Bir ilişki otopsisi: Anatomy of a Fall

Yazı: Olcay Özer

Justine Triet filmografisinin en yeni durağı Anatomie d’une chute / Anatomy of a Fall / Bir Düşüşün Anatomisi, babasının ölümüne tanık olan bir çocuğun yaşadığı ahlaki ikilem üzerinden bir ailenin portresini çiziyor. Geçtiğimiz mayısta Cannes’dan Altın Palmiye’yle dönen yapımı Filmekimi’nde yakaladık.

Zaman dilimi ve mekân 

2023, Fransa.

Konu nedir? 

Alman bir yazar olan Sandra (Sandra Hüller); kocası Samuel ve 11 yaşındaki görme engelli oğulları Daniel ile Fransız Alpleri’nde ücra bir dağ evinde yaşamaktadır. Bir gün Samuel, evin çatı katında çalışırken düşerek ölür fakat soruşturma sonucunda ölüm nedeninin intihar mı kaza mı olduğu kesinleşmez. Sandra cinayet suçlamasıyla yargılanır. Film hem Sandra hem Daniel’in mahkeme sürecindeki sarsıntılı yolculuğunu, bu ölümle beraber gelen geçmiş ve bugünün psikolojik çatışmasını anlatıyor. 

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

Film bir polisiye değil; heyecan, tempo, hız arayanlar için hayal kırıklığı olabilir. Bir cinayetin önü ve ardında yarattığı psikolojik ve duygusal gerilimleri izlemek için ise çok iyi bir seçenek.

İlk intiba? 

Bir ölümün ardından yapılan soruşturma ve mahkeme sürecini aktarmasına rağmen film boyunca “Katil kim?” sorusu epey geride kalıyor. Failin bulunmasının ötesinde, mahkeme süresince Sandra ve Samuel’in ilişkisini, oğullarının geçirdiği kaza sonrasında tüm hayatlarının değişmesini ve evliliklerinin de aslında psikolojik bir savaşa dönüşmesini anlatıyor Anatomy of a Fall. Resmedilen savcı ve yargıcın yerini önce Daniel alıyor, sonra da seyirci. 

En çok neyi sevdin? 

Film aslında üç yargı sürecini paralel olarak izletiyor. Samuel’in mahkeme sürecinin dışında Daniel de iç dünyasında annesini, ebeveynlerinin ilişkisini sorguluyor ve yargılıyor. Öte yandan mahkemede delil olarak sunulan ses kayıtları Sandra’ya (ve izleyiciye) Samuel ve Sandra’nın ilişkisini sorgulama imkânı tanıyor. 

En az neyi sevdin? 

Çok az sahnede görsek ve / veya duysak da Samuel’in suçlayıcı tavrı, karışık kafası ve kendi ile barışamaması ile büyüyen öfkesi.

En çok hangi sahneye yükseldin? 

Mahkeme süreci boyunca Sandra’nın mimiksiz hâline yükseldim, Sandra’ya dair duyguya ve / veya bocalamaya dair çok küçük bir hissimizin olduğu sahne, kendini savunması sırasında ifade ederken Fransızcadan İngilizceye geçtiği an oldu (ana dili olan Almanca değil!), Sandra’nın duygu değişimini az gördüğümüz anlardan biri olduğu için ilgi çekiciydi.

Modunu nasıl etkiledi? 

Film, mahkeme süreci ile uzun bir ilişki otopsisi yapıyor. Bunu da ağır ağır ve neşteri derinlere saplayarak yapıyor. Fransa Alpleri’nin kar örtüsü ile de birleşince ürperten ama bir yandan da kişiyi kendi başarılarına, başarısızlıklarına, ilişkilenmelerine döndüren bir moda sokuyor.

Karakterlere dair neler söyleyebilirsin? 

Sandra Hüller ilk sahneden son sahneye kadar çok donuk ve aynı çizgide bir sakinlikle tüm süreci yaşıyor. İzleyici, Sandra’yı bu tek düzelikte ne suçlayabiliyor ne aklayabiliyor. Dolayısıyla filmin kurgusu ve akışı için Sandra’nın kendini kaybetmeyen hâli ama kendinden eminliği çok etkili.

Öte yandan Daniel, annesinin tam tersi çokça gözyaşı döken, isyan eden, sorgulayan ve duygularını çok daha yüksek yaşayan bir karakter olarak resmediliyor. Anne babasına, tüm ev hayatına dair doğru sandıklarınınn alt üst olmasına tanık olan bir çocuk için bu isyan epey gerçekçi.