Zamanın yükü, mekânın düşü: Botter Apartmanı

Yazı: Olcay Özer

İlk baskısı 2019’da Remzi Kitabevi etiketiyle yayımlanan Botter Apartmanı romanı, okuyucuyu hem İstanbul’un en etkileyici konut yapılarından birinin katları hem de farklı zamanlardan sızan yaşam parçaları arasında dolaştırıyor. Yazar Ayşe Övür, “[…] kaç neslin bilgisi akmıştır hücrelerimize kimbilir. Kaç kuşağın gözyaşı, mutluluğu, acısı…diyor.

Ne hakkında? 

1900’lerde İstiklal Caddesi üzerinde II. Abdülhamid tarafından sarayın terzisi Jean Botter için inşa ettirilen Botter Apartmanı’nın hikâyesini okuyoruz. Botter Apartmanı’nın mimarı Raimondo’nun öyküsü ile günümüzde apartmanda yaşayanların öyküleri arasında gidip geliyor roman. 

Kitabın ana karakteri, psikiyatrist doktor Kaan Yamaner. Kaan, çocukluğunu Botter Apartmanı’nda geçirmiş; yıllar sonra İngiltere’deki hayatını bırakıp döndüğü apartmanda geçmişi, çocukluk anıları, ailesi ve kendisiyle yüzleşiyor. Bu yüzleşmede İstiklal Caddesi, Mevlevihane ve Narmanlı Han’ın olduğu kadar, İstanbul’a büyük dedesinin inşa ettiği binaları görmeye gelen İtalyan Esta ile apartman görevlisi Hamza’nın da katkısı var. 

Okumadan önce bilmemiz gerekenler 

Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerinde yer alan ve uzun yıllardır metruk bir hâlde yıkılmayı bekleyen Botter Apartmanı, İBB Miras ekibi tarafından geçen sene restore edildi, restorasyon büyük oranda tamamlandı. Nisan 2023’te binanın zemin katı sergi salonu, birinci katı ise ofis ve çalışma alanları olarak kullanıma açıldı. Yani kitabı okuduktan sonra Botter Apartmanı’nı ziyaret etmek artık mümkün. 

Kitaba dair en çok neyi sevdin? 

Romanın okuyucuyu artık sadece filmlerde, yazılarda, anılarla hatırladığımız İstiklal Caddesi, Pera ve Asmalımescit’te gezdirmesini sevdim. Kaan’ın bara gidip kardeşi ile buluşması, Esta’nın sokaklar arasında gezinmesi ve Mevlevihane ziyaretleri artık yürü(ye)mediğimiz Beyoğlu sokaklarını hatırlatıyor okuyucuya.  

En az neyi sevdin? 

Roman, Botter Apartmanı ismiyle büyük bir mimarlık tarihi hikâyesini arkasına alarak anlatısını başlatıyor. Bir apartmanın ve mahallenin hikâyesini anlatmayı vadediyor. Okuyucu, o apartmanın tarihinde ve daireleri arasında gezinmeyi bekliyor. Fakat ne psikiyatr Kaan’ın danışmanı Zehra ile ilişkisi ne Hamza’nın karanlık 6-7 Eylül hatıraları ne de Esta’nın büyükbabasının mirasının ardındaki keşfi pek derinleştirmiyor. Okuyucu, soru işaretlerine yanıt bularak romanı tamamlasa da damağında küçük hikâyeciklerin her birine dair yarım bir tat kalıyor. 

Yazıma dair neler söyleyebilirsin?  

Çok yalın bir dille yazılmış, hikâyeye giriş yapılan ilk 30 sayfanın ardından bir çırpıda okunabiliyor. Ama maalesef bazı yerleri bu “bir çırpıdalık”tan muzdarip kalıyor; yer yer derinleşemeden hızlıca okuyucuya aktarılıyor.

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi

Kitap sürükleyici bir yaz okuması. Konusu, dokusu ve tarihi dokunuşları iyi olmasına rağmen karakterler biraz yüzeysel kalmış. Bu da okuma zevkini zaman zaman sekteye uğratabilir. 

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu? 

Elbette Botter Apartmanı ve terzi Jean Botter en az bir kez Google’lanıyor. Tabii bir de günümüzde Botter Apartmanı’nın ziyaret saatleri de bu aramaya dâhil oluyor. Çünkü romanı okuyan, apartmanı ziyaret etmek istiyor.