getirmem oldu. İyi ve doğru olana binlerce güzelleme yapılmışken, iyiyi var eden şeyin kötülük olduğu yadsınamaz bir gerçek. “Kötü”nün kafamızda yıkamadığımız standart bir arketipi var. Bağıran, çağıran, hızlı hareket eden, kirli ve durdurulamaz. Bu sıfatların tümüne sahip bir şarkı yazmak istedim. Sahnede taktığım maske de nereden baksan bu algıları çağrıştırıyor. Bağıran, zıplayan, dövmeli, durdurulamaz bir manyağı oynuyorum orada da.

Sözleri yazarken içimdeki kötüye ulaşmam gerekti. Hepimizin içinde sağlıklı dozda barındırdığı kötülük, bu tip zamanlarda yıkıcı değil bilakis kullanışlı ve hatta yaratıcı bir role bürünebiliyor. Sürekli sıkılan, manipülatif, kırıcı ve yorucu taraflarımla yazdım şarkıyı. Hepimizde var olanın abartılmış bir taklidi çıktı ortaya. İçimden geçeni doğrudan aktarsaydım, şarkı istediğim kadar sert ve sivri olmayacaktı. İstediğim sonucu elde edebilmek için birtakım hissiyatlara büyüteçler tutmam gerekti. Kurgusal teknikleri ve empatiyi bir kenara bırakıp tamamen kendi hissiyatımı müziğe aktardığım şarkılar da oluyor elbet. Bence önceki kayıtlarımdan “Kara” ve “Derda” , Sertab Erener’e verdiğim “Olsun” ve son albümdeyse “Umman Dondu” bu çeşide örnek verebileceğim şarkılar. Yazarken gözlerin doluyorsa çok şey paylaşıyorsun demektir. Hayat paylaştıkça güzel!

Bartu Küçükçağlayan
Ruhunun güzel olduğunu bile bile Ruhum Bela diye albüm yapmaya utanmıyor musun? Bu bir, ikincisi şimdiye kadar yazdığın şarkılardaki hayvanları bana bir say?”

“Çok belayımdır oğlum ben aslında. Ben sizin yanınızda öyle şey yapıyorum…” şekli savunmayla yırtmam için beni fazla iyi tanıyorsun. O senin ruhunun güzelliği. Kuş yazmışım çok. Geçen gün onu konuşuyorduk. Ne sevmişim kuşları. Kedim var bir tane. Kurt var, köpek var. Kurtlu olanı yeni yaptım dinletirim; senlik oldu baya. Bit var. “İtten aç, bitten bezgin; vurdum yollarını gezdim.” Bit hayvan mı oluyor?

O Tarz Mı ekibi
Bir Meczup olarak çıktın müzik yolculuğuna, ne yaptıysan aşktan ve gariplikten yaptın, bu yolda eprimek de vardı, yadsınmak da… Sen bulunmayı seçtin ve ‘bulunmam gerek’ dedin… Bulundun da. Derken Kainat Sustu… Dünya bir öküzün boynuzlarında sallandı ve bir kelebeğin kanatlarında yıkıldı. Yıkıntıların arasından post-apokaliptik bir dünyada seni gördük, ‘Ruhum Bela’ diyordun. Bir karıncanın belini incitir gibi… Amaaaaaan başım döndü sanattan! Ağzıma geldi sanat. Bir sürü alan var hayatında kendini ifade ettiğin; müzik, resim, şiir… Bir de ‘O Tarz Mı?’ ‘O Tarz Mı?’ senin hangi yönünü yansıtıyor, yüzde kaç sensin orada?”

Aaa… Bu pazartesi ve perşembe akşamları iTunes Podcasts ve Spotify’dan yayınlanan Bengi Apak, Can Bonomo, Can Temiz ve İsmail Türküsev’in sunduğu Türkiye’nin en çok dinlenen Podcast’i olan “O Tarz Mı” mı? Reklam bastım. OTM benim halı saham gibi bir şey. Yüzde yüz Bono var orada. Hiçbir maske ya da duvar söz konusu değil. En yakın arkadaşlarımla insanlara asla vakıf olmadığımız konularda birbirinden kötü tavsiyeler veriyoruz. Rüya gibi bir şey bu benim için. Listelerde bir numaraya yükseldiğimiz zaman çok buruk bir aydınlanma yaşadığımı hatırlıyorum: “Arkadaşlar, 10 senedir müzik yapıyorum, listelerde sürekli bir numara olduğum şey sizinle yaptığım geyik muhabbeti olmamalıydı…” OTM’den gelenler için bırakıyorum buraya: “ŞEFFİİİİM!!!”

Ali Rıza Şahenk
Vatikan sınırları içerisinde herhangi bir eseri sana verecekler. Hangisini seçerdin ve niye? Alıp satamıyorsun ama.

Sistine Chapel’i verseler ya komple? Bir yerine stüdyo yapsak, bir yeri cafe lounge şekli. Gelen gidenimiz olursa yatak atarız içeri. Google’ın ofisi gibi çalışma ortamımız olur. Pinpon. Yakınında köfteci varsa tabii. Yoksa yaş.

Gupse Ozay
Selam Bobo. Şairliğin, müzisyenliğin, oyunculuğun ve ressamlığının hepsine hayran olduğumu bilirsin. Bir de uzay ile ilgili benim sorularıma ısrarla her defasında cevap verdiğini de bilerek, şeyi soracaktım. Önüne solucan deliği ve kara delik gelse. Hangisine girmek isterdin ve neden?
Benim canım Gupi’m. Ben de senin hayal gücüne hayranım. Kara deliğe girmek istemem çünkü mevcut kilomdan çok memnunum. Keşke ofise açılan solucan deliği olsa hepimizin yakınında. Sürekli buluşabilsek.

Dosyanın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:67’ye ulaşabilirsiniz.