Arşivden: Mısırdan siyasî sanat notları
Röportaj: Ekin Sanaç Bu röportaj, Eylül 2013 tarihli Bant Mag. No:22’de yayımlanmıştır.
Oum Cartoon adlı bloguyla Mısır’da ana akım ve underground kanallar aracılığıyla yayımlanan siyasî karikatürler üzerine dünyaya yayın yapan Jonathan Guyer ile konuştuk.
2011 Ocak’ından bu yana Mısır’da değişim gösteren çok sayıda şeyden biri olan siyasî karikatür geleneği üzerine çalışan Jonathan Guyer ile geçtiğimiz ay İstanbul’da karşılaşıp, Oum Cartoon adlı bloguyla tanıştık. Aynı zamanda Cairo Review’un yardımcı editörlerinden olan Guyer, blogunda her gün Mısır gazete ve yayınlarında çıkan ya da editör barikatını aşarak, sanatçılar tarafından sosyal medya aracılığıyla paylaşılan siyasî içerikli karikatür ve işleri paylaşıyor, İngilizce’ye çeviriyor ve yorumluyor. Sanatçılar, karikatüristler ve illüstratörlerin artık kendilerini görünmez hissetmediği bir Mısır’dan siyasî sanat üzerine bazı yanıtlar burada.
Çizim ve siyasî karikatürlere nasıl ilgi duymaya başladığını biraz açabilir misin?
Üniversitenin son yılına kadar, sınıfın arkasında hep çizim yapan biriydim. Hepimizin bildiği süper kahramanları okuyarak büyüdüm ve Mad Magazine ’e kafayı taktım. Bu sayede R. Crumb, Daniel Clowes, Joe Sacco ve Art Spiegelman gibi illüstratörlerle tanıştım. Fakat en sevdiğim konu tek karelik siyasî çizimler; onların basitliği ve zarifliği. Tezimi karikatür çizerek hazırlamıştım ve sonrasında onları Washington’dan bloglamaya başladım.
Mısır’da yayımlanan çizim ve karikatürler üzerine çalışmaya nasıl başladın?
2007 kışında Kahire Amerikan Üniversitesi’nin gazetesi olan Caravan ’ın haber merkezine adım attığımda öğrenci yayınlarının editörü siyasî karikatür çizmek üzerine bana tek bir direktif vermişti: “Canının istediği her şeyi yayımlayabilirsin, ama Başkan Mübarek ve Mısır Ulusal Demokrasi Partisi’ne dokunma”. Ocak 2011’de ayaklanma baş gösterdiğinde Washington DC’de bir ofiste oturuyordum. Mısır’a geri dönmek için bir plan yaptım. Mısır’daki araştırmamı destekleyebilmek için tam burs kazanma hakkı elde ettiğim için minnettarım. Haziran 2012’de Muhammed Mursi seçildiğinden beri Mısır basınında yayımlanan çizimleri inceliyorum. İlk başta sansür mevzuunun nasıl değiştiğini, kırmızı çizgilerin nasıl yer değiştirdiğini anlayabilmek vardı aklımda. Ama Mısırlı sanatçılarla konuştukça kafamda çok daha fazla soru belirdi. Hükümetler anlatılarını nasıl oluşturuyor? Çizerler bunlara nasıl meydan okuyor? Neden farklı politik bağları olan insanlar çizimlerinde aynı sembolleri kullanıyor? Mübarek’in çizimini yayımlayan ilk çizer kimdi? Bundan birkaç ay önce de bu konulara dair bulduğum şeyleri paylaşabildiğim blogum Oum Cartoon ’u başlattım.
Mısır ve Türkiye, gündemin hızına yetişilemeyen ülkeler olmak açısından birbirine benziyor. Her gün o kadar çok kızışan ve değişen bir gündem var ki, bu da karikatürist ve çizerler için çokça malzeme demek. Bunun Mısır’daki siyasî karikatür geleneğinin gelişimi için itici bir güç olduğunu söyleyebilir misin?
Mısır’da her şey çok hızlı hareket ediyor, takip etmek güç. Siyasî karikatürleri bu kadar zorlayıcı bulmamın sebebi günlük haberlerin birer enstantanesini yaratıyor olmaları. Mısır’ı ayıran (en azından Amerika’dan) şeyse günlük bir gazetede çok fazla sayıda çizime yer verilmesi. Günde bir düzine karikatür yayımlayan gazeteler var. Bir de Kahire’de yeni çizgi romanlar çıkmaya başladı. Elbette İstanbul’da gördüğüm gibi bir karikatür dergisi okuma geleneği asla yok orada. İstanbul’da bir bayide bir sürü çizgi dergiyle karşılaşabiliyorsun. Ama ben Mısır’da bu geleneğin daha da yaygınlaşacağını göreceğimizi düşünüyorum. Beni en çok etkileyen ise çizerlerin her gün yeni bir can alıcı nokta yakalayabiliyor olması.
