Björk, yeni Robert Eggers projesi ile beyazperdeye dönüyor

The VVitch: A New-England Folktale ve The Lighthouse ile büyük beğeni toplayan yönetmen Robert Eggers’in yeni projesi, 10. yüzyıl sonlarında geçiyor ve Alexander Skarsgård’ın canlandıracağı kuzeyli bir prensin, öldürülen babasının intikamını arayış hikâyesini anlatıyor. Senaryosunu İzlandalı şair ve romancı Sjón Sigurdsson ile hazırlayan Eggers’in The Northman isimli filmi, son derece heyecan verici bir oyuncu kadrosuna sahip. Üstelik bu kadroya Björk de katıldı!

Kadroyu saymaya Skarsgård ailesinden iki kardeş ile başlayalım: Pennywise rolüyle akıllara kazınan Bill Skarsgård ve abisi Alexander Skarsgård. Big Little Lies’da Alexander Skarsgård ile evli rolünde olan Nicole Kidman ve Netflix’in mini-serisinde Dracula’ya hayat veren Claes Bang de kadroda. Daha önce Eggers’in The VVitch filminde birlikte çalıştığı 3 isim; genç yetenek Anya Taylor-Joy, Ralph Ineson ve Game of Thrones’dan da tanıdığımız Kate Dickie de var. Ayrıca Eggers bu projesinde The Lighthouse’daki performansıyla da övgüler toplayan Willem Dafoe ile yeniden çalışacak.

Filmde Slav bir cadıyı canlandıracağı duyurulan Björk, en son uzun metraj bir filmde yer aldığında yıl 2005’ti. Üstelik The Northman’de Björk ve yönetmen Matthew Barney’nin kızı Ísadóra Bjarkardóttir’in de oyuncu olarak yer alabileceği söyleniyor. Provaları martta başlayan filmin çekimleri pandemi süreciyle durmuştu. Prodüksiyona yeniden başlandı. Ancak filmin henüz belirlenmiş bir yayın tarihi yok. 

Geçtiğimiz haziran ayında Arca’nın KiCk i albümünde “Afterwards” parçasında dinleyebilme şansına eriştiğimiz Björk’ün yeniden bir uzun metraj filmde yer alacak olmasının şerefine, İzlandalı yıldızın oyunculuk kariyerine kısaca bir göz atalım.

The Juniper Tree (1990)

Anneleri öldürülen iki kardeşin ülkelerinden kaçış hikâyelerini anlatan siyah beyaz filmin senaryosu, Grimm Kardeşler’in en karanlık atmosferli öykülerinden olan ve filmle aynı adı taşıyan The Juniper Tree’den uyarlama. Cadılığın, büyünün, sembolizmin İzlanda manzarasıyla betimlendiği bu art house yapım, aynı zamanda o dönem 25 yaşında olan Björk’ün çıkış filmi. Sundance Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü için yarışan filmin senaristi ve yönetmeni Nietzchka Keene.

Dancer in the Dark (2000)

Björk’ün oyunculuk kariyerinde farklı bir noktada duran, Altın Palmiye’li Dancer in the Dark, her ne kadar pek çok festivalde başarı elde eden bir yapım olsa da şu anda aklımıza perde arkasında Lars Von Trier’in Björk’e uyguladığı tacizler ve cinsel şiddetle geliyor. Yaşadığı travmatik sürecin ardından oyunculuğuyla Björk, Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görülmüştü. Golden Heart üçlemesinin son filmi olan Dancing in the Dark’ta Washington’daki bir fabrikada çalışan, Çekya göçmeni genç anne Selma’nın gözlerindeki rahatsızlık sebebiyle körlüğe doğru giden süreci anlatılıyor.

Drawing Restraint 9 (2005)

Matthew Barney’nin deneysel projesi Drawing Restraint aslında 19 parçadan oluşan bir çalışma. Barney’nin üretimlerinin bir kısmını kapsayan serinin filme dönüşmüş olan dokuzuncu parçası, Shinto inancı ve kültürünün atmosferinde şekillenen bir aşk hikâyesini anlatıyor. Balina avcılığı yapan bir geminin Antartika’ya uzanan yolculuğuna tanık olduğumuz filmde Björk’ü bu geminin bir yolcusu olarak izlemekteyiz. Björk’ün kariyeri boyunca sunduğu farklı dünyadaki atmosferi de yakalayabildiğimiz Drawing Restraint 9‘ın, Barney’nin yaratıcı dünyasına açılan web sitesini de ziyaret etmenizi öneririz. Venedik Film Festivali’nde galası yapılan, Uluslararası Toronto Film Festivali’nin (TIFF) seçkisinde yer alan filmin müzikleri yine Björk’ten.

Yazı: Biçem Kaya