“Beynim tamamen bir çöplük”: özgürerman’la ilk solo sergisi “Fanus” üzerine

Uzundur “çirkinin ve mutsuzluğun estetiğini yakalamaya çalıştığını” söyleyen illüstrasyon ve animasyon sanatçısı özgürerman ile kişisel deneyimlerinden, bugünden ve yaşadığı yerden ilham alarak yarattığı bir distopik evrene açılan ilk solo sergisi Fanus üzerine konuştuk. Fanus’u 27 Şubat’a kadar Bant Mag. Havuz / Bina’da görebilirsiniz.

Röportaj: Ekin Sanaç, Cem Kayıran

Fanus’daki işler nasıl bir zaman diliminde üretildi? Bu süreci şekillendiren unsurlar nelerdi?

Şöyle bir geriye doğru baktığımda tohumlarının 3-4 sene öncesinden atıldığını görüyorum serginin. Ama o zamanlar işin nereye varacağı hakkında bir fikrim yoktu, bir esans yakalamıştım diyebilirim. Aklımda distopik bir dünya vardı. O dünyanın elementlerini çıkarmaya başlamışım meğerse. Şimdi bakınca onu görüyorum. Ama sergileme ve bir araya getirme fikri sanırım 1 sene öncesinden başladı. Durup ürettiklerime baktım ve artık bunları bir şekilde sunmanın zamanı geldi dedim.

Fanus, bizce çokça bugüne ait olan bir sergi. Fanus’un kavramsal çerçevesinin oluşmasında neler etkili oldu? Sana kaynaklık eden neler vardı?

Evet, güncel oluşuna dair yorumlar alıyorum. Sanırım özellikle “salgın” temalı resimlerden dolayı. Bence Kıyamet, salgın, tümör gibi korkular hep varolagelmiş tarih boyunca. Ama sanıyorum ilk ilham kaynağım Sartre’ın Bulantı romanının sonları diyebilirim. O kısımda ana karakter, yaşadığı kasabanın kendinden emin rutinine karşı bela okurcasına bir fantezi kuruyordu. O kısım lise yıllarımda ilk okuduğumdan beri beni çok etkilemiştir. İnsanların karakter bozuklukları, temel korkuları, kâbusları, fobileri vb. psikolojik sorunlarla da epey ilgiliyim.

Kişisel deneyimlerinin, kişisel hikâyenin çalışmaların üzerinde nasıl bir tesiri var? Seni kimler etkiliyor?

Kişisel deneyimlerim, çalışmalarımı doğrudan etkiliyor diyebilirim. Ruh halimi işlerime hemen yansıtıyorum. Beni etkileyen şeyler genellikle sevgililerim oluyor. 70’ler bilim kurgu illüstrasyonlarından 80’ler iç dekorlara, Charles Burns, Allison Sommers, Brecht Vandenbroucke, Paul Kichner gibi sanatçılara giden çok uzun ve rastgele bir liste var diyebilirim. Beynim tamamen bir çöplük.

Yaşadığın yerin Fanus’un şekillenmesi üzerinde ne gibi etkileri var?

İstanbul, özellikle distopik bir rahatsızlık vermesi açısından çokça besliyor beni. Sanayi bölgesi ve Şişli arasında mekik dokuyan bir rutinim olduğu için de günlük olarak metroyla yolculuk ettiğimden hem coğrafi hem de insan çeşitliliği açısından çok garip manzaralarla karşılaşıyorum. Bu da beynimdeki çöplüğe bir dolu farklı öğe ekliyor. Bu yüzden de epeydir çirkinin ve mutsuzluğun estetiğini yakalamaya çalışıyorum.

Yarattığın kimi karakterlerin iç gıdıklayan tuhaflıkları sergi deneyimini farklılaştıran detaylardan biri. Bakışlarıyla, kendi doğalarıyla ya da duruşlarıyla Fanus’a hayat veren bu karakterlerin kendi zihninde nasıl canlandığını merak etmemek elde değil. Bu figürler tanıdığın kişilere referanslar taşıyor mu?

Aslında figürler öncelikle kendi korkularımdan referanslar taşıyor. Mesela, “Genç Bir Erkeğin Portresi” adlı resimde karakterin giydiği gömlek benim gömleğim. O karakterlerin gelişimi, benim bir dönem takıntılı şekilde cildimle ilgili bir sorunum olduğunu sanmamla başladı. Bu takıntım çizmeye başladıkça azaldı, bir yandan da katman katman et yığınları çizmenin meditatif ve rahatlatıcı bir yanı olduğunu keşfettim.

Kişisel çalışmaların ve “işler” arasında nasıl sınırlar çizili ya da sen nasıl sınırlar çiziyorsun?

Kişisel olanla iş arasındaki sınır hep bir acil durum çıkış kapısı gibi benim için. Hayattan bunalınca işlere, işlerden bunalınca kişisel çalışmalarıma kaçıp gömülüyorum.

Küçükken resme, çizmeye ilgi duymanda senin için nelerin ilham verici olduğunu hatırlıyor musun?

Çocukluğun getirdiği o büyük, yoğun yalnızlık duygusu beni çizmeye yöneltmiş. En azından şu an 37 yaşımda gördüğüm bu. O yalnızlığın içinde sınırsız bir hayal dünyası olması en cazip gelen şeydi. Sanırım bu hâlâ geçerli. Kurallarını tamamen benim koyduğum bir dünyaya kaçabilmeyi seviyorum. Çocukluğumda Red-Kit, TenTen gibi çizgi romanlardan aşırı keyif alırdım. Aniden bir maceranın içine sürüklenivermek ve oradan bambaşka dünyalara gidip değişik insanlarla karşılaşma düşüncesi çok heyecan verici.

Fanus’ta yarattığın hayal evreninde hangi şarkılar / albümler yankılanıyor?

Küçük bir liste yapabilirim:

Fanus ve içindekiler varoluşlarına Bant Mag. Havuz / Bina’daki sergiden sonra da devam edecek mi? Bu serinin genişlemesi hakkında ne düşünüyorsun?

Kesinlikle devamı gelecek. Fanus hikâyemin ilk adımı oldu. Buradan sonra hikâyenin dallanıp budaklanmasını planlıyorum. Sergilerin yanında kitaplar da olacak umarım.

*“Fanus” 27 Şubat’a kadar her gün 11:00 – 19:30 saatlerinde Bant Mag. Havuz / Bina’da gezilebilir.