Arşivden: Sinemacı ve müzisyenlerin dirsek teması

Radiohead gitaristi ve film müziği bestecisi Jonny Greenwood, 5 Kasım 1971 günü İngiltere’nin Oxford şehrinde dünyaya geldi. Göz kamaştıran bir kariyerle zamanının en nitelikli müzisyenlerinden biri olarak anılan Jonny Greenwood’un Paul Thomas Anderson ortaklığından hareketle, sıklıkla yolları kesişen sinemacı ve müzisyenlere bakalım. 

Yazı: Cem Kayıran – İllüstrasyon: Sadi Güran 

Zorlu PSM Mag. 04 / Temmuz 2016 

Radiohead’in uzun süren sessizliğini A Moon Shaped Pool isimli dokuzuncu stüdyo albümüyle bozması, beraberinde kitlesel anlamda müzik sahnesine dair birçok göz ardı edilmiş detayı da gündeme getirmişti. Grubun albümden önce hayranlarına el ilanı yollamak, internetten tamamen elini ayağını çekmek gibi ilginç girişimlerinin sonrasında gelen iki nefis video klip, Radiohead’in dönüşünü yine görkemli bir hâle büründürmüştü. İkinci klip “Daydreaming”in yönetmenliğini, daha önce birçok filminde grubun gitaristi Jonny Greenwood’la çalışmış olan Paul Thomas Anderson üstleniyordu. Greenwood’un İsrailli besteci Shye Ben Tzur’la birlikte Hindistan’daki müzik dolu yolculuğunu konu eden Junun isimli belgeseli çeken Paul Thomas Anderson, son yıllarda Jonny Greenwood’la bir “ikili” hâlini aldı. Sinema ve müzik dünyalarından sıklıkla yan yana anılan ikililer Greenwood ve Anderson’dan ibaret değil elbet. 

Danny Elfman – Tim Burton 

Danny Elfman, 1982 yılında ağabeyi Richard Elfman’ın yönetmenliğini üstlendiği Forbidden Zone’la başlayan film müziği yolculuğunda onlarca ödül kazanmış bir besteci. Birçok efsanevi yönetmenle çalışmış olan Elfman’ın atmosferik müzikleri, Tim Burton’ın kendi filmlerinde yüzlerce detayla birlikte kurguladığı eşsiz dünyanın da en önemli parçalarından biri. İlk olarak 1985 yılında Pee-Wee’s Big Adventure filminde birlikte çalışan ikili, sonraki yıllarda Tim Burton’ın yapımcısı olduğu ya da yönetmenliğini üstlendiği on beşi aşkın filmde birlikte çalıştı. Beetlejuice, Edward Scissorhands, Batman ve Charlie and the Chocolate Factory gibi klasikleşmiş Burton filmlerinin müziklerinden sorumlu olan Elfman, son olarak ünlü sinemacının yapımcılığını üstlendiği Alice Through the Looking Glass’ta besteleriyle yer almıştı. 

Elliot Goldenthal – Julie Taymor 

Daha çok çeşitli tiyatro oyunları, opera ve müzikallerle tanınan yönetmen Julie Taymor’ın 1999 yılında William Shakespeare uyarlaması Titus’la birlikte başlayan sinema yolculuğunda şu ana kadar çektiği tüm filmlerin müzikleri, eşi Elliot Goldenthal tarafından bestelendi. 2002 yılında çekilen Frida filmiyle En İyi Orijinal Müzik dalında Altın Küre ve Oscar kazanan ikili, Across the Universe ve A Midsummer Night’s Dream gibi etkileyici müzikal filmlere de imza attı. Goldenthal’in bugüne dek birlikte çalıştığı diğer yönetmenler arasında Gus Van Sant, Joel Schumacher, David Fincher ve Neil Jordan gibi isimler de bulunuyor. 

