Bir kamusal pratik olarak banyo: Ruth Kaplan

Fiziksellik, sosyallik, mahremiyet, ritüeller, duyusal erotizm, röntgencilik, utanç, arınma gibi katmanlar ve Kanadalı fotoğraf sanatçısı Ruth Kaplan’a göre teatral tabloları andıran kamusal banyolar…

Kanadalı fotoğraf sanatçısı Ruth Kaplan’ın bu sonbahar içerisinde yayınlanacak olan kitabı Bathers on yıllara yayılan uzun bir çalışmanın ürünü. Kaplan’ın mahremiyet, çıplaklık, kamu-özel karşıtlığı, röntgen, haz, arınma gibi kavramların peşinde dünyanın çeşitli yerlerindeki spa, hamam, kaplıca gibi kamusal banyoları gezerek ziyaretçilerini görüntülediği fotoğraflar özelimizi paylaşıma, bilincimizi ise bilinçaltına açtığımız o uçucu, bulanık anların belgeleri. Kaplan’la kamusal banyo pratiği ve ritüelleri üzerine sohbet ettik.

Röportaj: Yetkin Nural

1___

Bathers ciddi geçmişe sahip olan, geçtiğimiz on yıllara yayılan ve dünyayı dolaşan bir proje. Bizi en başa götürüp bu projenin altında yatan fikrin nasıl ortaya çıktığını anlatır mısın?

Bu projenin fikrinin ilk aklıma düşüşü bulunduğum yerde olan Toronto’da YMCA isimli sağlık kulübünde gerçekleşti. Orada hiçbir sosyal ortamda görmediğim bir kadın ilişkisi ve dayanışması tecrübe ettim. Bu mekânda gördüğüm yan yana bacaklarını tıraş eden kadınlar daha sonraları saplantı haline gelecek bir sürecin ilk sahnesiydi. Bu kamusal ama izole mekânın kafamda yarattığı imajlar teatral bir tabloya benziyordu: fiziksellik, sosyallik, mahremiyet, ritüeller, duyusal erotizm, röntgencilik, utanç ve arınma gibi katmanlar söz konusuydu. Ayrıca bu konunun o zamanlar biraz tabu olması daha da ilgimi çekiyordu. Bu mekânda fazla fotoğraf çekmedim ancak bu deneyim California’da bulunan kaplıcaları keşfetmemi sağladı.

Çocukluk ve gençlik yıllarında da kamusal banyolara gider miydin? Bu anlamda ilk deneyimini hatırlıyor musun?

Montreal’de çocukluk veya gençlik yıllarımda hiç bu tarz mekânlara gitmedim. O zamanlar bana oldukça garip gelirdi sanıyorum. Annem ve babam Litvanya kökenli ve daha sonraları büyük annemin 20’li ve 30’lu yıllarda Almanya’da bir spa merkezine gittiğini öğrendim.

Montreal’de gittiğim halka açık havuzların dışında ilk düzenli kamusal banyo deneyimim bahsettiğim gibi Toronto’da bulunan YMCA kulübünde oldu. Bir arkadaşımın çiftliğinde açık havada çıplak banyo deneyimim olmuştu ama bu kamusal bir alan değildi. Gene de bu projeyi gerçekleştirmem konusunda beni etkileyen deneyimlerden biriydi o çiftlik…

Ancak gerçek anlamda kamusal banyo dünyasına girişim California’da bulunan, kıyafetin opsiyonel olduğu, hem kadınlara hem erkeklere açık Harbin Hot Springs isimli kaplıcada oldu. Aslında ilk deneyimim en ekstrem olanıydı.