Mısır’daki yayın ve çizerlerin yasal olarak ve risk anlamında nasıl bir mücadele yürüttüklerine dair neler gözlemledin? Otosansürü nasıl yorumluyorsun?
Mısır dört sene içinde dört farklı rejim gördü. Mübarek, ordu, Mursi ve yine ordu. Başkanı ve dini rencide edecek şeylere karşı yasaklar gibi geçmişe ait kanunlar ceza yasasındaki yerlerini koruduysa da, her başa geçen tarafından farklı şekillerde uygulandı. Son zamanlarda hapse giren bir çizer olmadı, ama dava edilen, hedef alınan, tehdit telefonlarına maruz kalan çok oldu. Ama bu hiçbir çizeri yıldırmadı. Yasa buna karşı olsa da onlar liderlerini eleştirmeye devam ediyor. Çizerler, iş kuralların etrafından dönmeye gelince krallar.
Sana göre Kahire’deki ayaklanmalar ve çizim/sanat arasındaki bağlantının temelinde neler var?
Bu zor bir soru. Mısırlı çizerler 2011 ayaklanmasında illüstrasyonlarını tabelaların üzerinde ve Tahrir Meydanı’ndaki çadırlara asılı bir şekilde gördüklerinde şaşırdılar. Popüler olan çizimler duvarlarda grafiti olarak karşılarına çıktı. Çizerler devrimi teşvik etmiş mi oldu? Sanatçılar 2000’lerin sonlarına doğru Mübarek’e karşı epey bir zorluyordu; onu hicvetmek için farklı yollar bulup editör barikatı gibi farklı sansür kanallarını aşabilmek için uğraşıyorlardı. Ama seslerini duyuramadıklarını hissediyorlardı. Ocak 2011’de tüm bunlar değişti.
Mısır’daki duvar boyama geleneğine az çok aşinayız. Kahire sokak sanatı üzerine çalışan fotoğrafçı John Wreford da geçtiğimiz günlerde sokak sanatının protestolar üzerinde etkisinin değil, protestoların sokak sanatı üzerinde yoğun bir etkisi olduğunu açıkladı ve duvar boyamada 25 Ocak sonrasında büyük bir devrim yaşandığını belirtti. Elbette özellikle de ölen insanların portre çizimleriyle… Burada, Gezi Parkı’yla başlayan süreçte mizah ve sanat geleneğinin hızla sokağa yayılışını deneyimledik. Sen sokak ve sanat arasında bu anlamda son yıllardaki süreci nasıl değerlendiriyorsun?
2007’de Kahire’de okurken duvarda resim yok denecek kadar azdı. 2011’de oraya döndüğümde ise sokakların tamamı resimlere bürünmüştü. En büyük ve en ürkütücü devlet binaları, polis barikatları, her yer… Tahrir Meydanı’ndan bir blok ötede yer alan Tahrir Amerikan Üniversitesi’ni çevreleyen duvarlar, öldürülen gençlerin olağanüstü güzellikteki psikedelik portreleriyle kaplıydı. Otoriteler zaman zaman bu çizimlerin üzerini boyamaya çalışıyor. Geçtiğimiz kasım ayında Mursi’nin Tahrir’i çimlendirip, her yere polis diktiğinde olduğu gibi. Ama elbette grafiti her zaman geri dönüyor; üstelik öncekinden daha parlak ve daha sinirli olarak.
Kısa süre önce Mısır’ın ileri gelen çizgi dergilerinden Tok Tok ’un kadınlar üzerine özel bir sayı hazırladığını okudum. Makale, özel gücü kadınları sokakta tacizden kurtarmak olan Mısırlı bir Süpermen karakterinden de bahsediyordu. Sanat, karikatür ve bu çizgilerin Mısır’da kadın haklarına yönelik farkındalığı arttırmak adına güçlü bir unsur olduğunu söyleyebilir misin?
Tok Tok dergisinin editörlerinden Makhlouf, Mısır’ın en büyük gazetelerinden birinin çizeri. Süpermen karakterinin yaratıcısı da o. Bu, harika bir mesaj ve taciz ve saldırıda sınır tanımayan Mısır sokaklarında kesinlikle hızla yayılması gerekiyor. Ne kadar geniş bir etkisi olacağını söylemek ise güç. Gazetede Makhlouf ile birlikte çalışan Doaa El-Adl ise Mısır’ın ileri gelen kadın karikatürcülerinden biri. Kadın sünnetine karşı birçok işi var. Çizimleriyle, dinin kadınları zapt etmek için ne yollarda kullanıldığına dikkat çekiyor. Projesi devrim niteliği taşıyor ve umuyorum ki geniş bir izleyici kitlesine ulaşarak hak ettiği etkiyi yaratacak.
Tüm çizimler Mısır’ın tanınmış grafik sanatçılarından biri olan Ganzeer’e aittir ve sanatçının izniyle kullanılmıştır.