Benzemez Dijital Sana: Nilipek. yanıtlıyor

Analog fotoğrafa adanmış Benzemez Dijital Sana sergisini İstanbul’un köklü fotoğraf stüdyolarından Tunç Fotoğrafçılık iş birliğiyle hazırladık. Serginin sanatçı seçkisi, fotoğraf sanatçıları Aylin Güngör ve Ayşegül Karacan tarafından belirlendi. Her sanatçıya Tunç Fotoğrafçılık’ın yeni ürünü olan NEVO filmden 2 adet verildi ve fotoğraflar bu filmlerle, sadece analog kameralarla çekildi. İçerik konusunda herkes tamamen serbestti. Benzemez Dijital Sana’yı buraya tıklayarak gezebilirsiniz.

Serginin 15 katılımcısına sorduk: Sergideki fotoğraf(lar)ını nasıl anlarda, nerede ve ne hislerle çektiler? Analog fotoğrafçılık ve hissiyatı günümüz dijital dünyasında onlar için nasıl bir ayrışma taşıyor? Fotoğraf makinesinin arkasında olmak ne ifade ettiriyor? İç dünyaları fotoğrafladığı dış dünyalara nasıl yansıyor? Son zamanlarda kendileriyle ilgili keşfettikleri bir şey oldu mu? Önümüzdeki günlere dair paylaşabilecekleri ne gibi havadisler var? 

Nilipek. yanıtlıyor
“Analog fotoğrafçılığın hissiyatını ifade etmek için bir anlık durma sanırım en net özet olabilir. Zamanı dondurma hâlâ hissettiğim bir şey analog fotoğrafta. Ama dijitalde, daha doğrusu telefon fotoğraflarında her şey akmaya devam ediyor gibi.”

“Uzun yürüyüşlere çıkmayı, etrafıma bakmayı seviyorum. Bir süredir akademik çalışmalardan pek yapamadığım bir şeydi, haliyle kafamı evden çıkarabildiğim, insanlarla karşılaştığım her an benim için çok değerli hâle geldi. Fotoğrafları çekerken de aslında şaşkın şaşkın etrafıma bakıyor, normal zamanda belki beni rahatsız edecek kalabalıklara, binalara, yüksekliklere seviniyordum.”

“Sıcak bir gündü. Yanımda Berkay ve köpeğimiz Fıstık da vardı. İnsanları sırtlarından çekmeyi seviyorum; yüz olduğu zaman insan ilk yüze bakıyor, ama yüz olmadığında insanların duruşları ayrı bir duygusal ifade hâline geliyor. Bir yandan da, özellikle analog fotoğraf çekerken kafamı kaldırıp bakmayı seviyorum. Kısa binaların, ağaçların arasından yükselen gökdelenler, bazen karşılaştığım, çok az göze çarpan küçük süslemeler, güneşin yaprakların arasından ışıldaması, trafik ışıkları… Hayatın kendi içinde bir akışı olduğunu ve ufak, bazen göze çarpmayan detaylarla ışıldadığını hissediyorum vizörden bakarken.”

“Analog fotoğrafçılığın hissiyatını ifade etmek için bir anlık durma sanırım en net özet olabilir. Zamanı dondurma hâlâ hissettiğim bir şey analog fotoğrafta. Ama dijitalde, daha doğrusu telefon fotoğraflarında her şey akmaya devam ediyor gibi. Yani nasıl anlatabilirim, belki o ânı hatırlamak için, ama o ânın duygusunu, o an olanı, o insanları dondurmak ve sarıp sarmalamak başka bir duygu. Dijital makine kullanırken de çok farklı değildi aslında, bu his yine vardı. Analogda buna bir de fotoğrafları görene kadar geçen zaman ekleniyor; bir bakıyorum sanki etraftan bir sürü şey toplayıp bir sandıkta saklamışım, kapağı açıyorum ve oradalar.”

“Fotoğraf çekmek çok uzun zamandır aktif olarak yaptığım bir şey değil, ama eskiden hem bir saklanma hem de bir gözlem aracıydı benim için. Özellikle anlık duygu ifadelerini ya da değişimlerini yakalamayı seviyorum. Önceden bulunduğum ortamlarda kimseyle konuşmadan hayalet gibi gezerek yaptığım bir şeydi, şimdi bizzat o makinenin arkasında olmak diyalogun kendisi gibi.”

“Ben insanlara yaklaşmaktan, canlarını sıkmaktan çekinirim çoğunlukla. Haliyle fotoğraflar da genelde uzaktan, fark ettirmeden gözleyen birinin gözünden çıkıyor. Sıradan olana, gündelik olana büyük bir sevgim var, büyük meselelerde de, atıyorum konser fotoğrafı çekerken de, aslında yine hayata dair ifadeleri, bağlantı anlarını, gülüşleri yakalamayı seviyordum.”

“Havadislere gelince, Mektuplar’ın canlı versiyonunu çekmiştik, video video yayınlamaya devam ediyoruz. Vesileyle ikinci bölümün canlı versiyonları da içeren extended edition’u çıkacak. Onun dışında da bazı iş birlikleri var çok heyecanlandığımız…”