Bant Mag. No:36'dan // 2014'ün en iyi 50 filmi

Bant Mag.’ın her yıl vizyona giren ve girmeyen filmleri bir arada harmanladığı listesi, 2014’ün bize göre sinemasal özeti niteliğinde…

Yazı Melikşah Altuntaş, Deniz Cuylan, Merve Kayan, Gözde Naiboğlu, Müge Yıldız, Göktan Yılmaz

İllüstrasyon Merve Atılgan, Aykut Aydoğdu, Ethem Onur Bilgiç

NOT: Bu yılki listelerde, Türkiye’de 2014’te gösterime giren / piyasaya çıkan, ancak Bant Mag.’ın 2013’te değerlendirmeye aldığı La Grande Bellezza, Inside Llewyn Davis, Le Passe, 12 Years A Slave, Nebraska, Stray Dogs, The Grandmaster, Only Lovers Left Alive, Child’s Pose ve Gloria gibi filmlere yer verilmemiştir.

NOT 2: Bu yazıda, listenin ilk 10 filmi yer alıyor. 50 filmlik tüm listeyi görmek için buraya tıklamanız yeterli.

10. GONE GIRL
David Fincher’ın yaşayan en yetenekli Amerikalı yönetmenler listelerinin gediklilerinden olmasının bir nedeni var elbette. Gerilim türüne böyle incelikli yaklaşan, Amerikan sinemasının ana akım kodlarına, kendine has bir rejiyle meydan okuyan başka kaç yönetmen var ki? Fincher’ın bu kez evlilik denen girdap müesseseyi polisiye bir gerilim ve keskin bir mizahla didiklediği filmi Gone Girl, yılın en iyileri arasındaki haklı yerine rahatça kuruluyor. M.A.

9. 20.000 DAYS ON EARTH
Benim gibi Nick Cave’e, etrafındaki birtakım güzel ve akıllı kızlar dinlediği için maruz kalmış birisi olsanız bile bu belgesel sizi oturduğunuz yere mıhlayacak. Nick Cave hayranıysanız da zaten ilk dakikasından itibaren kendinizden geçirecek.  Müzik dünyasındaki son büyük ego, Nick Cave olmayı niye hak ettiğini, kurmacanın ve gerçeğin iç içe geçtiği, şiirsel bir estetikle bize kanıtlıyor. D.C.

8. EN DUVA SATT PÅ EN GREN OCH FUNDERADE PÅ TILLVARON (A PIGEON SAT ON A BRANCH REFLECTING ON EXISTENCE)
Roy Andersson’ın Songs from the Second Floor ve You, the Living ile  devam eden yaşayanlar üçlemesinin son filmi. Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan’ın sahibi olan film, ismiyle Peter Bruegel (the Elder)’ın “The Hunters in the Snow” resmine gönderme yapıyor, iki gezgin satıcının yolculuğunu konu edinen filmin ilk ilhamıysa Vittorio De Sica’nın Ladri di biciclette’i. M.Y.

wolf-of-wall-street-pic07

7. THE WOLF OF WALL STREET
Amerikan sineması tarihine adını altın harflerle yazdırmış olmasına rağmen, hâlâ 25 yaşında yönetmen enerjisiyle filmler çekmekten ve hayranlarına dev tatminler yaşatmaktan geri durmayan Martin Scorsese, bir kez daha turnayı gözünden vuruyor ve Mean Streets, Goodfellas gibi başyapıtlarının yanına taş gibi bir film daha ekliyor. Leonardo DiCaprio’nun kariyerinin en iyi performansı da cabası! M.A.

6. FORCE MAJEURE (TURIST)
Ruben Östlund, Force Majeure’ü yaparken iki amacı olduğunu söylüyor: Sinema tarihindeki en gerçekçi “çığ” sahnesini çekmek ve boşanma oranını arttırmak. Buna ikna olarak gittiğimiz filme “yine mi Avrupalı sorunlu aile hikâyesi?” diye önyargıyla yaklaşmak üzereyken, müthiş tatmin edici baba karakterinin reisliğinde (!) modern hayatın karanlığı içinde rahatsızca gülerken buluyoruz kendimizi. M.K.