Mark Mothersbaugh – Wes Anderson 

Mark Mothersbaugh için yakın sanat tarihinin en eğlenceli karakterlerinden biri tanımını yapmak hiç de abartılı olmaz. Kurucusu olduğu Devo’yla “müzik grubu” konseptini bambaşka boyutlara taşıyan Mothersbaugh, kariyeri boyunca birçok farklı disiplinde üretimlere imza attı. Doksanlı yıllarda birçok farklı türden TV yapımının müziklerini hazırlayan Mothersbaugh, sinema sektöründe de sıklıkla yer almayı sürdürdü. Mothersbaugh’nun müziklerini belki de yapımlarında en usta şekilde kullanan yönetmen, Bottle Rocket, Rushmore, The Royal Tenenbaums ve The Life Aquatic with Steve Zissou filmlerinde müzisyenle birlikte çalışan Wes Anderson’dır. Filmlerinde eşine az rastlanır bir denge yaratmayı alışkanlık edinen Wes Anderson’ın, Mothersbaugh imzalı müzikleri temel alarak kurguladığı sahneleri, sinemanın son on, on beş yılının en akılda kalıcı sahneleri arasında.  

Carmine Coppola – Francis Ford Coppola 

Her jenerasyonundan sinemacı çıkaran bir aile olan Coppola’lar, sektörün geçirdiği evrimlerin hepsine tanık oldu ve her dönemde sinema tarihinin köşe başları olarak anılacak filmlere imza attı. Kimi zaman aile içinden farklı kişiler, aynı projelerde de farklı görevlerle karşımıza çıktılar. The Godfather filmleri, Apocalypse Now ve Gardens of Stone gibi yapımların yaratıcısı Francis Ford Coppola’nın bahsi geçen filmlerin müziklerinde babası Carmine Coppola’nın da imzası vardı. Virtüözite seviyesinde flüt çalan Carmine Coppola, kariyeri boyunca birçok orkestranın şefliğini de üstlenmişti. 

Gabriel Yared – Angelina Jolie 

Beyrut doğumlu müzisyen Gabriel Yared, ismini özellikle 1996 yılında The English Patient filmi için yaptığı müziklerle duyurmuştu. Kendisine bir Altın Küre ve bir Oscar kazandıran bu filmin ardından birçok büyük bütçeli yapımda çalışan Yared, son yıllarda yönettiği filmlerle de karşımıza çıkmaya başlayan Angelina Jolie’yle sıklıkla işbirliği yapıyor. Jolie’nin yönetmenlik kariyerinin ilk filmi olan In the Land of Blood and Honey’de müzikleriyle yer alan Yared, festivallerin gözdesi olan; Jolie’nin yazıp yönettiği ve başrolünü Brad Pitt’le paylaştığı By the Sea’nin de müziklerinden sorumluydu.  

Ennio Morricone – Quentin Tarantino 

İhtişamlı kariyerinin ilk Oscar’ını Quentin Tarantino’nun The Hateful Eight’iyle kazanan Ennio Morricone’nin imzası birçok klasikleşmiş filmde yer alsa da son zamanlarda ismini en çok birlikte andığımız yönetmen yine Tarantino’ydu. Fakat ikilinin ortaklığı, bu dosyada yer alan diğerlerinden epey farklı bir şekilde ilerledi. Tarantino, büyük bir Morricone hayranı olduğu için hemen hemen her filminden önce İtalyan müzisyenin kapısını çalıyordu. Neredeyse her defasında, takvimleri denk düşmediği için Morricone’nin önceki dönemlerde yaptığı film ve tema müziklerinden bazı kısımların Tarantino’nun filmlerinde kullanılmasına izin veriliyordu. Django Unchained filmine üç beste veren Morricone, kendisine Oscar kazandıran The Hateful Eight filminin müziklerini de bir aylık süre içerisinde, daha önce bir John Carpenter filmi için bestelediği fakat sonradan kullanılmayan parçalardan yola çıkarak hazırladı. Morricone’nin mirasını mercek altına aldığımız A’dan Z’ye dosyamıza buradan ulaşabilirsiniz.