Arşivden: Albümün arka kapağına sığmayan gizli parçalar

Gerekçesi pazarlama taktiği, dikkatsizlik ya da her ne olursa olsun, bazı gizli parçalar hatırlanmayı hak ediyor. CD’deki albümlerin sonunda, arka kapaklarında yazmasa bile fazladan bir müzik olma ihtimalini Nirvana’nın Nevermind’ıyla keşfetmiş bir nesil adına şunu söyleyebilirim ki, gizli parça kavramı müzik endüstrisinin belki de bugüne kadar oynadığı en pis oyundu. 

Yazı: Ekin Sanaç – İllüstrasyon: Ada Tuncer

Bant Mag. No: 3 / Ocak 2012

En yakın arkadaşım, Kurt Cobain öldükten birkaç gün sonra, acımız henüz tazeyken, panik halinde beni aramış ve Nevermind’ın sonunda “Something In The Way” bittikten dakikalar sonra çok acayip bir parçanın başladığını söylemişti. Abisiyle parçayı duydukları anda Cobain’in hortladığını sanarak zıplamış, ödleri kopmuştu. Olayı anlatıp şarkıyı telefondan dinletirken, vay be, bir Nirvana şarkısı daha ha! diye düşünmüş, ama benim CD’mde de aynı şarkının olabileceğini o söyleyene kadar akıl edememiştim. O zamanlar “bir Nirvana şarkısı daha” dedin mi zaman dururdu çünkü, Nirvana’nın bir şarkısını daha bulan hemen bunu paylaşmakla yükümlüydü. Çünkü asla yeterli sayıda Nirvana parçası yoktu.

Sonra hemen taktım CD’yi, son parçayı ilerlettim. Ve “Endless Nameless” ile resmen tanıştık, o an birbirimizin adını bilmiyorduk, ama onun bir adı yok gibiydi zaten. “Endless Nameless”ı oturup o ilk dinlediğim an, Nirvana’nın en iyi parçasını dinliyor olduğuma inanıyordum. Bundan adım gibi emindim hatta. Bu  hadisenin ardından gördüğümüz her CD’yi manyak gibi fazladan şarkı var mı diye kontrol eder, albümlerdeki saklı parçaların o grupların en iyi parçaları olduğunu düşünmenin çok havalı bir şey olduğunu zanneder olduk. Bu sakıncalı bir durumdu, çünkü gizli parçaların çoğu grupların kaydettiği saçmasapan konuşmalara ya da hiç de etkileyici olmayan müziklere tekabül edebiliyordu. Yazık işte, basit bir pazarlama numarası ne hallere düşürmüştü bizi. Ama bazen bu parçalar sahiden de saklı kalamayacak kadar güzel başyapıtlardı.

Şimdi bu nostaljiyi anlamlı kılan birkaç gizli parça ve kayda değer hikâyeyle zaman yolculuğumuza çıkalım.

The Beatles – “Her Majesty” (1969)

CD’nin içeriğini saklama yetisi daha fazlaymış gibi gözüktüğünden ötürü konuya CD’lerle girdiysek de, gizli parça geleneği CD’lerle başlamış bir şey değil. Plaklarda da gizli parçaları saklamak için kullanılan bir yöntem var. Plak üzerindeki oyma işlemini iki kez yapıldığında vinil yüzeydeki gizli şarkı da pekâlâ “gizlenebiliyor”. Nitekim rock müzik tarihinin ilk gizli parçasının The Beatles’ın Abbey Road plağında olduğuna inanılıyor. Kısacık Paul McCartney parçası “Her Majesty”, aslen albümde “Mean Mr. Mustard” ve “Polythene Pam” şarkılarının arasına eklenmiş. Fakat McCartney bu dizilimi beğenmemiş ve Abbey Road stüdyolarındaki operatörden şarkının bulunduğu bantı imha etmesini istemiş. Ancak EMI’ın anlaşması The Beatles’ın yapmış olduğu hiçbir kaydın imha edilmemesini şart koştuğu için operatör parçayı son şarkının arkasına boşluk ekleyerek ve böylece diğer kayıtlardan ayrıştırarak albüme eklemek durumunda kalmış. 

