Benzemez Dijital Sana: Ceylan Ertem yanıtlıyor

Analog fotoğrafa adanmış Benzemez Dijital Sana sergisini İstanbul’un köklü fotoğraf stüdyolarından Tunç Fotoğrafçılık iş birliğiyle hazırladık. Serginin sanatçı seçkisi, fotoğraf sanatçıları Aylin Güngör ve Ayşegül Karacan tarafından belirlendi. Her sanatçıya Tunç Fotoğrafçılık’ın yeni ürünü olan NEVO filmden 2 adet verildi ve fotoğraflar bu filmlerle, sadece analog kameralarla çekildi. İçerik konusunda herkes tamamen serbestti. Benzemez Dijital Sana’yı buraya tıklayarak gezebilirsiniz.

Serginin 15 katılımcısına sorduk: Sergideki fotoğraf(lar)ını nasıl anlarda, nerede ve ne hislerle çektiler? Analog fotoğrafçılık ve hissiyatı günümüz dijital dünyasında onlar için nasıl bir ayrışma taşıyor? Fotoğraf makinesinin arkasında olmak ne ifade ettiriyor? İç dünyaları fotoğrafladığı dış dünyalara nasıl yansıyor? Son zamanlarda kendileriyle ilgili keşfettikleri bir şey oldu mu? Önümüzdeki günlere dair paylaşabilecekleri ne gibi havadisler var? 

Ceylan Ertem yanıtlıyor
“Köy hayatını çocukluğumdan beri çok severim ve çocukluğumun yarısı da köyde geçmiştir, Sapanca’da Yanık köyünde. Bu geri dönüşü; Taksim’de, Beyoğlu’nda, Kadıköy’de ve çevresinde geçen 20 yıldan sonra dört gözle bekliyordum. Sonunda böyle bir ortama dönebildiğim için çok mutluyum. Bunun kutlaması olarak da görebiliriz çektiğim fotoğrafları.”

“Sergide yer alan fotoğrafları yeni taşındığım Kılıçlı köyünde çektim. Köy hayatını çocukluğumdan beri çok severim ve çocukluğumun yarısı da köyde geçmiştir, Sapanca’da Yanık köyünde. Bu geri dönüşü; Taksim’de, Beyoğlu’nda, Kadıköy’de ve çevresinde geçen 20 yıldan sonra dört gözle bekliyordum. Sonunda böyle bir ortama dönebildiğim için çok mutluyum. Bunun kutlaması olarak da görebiliriz çektiğim fotoğrafları.”

“2 ay evveldi, birkaç arkadaşım beni yeni evimde ziyarete gelmişlerdi. Bir yürüyüşe çıkmıştık; o yürüyüşte karşıma çıkan hayvanlar, enteresan evler, köy halkı fotoğrafları aslında bunlar. Daha elimde çok kare var ama aralarından seçebildiklerim bunlar.”

“Galiba son 20 yıldır memleketin en büyük şehrinin, en önemli şehir merkezlerinde geçti hayatım. Şarkıcılık, şarkı yazarlığı konusunda şehrin bana kattıkları yadsınamaz ancak dediğim gibi içimde hep o ağaçlar, kırlarda geçen saatler, doğaya uzun uzun bakmalar, dağ, orman aşkı hep ağır bastı. 20 yıldaki neredeyse bütün üretimlerimi fotoğraf ya da video ile anlatmam gerektiğinde genel olarak hep ağaç önünü, bir orman içini tercih ettim. Hatta 2 video klibimde şehirden koşarak kaçan ve doğayla mutlu olan bir insanı konu almışızdır. Galiba dış dünyaya aslında doğru olan bu, binalar / beton bizi mutlu etmeyecek, bizi insanlardan da çok mutlu edecek yaratıklar hayvanlardır demeye çalışan bir Ceylan var galiba. O nedenle de sanki fotoğraflara bu yansıyor.”

“Önümüzdeki günlere dair paylaşabileceğim havadislerle ilgili de aslında Bant Mag.’ın yaratıcılarının, yani Sadi, Hakan ve Aylin’in çok iyi bildiği gibi; şarkıcı, şarkı yazarı, müzisyen insanları beraber yaşadığı hayvanlarla fotoğraflamak ve bunu bir sergi olarak insanlarla paylaşmak hayalim var. Sezen Aksu’dan Hayko Cepkin’e, Korhan Futacı’dan Cenk Erdoğan’a herkesten söz aldım. Herkes, Mamiya’mın karşısına geçmek için şu anda hazır. Konserler ve bütün işler biraz durulduğunda, sanırım sonbahar – kış aylarında bu projeyi gerçekleştirmek gibi bir hayalim var. Fotoğrafla ilgili hayalim bu. Müzikle ilgili zaten hiç durmadan yoğun hayaller ve projeler devam ediyor. Onları zaten duyururum.”

“Sanırım kendimle ilgili keşfettiğim yeni bir şey yok. Sadece daha güçlü olduğumu, psikolojik olarak çok daha iyi hissettiğimi ve sanki her şeyin üstesinden gelebilir bir Ceylan’a doğru yürüdüğümü hissediyorum. Bu da artık 40 yaşın getirdiği bir armağan olsa gerek, hayatın bana verdiği.”