IDA

5. IDA
Polonya sinemasının ustalarından Pawel Pawlikowski’nin bu 80 dakikalık nakış gibi işlenmiş filmi, 4:3 kadrajına âdeta dev bir sergi dolusu fotoğraf karesi yerleştiriyor. Her anı ve her karesi izleyeni büyüleyen Ida, genç bir rahibenin hiç tanımadığı ailesinin savaş yaralarıyla yüzleşmesini konu ediyor. Seyircisini nazik rejisi ve kırılgan atmosferiyle vuran film, 1960’lar Polonya’sından kopup gelmiş kırık bir ağıt. M.A.

4. THE GRAND BUDAPEST HOTEL
Çektiği hiçbir şeyin cazibesine karşı koyamadığımızı artık kabul etmek zorunda olduğumuz hipster tanrısı Wes Anderson, yine ne yapıp ediyor ve şatafatlı, büyüleyici ve tadından yenmez pembe-mor bir pastayı suratımızın ortasına yapıştırıveriyor. Her zamanki gibi yine dev bir oyuncu kadrosunu, kendine özgü, iki boyutlu dünyasının içine hapsedip, üzerlerine giydirdiği kostümlerle, onlarla bir oyuncak bebek gibi oynamış Anderson ve ortaya aşık olunası bir film daha çıkarmış. Çaresiz, karşı koyamıyoruz… M.A.

2014_sinema_top_03

3. KIŞ UYKUSU
Nuri Bilge Ceylan’ın kendine özgü ustalıklı görsel anlatımından ziyade diyaloglara verdiği ağırlık dolayısıyla belki de şimdiye kadarki en hırslı yapımı Kış Uykusu, Cannes’da bu yıl Altın Palmiye’nin de sahibi olmuştu. Başkarakterin baskın egosunun zayıflıklarını ve bunaltıcılığını incelikle işleyen film, 196 dakikalık ekran süresinin her saniyesine uyuyan bir gerginlik sindirmeyi başarıyor. G.N.- İllüstrasyon: Merve Atılgan

2014_sinema_top_02

2. BOYHOOD
Geçtiğimiz yıl Before Midnight’la konuşan ve yaşayan film yapmaktaki becerisini ustalıklı bir filmle daha hatırlatan Richard Linklater’ın, kendinden çok yapım aşamasıyla konuşulan görkemli filmli Boyhood, 12 yılda çekilmesinin esprisini, yalnızca bir prodüksiyon notu olarak değil, eşi benzeri olmayan bir sinemasal tecrübe olarak da seyircisinin kanına zerk eden, nadide bir büyüme filmi. Hayatınızın hangi döneminde büyümeye karar verirseniz verin, işte o gün raftan indirip izlemek için harika bir filminiz olduğunu artık biliyorsunuz… M.A. – İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç

2014_sinema_top_01

1. WHIPLASH
Evet, elbette 29 yaşındaki Damien Chazelle sinemanın gizemini çözüp, bugüne kadar söylenmedik bir söz söylemedi. Hattâ öğrencisini zorlayan, sıkıştıran, baskı uygulayan öğretmen tiplemesini biraz klişe bulmak da mümkün. Ancak Whiplash’in bu listenin tepesine yerleşme nedeni de zaten söylenmeyeni söylemesi, yapılmayanı yapması değil. Yapmaya çalıştığı her şeyi kusursuzca yapması… Beyazperdede uzun zamandır görmediğimiz, saat gibi işleyen benzersiz bir kurgu, klasik müzik konservatuvarı eğitimini damardan alan baş karakterinin tüm stresini olduğu gibi seyircisine yükleyen, surattaki sivilceyle oynatıp kanatan bir reji ve bu rol için doğduğuna emin olduğumuz Miles Teller ve J.K. Simmons’ın enfes performansları… Antolojik finali, coşkulu sinema dili ve yarattığı benzersiz tecrübeyle Whiplash, yılın filmi! M.A. – İllüstrasyon: Aykut Aydoğdu