Brann Dailor’ın karantina günlerinden 101 palyaçosu

Davul partisyonları 70’lerin progresif rock’ının etkisi altında. Çok lezzetli bir caz paleti var, doğaçlama açısından zengin ve çok nadir sıradan rock ritimleri kullanıyor. Yaratıcı ataklarına hayran olduğumuz Mastodon davulcusu Brann Dailor’dan bahsediyoruz.

Grupta davulcu, vokalist ve söz yazarı olan; birçok yeteneğiyle adından söz ettiren Dailor, ilk kitabı  Brann Dailor’s 101 Clowns of the Coronavirus‘u yayımlamak için Revolver dergisiyle ortaklaştı. Pandeminin yarattığı kaos, turne ve etkinliklere verilen zorunlu bu aralıkta; Dailor’a gençlik yıllarından beri ilk kez düzenli olarak görsel sanatlarla uğraşması için büyük bir alan açılmış. Palyaçolara olan tutkusunu kanalize ederek art arda 101 gün boyunca günde 1 palyaço çizerek arkadaşları ve ailesinin olduğu bir e-mail listesine günlük resimleri atmış. Bu günlük alışkanlık, Brann Dailor’s 101 Clowns of the Coronavirus formunda, bu şanslı küçük mail grubunda olmayan, çemberin dışındakiler için de nihayet ulaşılabilir bir hâle getirildi. Kitabın tanıtım klibi hemen burada.

Pek alışık olmadığımız bu hobi, davulcu için de çok başka bir keyifmiş. Dailor, palyaçolarının tüm belirsizlik boyunca kendisini dışarı çıkmaktan alıkoyduğunu söylüyor ve ekliyor: “Beni derin bir depresyona girmekten ve sakatlayıcı bir kaygı yaşamaktan korudular. Palyaçolar bunun için mükemmeldi – karanlık olanlar bile.”

Dailor’ın çizimlerine Sean Ono Lennon, Lars Ulrich (Metallica), Josh Homme (Oueens of the Stone Age), Chino Moreno (Deftones), Randy Blythe (Lamb Of God) ve daha birçok müzisyenin yorumlarının eşlik ettiği ilk baskı, sınırlı sayıda üretildi. Palyaçolara ek olarak  Jaws ve The Texas Chainsaw Massacre gibi korku filmlerinden ilham alan illüstrasyonlar da kitapta mevcut. Kitap, Dailor’ın müzik dışı yeteneklerinin çeşitliliğinin yanı sıra geride kalan 2 yıl boyunca dünyadaki herkesin üzerinde taşıdığı ortak duygusal yük hakkında da çok şey ifade ediyor.

Detaylar için buradan Revolver’ın online dükkânına ulaşabilirsiniz.

Yazı: Seda Karakaş