The Clash – “Train In Vain” (1979)

The Clash’in gizli parça hikâyesi neredeyse en iyisi olmak için yarışır. Öncelikle London Calling albümünün en büyük hitlerinden biri olan “Train In Vain” aslında albümde gizli parça olmak için falan tasarlanmamış. Grup bu şarkıyı çok kısa sürede yazmış ve son dakkada albüme eklemeye karar vermiş. Albümün kapağı ise o sırada çoktan baskıya gitmiş bile, dolayısıyla parça albümün en sonunda ismi cismi olmadan kalakalmış. Eğer ortada bir hata olmasa ve bu parça gerçekten gizli bir parça olarak tasarlanmış olsaydı, The Clash’i dünyanın en havalı grubu ilan edebilirdik. 

Afghan Whigs – “Miles Iz Ded” (1992) 

“Train In Vain”, London Calling’in biricik şarkısıysa, “Miles Iz Ded” de Afghan Whigs’in turnayı gözünden vurduğu Congregation albümünün en değerli dakikaları anlamına gelebilir. Buradaki saklı parça hikâyesi ise en az Greg Dulli’nin 90’ları bulandırdığı müziği kadar vurucu. Afghan Whigs’in en önemli hitlerinden sayılan “Miles Iz Ded” nasıl olur da albümün gizli parçası olur diyenler için geliyor hikâye: Miles Davis’in öldüğü gün Dulli, telesekreterinde iki mesaj bulur. İlki arkadaşından buluşacakları yerin tarifini veren bir mesaj, ikincisi ise yine aynı arkadaştan gelen çok daha kısa bir not: “Miles öldü. Alkol almayı unutma”. İşte bu Afghan Whigs klasiği, bu mesajın üzerine gelen ilham perisinin eşliğinde çıkar. Albüm tamamlandığı için de parça en sona gizlice eklenir. 

Mercury Rev – “Car Wash Hair” (1991)

Mecury Rev’in ilk albümü Yerself Is Steam’in sonunda yer alan gizli parça “Car Wash Hair” herhangi bir hatanın kurbanı olmaksızın baştan sona tasarlanmış bir proje ve CD’de 99. parça olarak gözüküyor. Albümün son şarkısı birkaç saniyelik bölümlere ayrılarak 8’den 98’e kadar farklı şarkı sıralamalarına bölünmüş. Ardından da 99. sıradaki parça olarak kapakta adı yazmayan “Car Wash Hair” geliyor. Erken 90’lar bağımsız rock günlerinin çiçeği burnunda bir örneği olan parçada shoegaze gitarda Dean Wareham’ın (Galaxie 500, Luna) olduğunu da ekleyelim. 

The Auteurs – Subculture (1993)

Albümün geri kalanına taş çıkaracak kalitede bir saklı parça da azılı romantik Luke Haines’den geliyor. The Auteurs’ün ilk albümü New Wave, kapağa yazılmaya hak kazanamamış olsa da “Subculture”un nağmeli gitarları ve kışkırtıcı sözleriyle sonlanıyor. 

Melt Banana – Untitled (1994)

Saklı parçaların en fantastiğini en sona bıraktık… Japon noise’unun nadide parçalarından Melt Banana’nınki gibi cinnet halindeki bir müziği dinlerken “Daha fazla ne olabilir ki?” diye düşünebilirsiniz… Hemen şunu söyleyelim ki, hayat daha nelere kadir sayın dinleyici! Sorunun en güzel cevabını yine grubun kendisi, ilk albüm Speak Squeak Creak’in sonundaki sürpriz şarkıda saklıyor. İbrenin 350 BPM’i vurduğu, bir buçuk dakikalık iki düzine parçanın ardından gelen bu isimsiz şarkı, eğer ki öncesindekileri insana unutturuyorsa orada bir duralım di mi… Sonradan öğreniyoruz ki, bu isimsiz sürpriz, albümdeki tüm parçaların aynı anda çalınmasının sebep olduğu bir delilikmiş, “Siz cinnetin ‘c’sini görmemişsiniz” diye yırtınıyor. 

