Arşivden: Dandadadan’la yolun başında

30 Ekim’de Babylon’da gerçekleşecek Bant Mag.: Kendine Has 15 Yıl gecesinin kapanışını dergi serüvenimiz boyunca bir an bile dinlemekten sıkılmadığımız, canlı dinlemeyi de fazlasıyla özlediğimiz özel bir ekip yapacak: Dandadadan. Korhan Futacı, Feryin Kaya, Burak Irmak ve Berke Can Özcan dörtlüsü, uzun yıllardır Dandadadan olarak düzenli bir üretim içerisinde olmasa da beş yıl önce de 10. yıl kutlamalarımızda bizi kırmayıp sahne almış ve anıları tazelemişti. Şimdi sene 2019 ve Bant Mag. 15 yaşına giriyor. Partimizi aleve verme sorumluluğu bir kez daha Dandadadan’ın güvendiğimiz ellerinde.

Arşive dalıp Dandadadan anılarımızı da tekrar su yüzüne çıkarmak için daha iyi bir zaman olamazdı. Bu sefer 2005’e, Bant’ın 15. sayısının sayfalarına dönüyoruz. Her cuma Dorian’da sahne alan Dandadadan, henüz bir albüm yayınlamadan kusursuz canlı performansıyla hayatlarımızın vazgeçilmez bir parçası olmuştu. James Hakan Dedeoğlu’nun ekiple yaptığı bu röportaj, ilk ve şu ana kadar tek Dandadadan albümü Sen Bana Birini Android henüz gündemde bile değilken yapılmıştı.

Tamburada aile arabası, Dandadadan ise spor araba

Röportaj: James Hakan Dedeoğlu

Saat 23:30 gibi grup sahnede… İçkiler de tazelendikten sonra Dandadadan çalmaya hazır. Kısa bir sessizliğin ardından grubun dört elemanı enstrümanlarına yaptıkları yumuşak dokunuşlarla birlikte hep beraber vokal yaparak başlıyorlar geceye. Çarpıcı lirikler harika bir vokal paylaşımıyla bizlere aktarılırken, vokaller yerlerini bir anda Korhan’ın muazzam bir enerjiyle patlayan saksafonlarına bırakıyor. Ve gece akıyor… Berke’nin güçlü davul stiliyle yükselen müzik Korhan’ın efekt pedallarıyla bir orkestraya çevirdiği saksafonuyla ve Feryin’in bası ve Burak’ın klavyeleriyle coşuyor. Odam kadar mekânın duvarlarını canavar gibi notalarıyla yıkacakmış gibi çalıyor Dandadadan. Ve iki saate yakın sahnede kalıyorlar, biz de mekânda….

Bir hafta sonra grupla aynı masanın etrafında oturuyoruz. Grubu o gece izledikten sonra fazla söze gerek kalmadan ayarladığımız röportajı gerçekleştirmek için birlikteyiz. Aslında yine aynı yüzlerle bundan bir yıl önce başka bir isim altında röportaj yapmıştık. Peki o zamandan beri neler değişti? Neden dört eleman Tamburada’nın dışında Dandadadan’ı kurma gereği duydular: “Tamburada’daki herkesin kafasında farklı farklı müzikler yapma isteği var ve herkes birbirinin bu isteğine hem saygı duyuyor hem de destek oluyor” diyor Burak. Evet, aslında tuhaf bir grup Tamburada. Grubun bünyesinde bulunan yedi müzisyen de rahat durmak niyetinde değil. Tamburada’nın müziği onlara yetmiyor. Kafalarında farklı heyecanlarla dolaşırlarken kendilerini yeni bir grup kurmuş, proje geliştirmiş bambaşka bir müzik icra ederken buluyorlar. Dandadadan da bu müzikal açlığın ve arayışların ortaya çıkardığı projelerden biri ama belki de en güçlüsü: “Tamburada bir aile arabası gibiydi. Dandadadan ise spor araba gibi.” Korhan’ın bu sözlerine karşılık Berke de Dandadadan’ın duruşunu şöyle açıklıyor: “Bu grubun caz ya da etnik caz sıfatlarıyla anılmasını istemiyoruz. Sanırım Türk rock camiasında sayılacağız bu grupla.”

Dandadadan konserini izledikten birkaç gün sonra bir arkadaşıma grubu heyecanla anlatırken bana müziklerinin neye benzediğini sordu; cevabım şöyleydi: “John Zorn gürültüsünün, Morphine atmosferinde Türk rock’ıyla çarpıması…” Bu zorlama saptamamı gruba aktarıyorum: “Saydığın isimleri çok seviyorum ve etkileri var elbette ama bunun dışında müziğimizi nasıl tanımlarız bilmiyorum..” diyor Korhan. Ancak Dandadadan konserini izleyen herkesin suratında bir gülümseme yanında bir heyecanla ayrılmasının bir sebebi var. Sadece bu sınırlar için geçerli olmayan bir yenilik fışkırmakta grubun müziğinden; onlar yeni bir müziğin peşindeler ve bunu fark etmek hiç de zor değil: “Aslında biz de farkındayız farklı bir üretim içinde olduğumuzun ve bizi de heyecanlandırıyor bu. Müziğimizin Türkiye ile sınırlı kalmayacağını düşünüyoruz, bu yüzden birkaç tane İngilizce sözlü parça da yaptık.”

Açıkçası grubun iki saati bulan performansı sırasında üyelerin sarf ettiği enerjiyi gördükçe, onlardan çok siz yoruluyorsunuz. “Çıkıp çalmak bizim için en büyük keyif ya da aslında bir saplantı gibi. Çalmadan duramıyoruz. Bazen iki saati geçmiş oluyor, indikten sonra birbirimize bakıyoruz ‘Abi yine çalmak istiyorum’ diyoruz ve yeniden başlıyoruz.” diyor Korhan. Burak da bir Dandadadan konser gecesinin reçetesini çıkarıyor: “Bir gece, üç tişört, iki paket sigara ve dokuz votkaya mal oluyor!” Ama anlattıklarına göre İstanbul’un Anadolu yakasının sahil tarafına inen yeşil bir sokağında tuttukları bir müştemilatta kurdukları stüdyolarında –ki buranın adı Atölye- durum sahneden farksız. Grup zamanının büyük kısmını burada geçirerek parça üretiyor.

Dandadadan müziğinde ağırlıklı olarak enstrümanlar ön planda olsa da kimi zaman dört bir ağızdan yaptıkları, kimi zaman da Korhan’ın bitmek bilmeyen nefesiyle yaptığı vokaller grubun önemli bir damgası. Lirikler de bir o kadar çarpıcı: “Daha önce kendim için yazdığım yazılar vardı. Genellikle lirikler için bunlardan yola çıkıyorum. Varoluşçu bir tavırları olduğunu söyleyebilirim sözlerimin. Ama az ve hoş sözlü parçalar olsun yeter.”

Dandadadan henüz bir plak şirketiyle anlaşmış değil ama aceleleri de yok. Her gün atölyelerinde oturup parça üretmeye ve başka projelere bulaşmaya devam ediyorlar. Ama ürettikleri yeni parçaları harika performansları eşliğinde her Cuma Dorian’da giriş ödemeden dinlemek mümkün. Ama siz yine de dikkatli olun, çünkü bu kış onların kışı olacak gibi.