1
1____

“KAMUSAL BANYO MAHREMİYET İÇEREN BİR YER OLABİLİR, ZİRA İNSANLARIN RAHATLAMAYA HAZIRLANIRKEN KENDİ VÜCUTLARINI DENEYİMLEME ŞEKİLLERİ ARASINDA BİR BENZERLİK VAR. SU AKTIKÇA, ZİHİN KENDİNİ AYNI ANDA HEM BİREYSEL HEM DE KAMUSAL HAZLARA AÇAR. BU İNSAN KÜTLESİNİN TERÖRLERİNİ UZAKLAŞTIRAN BİR RAHATLAMA TİPİDİR, HAMAM TASI KAFANIZA VE VÜCUDUNUZA SOĞUK SU ÇARPARKEN GÖZLERİNİZİ KAPAYIP VÜCUDUNUZUN KONFORA AKMASINA İZİN VEREN O KARANLIĞA KENDİNİZİ BIRAKMA DÜRTÜSÜYLE BAŞLAR. BUHARIN İÇİNDE OTURURKEN TEKİL TEPKİLERİN ÖZGÜRLÜĞÜNDE BU ŞOKU EMERSİNİZ: BİR İÇ ÇEKİŞ, BİR AH, BİR İNİLTİ İÇİNİZDE DAĞILIR, VÜCUDUNUZ SUYLA BİRLEŞİP, KAFANIZ DÖNMEYE BAŞLAR.”

Larry Fink – Bathers kitabındaki ön sözünden.

 Yerel kültüre ve mekânın işleyişine göre senin banyo deneyimlerinin ve çekimlerin değiştiğini tahmin ediyorum. Senin deneyimlerine göre kamusal banyo pratiği farklı ülkeler ve kültürlerde ne gibi değişiklikler gösteriyor?

Aslında en büyük farklılık benim çalışma stilimde kendini gösterdi. Tercih ettiğim metot kendimin de bir ziyaretçi olarak girdiği bu mekânlarda diğer ziyaretçilere paylaştığımız deneyime dayanarak yaklaşmaktı. California’da genelde bu şekilde çalıştım.

Doğu Avrupa’daysa mekânın işletmesi organize etmeden mekânda çekim yapamıyordum ne yazık ki. Bu nedenle bu bölgedeki mekânlarda içeriye deneyimi paylaşan bir diğer ‘‘banyocu’’ olarak değil, beyaz laboratuvar önlüğümle işletmenin gelişimi önden duyurduğu bir otorite figürü olarak girdim. Fas’taysa tüm süreci benim için planlayan bir rehberim vardı.

Ziyaretçilere gelirsek, onların vücut dilleri, vücutlarını taşıma şekilleri ve tavırları kültürlere göre değişiyor. Örneğin California’da insanlar bu mekânları New Age akımının getirdiği “kendini yeniden icat etme” pratiği için birer fırsat olarak görüyor. Doğu Avrupa’daysa insanlar bu mekânlarda kadim bir ritüelin oyuncuları olarak içselleştirilmiş bir gururla hareket ediyorlar.

Peki zaman işleri nasıl değiştirdi? 1980’lerden 1990 ve 2000’lere gelindiğinde sen nasıl trendler, değişimler ve sabitler görüyorsun kamusal banyo pratiğinde?

Bu proje kendi başına politik bir proje olmasa da uzun bir zamana yayıldığı için dünyada olan biten büyük olayların küçük ölçekte insan ilişkilerine nasıl yansıdığını gözlemleme şansım oldu. Örneğin Doğu Avrupa’daki mekânları gezmeye Berlin Duvarı yıkıldıktan kısa bir süre sonra başladım. Yolculuğun son durağı olan Fas’taki çekimler ise 9/11’den sadece birkaç ay sonraydı.

Aslında esas büyük değişim internetin, kişisel e-mail adreslerinin ve son olarak yüksek çözünürlüklü akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle oldu. Bu durum her şeyi değiştirdi. Bunlarla beraber insanlar daha dikkatli ve çekimser davranmaya başladılar ve çekimler doğal anlardan sahnelenmiş anlara doğru kaymaya başladı, ki ben bunu hiç istemiyordum. O noktada proje benim için sona erdi.

1_
1_____

Röportajın tamamını okumak için buraya tıklayarak Bant Mag. No:59’a ulaşabilirsiniz.