Bant Mag. No:37'den: Beyazperdede etik problematik keyfi: "Force Majeure"

Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde izleyici karşısına çıktığı mayıs ayından beri yılın en çok konuşulan sinema olaylarından birine dönüşen Force Majeure, seyircisine beyazperde karşısında ecel terleri döktüren, gerçek bir insanlık sınavı!

Yazı: Melikşah Altuntaş – İllüstrasyon: Can Çetinkaya

Involuntary ve Play filmleriyle ülkesi İsveç’te ve Cannes başta olmak üzere çok sayıda önemli festivalde övgüyle karşılanan genç yönetmen Ruben Östlund, uluslararası bir hite dönüşen yeni filmi Force Majeure (Turist) ile kariyerindeki asıl sıçramayı gerçekleştirmiş görünüyor.

Force Majeure’ün uluslararası arenada bu denli bağıra basılmasının nedenlerinden biri, hiç kuşkusuz birkaç yıl önceki A Seperation hadisesinde olduğu gibi, dünyanın dört bir yanında yaşayan ve birbirinden farklı dillerde konuşan insanların ortak duygularına hitap edip, her an karşısına çıkabilecek bir gündelik problematiği merkeze alarak, birlikte yatağa girdiğimiz sevdiklerimizi sorgulamamıza neden olabilecek bir hikâyeye odaklanması.

KAÇ BABA KAÇ!
Anne baba ve iki çocuktan oluşan İsveçli bir ailenin kayak tatili sırasında, çığ düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalınan bir anda, babanın bir anda ailenin diğer üyelerini bırakıp kaçması, fakat olayın kontrol altına alındığı birkaç saniye sonra kaçtığı yere geri dönmesiyle yaşananları konu alan Force Majeure, aile kavramını vahşice didikleyerek, aidiyet ve nedamet duygularıyla dalgasını geçiyor.

İnsan ruhunun karanlık güdülerini, basit gibi görünen bir olay üzerinden sorgulamaya girişen ve insanı birtakım etik soru ve sorunlarla yüzleşmeye iten film, karakterleri de kendi süresi içerisinde birbiriyle tartıştırarak, mutlak bir doğrunun mevcudiyeti olup olamayacağı üzerine kafa yormaya davet ediyor.

Hikâye içerisinde seyircisini ahlakî bir ikilemle baş başa bırakıp aradan çekilmeyi de ihmal etmeyen yönetmen Östlund, son dönem beyazperdeye yansıyan Adore, The Skin I Live In ve Le Passe gibi filmlerde de şu veya bu şekilde seyirciyle muhatap edilen etik meselelerden birini, izleyicinin başına örüp, muazzam bir final sekansıyla son darbeyi indiriveriyor.

Bant Mag. No:37’de yer alan yazının devamını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.