Pet Shop Boys – “Postscript” (1994)

Very albümünün sonunda yer alan bu gizli parça bir dakikayı azıcık aşan uzunluğuyla, Chris Lowe’un seslendirdiği nadir Pet Shop Boys parçalarından biri. Söylenene göre Lowe bu parçayı AIDS’den ölen bir arkadaşının anısına yazmış. Bu özelliğinden ötürü onun albümde kuytu ve saklı bir hazine olarak tutulduğunu varsayabiliriz. 

The Stone Roses – “The Foz” (1994)

Gizli parçalar birçok kez grubun yavşaklık yapması için bir araç vazifesi de gördü, tıpkı The Stone Roses’ın Second Coming albümünde olduğu gibi. Son şarkının ardından gelen 4’er saniyelik boşluklardan oluşan 77 parçanın ardından albümün 90. parçası olarak başlayan “The Foz”, tutarsız piyano, mandolin, keman ve aksırık/tıksırık seslerinden oluşan 6 buçuk dakikalık bir saçmalık aslında, daha fazlası değil. İbret olsun diye buradaki listeye aldık. Bu arada, Ian Brown defalarca bu parçanın kaydı sırasında orada olmadığının açıklamasını yaptı ve “diğerleri öyle eğlencesine takılıyorlardı” dedi. Gördüğünüz gibi bazı kararlar insana ileride pişmanlık olarak geri dönebiliyor. 

Lauryn Hill – “Can’t Take My Eyes Off You” (1998)

The Miseducation Of Lauryn Hill albümü de en büyük sükse yapan gizli parçalardan birinin sahibi olarak tarihe geçsin. Bir Frankie Valli yorumu olarak bilinen ve albümdeki iki gizli parçadan biri olan “Can’t Take My Eyes Off You”, Lauryn Hill’in albümünün en önemli hitlerinden biri, hatta kendisi bu parçayla en iyi vokal performansı dalında Grammy’e aday bile gösterildi. 

Placebo – “Black Market Blood” (2000)

9 Ekim 2000 günü yayımlanan Black Market Music albümü, Placebo diskografisinin üçüncü uzunçaları. En sevdiğimiz Placebo parçalarından “Taste In Men”le açılan albüm, belki de grubun en çiğ ve karanlık hâline tanıklık ettiğimiz bir saklı parçayla bitiyor. Son parça “Peeping Tom”un ardından gelen uzun sessizliğin ardından 10:14 civarında başlayan “Black Market Blood”, dokunaklı atmosferiyle grubun hayran kitlesi arasında bir kült olarak anılıyor. Plak baskıları dışındaki tüm versiyonlarda mevcut.

Manic Street Preachers – “We Are All Bourgeois Now” (2001)

Gitarist Tim Gane’in Stereolab’den önceki tam sol indie-pop grubu McCarthy, Manics için en önemli ilham kaynaklarından biriydi. Manics, McCarthy’nin bugüne kadar tam üç şarkısını yorumladı. Bu yorumların en klası, Know Your Enemy’nin sonunda gizli bir parça olarak yer alan “We Are All Bourgeois Now”dı ve “Freedom Of Speech Won’t Feed My Children” bittikten birkaç dakika sonra başlıyordu. Şiir gibi olmuştu doğrusu; “Konuşma özgürlüğü çocuklarımın karnını doyurmayacak. Şimdi hepimiz burjuvayız”… Sonradan bu yorum, grubun b-side’ları ve ender bulunan kayıtlarını bir araya getiren Lipstick Traces toplamasında yer aldı.