Bryce Dessner ile klasik kompozisyonları ve BİFO konseri üzerine
Grammy ödüllü grup The National’ın gitaristi Bryce Dessner, 16 Aralık Perşembe akşamı Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO), “Rüyalarımdaki Müzik” konserinde hem solist hem besteci olarak sahnede. Fransız piyanist kardeşler Katia ve Marielle Labèque’in konuk olacağı konserde, 2015’ten bu yana çalıştığı duo için bestelediği “Concerto for Two Pianos” ile bir Jack Kerouac kitabından ilhamla iki gitar için bestelediği “St. Carolyn by the Sea” eserlerini BİFO eşliğinde seslendirecek.
Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde gerçekleşecek konsere ilişkin detaylara Borusan Sanat üzerinden ulaşabilirsiniz.
Son dönemde film müziği ve klasik kompozisyon alanlarındaki üretimlerini sıklaştıran Bryce Dessner ile konser öncesinde konuşma şansı yakaladık. Hem klasik müziğe yaklaşımı hem de BİFO ile olan ortaklığı hakkında sorularımızı yanıtlayan Bryce Dessner, bir Herakles operası üzerine de çalışıyormuş bir yandan.
“Fantastik BİFO ile tanışmak ve birlikte çalışmak gerçekten harika. Müzisyenler inanılmaz yetenekli ve büyük kısmı oldukça genç. Orkestra içinde muhteşem bir enerji ve adanmışlık var.”
Popüler müzik sahnesinde tanınmış bir müzisyen olarak klasik müzikle kurduğun ilk temastan bahseder misin? Müzisyenliğinin iki yüzü arasında nasıl bağlar gözlemliyorsun? Ya da ikisini birbirinden ayırıyor musun?
Geçmişim tamamen klasik müzikle ilişkiliydi. Flüt ve klasik gitar eğitimi aldım, Yale Üniversitesi’nden kompozisyon derecem var. Gençlik yıllarımda da kardeşim Aaron’la gruplar kurduk ve nihayetinde 1999’da The National’a başladık. Yani müzik hayatımdaki iki taraf her zaman vardı ve klasik müzik aslında öncül olandı. İkisini de birbirinden ayırdığımı söyleyemem. Benim için müzik müziktir, herhangi birinin daha önemli olduğunu da düşünmüyorum. Üzerine düşündüren şey kullanılan dil. Klasik müzik ağırlıklı olarak kompozisyon ve yazılı notasyonla iletişim kuruyor. Daha derin seviyede ortaklıkların gerçekleştiği bir dil. Aynı zamanda çok fazla deneyiminizin olmadığı müzisyenlerle bir proje veya provada çalışırken de bir rehber.
Katia ve Marielle Labèque’le 2015’ten bu yana birlikte deneyimlediğiniz yaratıcı süreci nasıl tanımlarsın? İletişiminiz bu süre zarfında nasıl şekillendi?
2015’te Los Angeles Philharmonic eşliğinde bir prömiyeri paylaşmıştık ve provalarında tanıştık. Parisli olan eşimle birlikte Fransa’ya yeni taşınmıştım. Katia ve Marielle kısa sürede çok yakın arkadaşlarımız oldu ve benden onlar için iki piyano bestesi yapmamı istediler. Yaptığım ilk beste “El Chan” isminde ki bu aynı zamanda benim yazdığım eserleri çaldıkları albümlerinin de ismi. “El Chan”dan sonra Katia benden piyano için ikili konçerto yazmamı istedi. Bestelerken çoğunlukla yaşadıkları Bask sahilinde ya da Paris’teki stüdyolarında birlikte ve yakından çalıştık. Benim için çok kişisel olan bu beste, tam olarak onların çalış stillerine uygun olarak yapıldı.
Yıllar içinde bir besteci olarak Kronos Quartet, Los Angeles Philharmonic ve Ensemble Intercontemporain gibi orkestralarla çalıştın. Son zamanlarda da farklı ülkelerden orkestralar senin bestelerini seslendiriyor. 16 Aralık akşamı Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’na eşlik edeceksin. İlk olarak yeniden İstanbul’da çalacak olmak nasıl hissettiriyor? Ve senin için bu ortaklığı özel kılan şey nedir?
Hayattaki bir bestecinin, harika bir orkestrayla aynı programda iki eserinin çalınması oldukça nadir bir durum. Bu bana son zamanlarda daha çok olmaya başladı, belki de yaşlandığımın bir göstergesidir! Ama bu fırsatların ne kadar özel olduğunu hiçbir şekilde aklımdan çıkarmıyorum. Fantastik BİFO ile tanışmak ve birlikte çalışmak gerçekten harika. Müzisyenler inanılmaz yetenekli ve büyük kısmı oldukça genç. Orkestra içinde muhteşem bir enerji ve adanmışlık var. Bu özel projeler vasıtasıyla farklı kültürlerden sanatçılarla bir araya gelmek, işimin en sevdiğim kısımlarından biri. İstanbul da büyüleyici ve çok güzel bir şehir. En sevdiğim iki şehir olan Roma ve Meksiko’yu anımsatıyor. Onlar da capcanlı, antik ve medeniyetin farklı katmanlarını barındıran şehirler. İstanbul’a iki kez gelmiştim, biri turist olarak yaptığım bir ziyaretti ve çok fazla yer gezdim. Bir kez de The National’la gelmiş ve harika zaman geçirmiştik.
Son işlerinden biri, kardeşin Aaron Dessner’la birlikte Mike Mills’in C’mon, C’mon filmi için yaptığınız besteler. Sinema disiplini, bir müzisyen olarak yaratıcılığını nasıl geliştiriyor?
Sinemanın 21. yüzyılın büyük müşterek sanatı olduğunu düşünüyorum. Belki de 19. yüzyılda operanın olduğu gibi. Ayrıca çok fazla yaratıcı insan barındıran büyük sanatçı ekiplerinin bir parçası olarak çalışmayı çok seviyorum. Bu sebeple filmler için müzik yapmak bence en ilham verici yaratıcı süreçlerden biri.
Clogs diskografisinin büyük bir hayranı olarak bunu sormak zorundayım: The Sundown Song’dan bu yana sekiz yıl geçti. Yakın gelecekte Clogs’tan yeni bir şeyler duyacak mıyız?
Clogs kişisel müzik yolculuğumun en önemli parçalarından biri. Birlikte müzik yaparak inanılması güç 10 yıl geçirdiğim tüm Clogs üyelerine karşı çok büyük bir sevgi besliyorum. Ne yazık ki artık birbirimizden çok uzak yerlerde yaşıyoruz ve bu sebeple birlikte müzik yapmak için bir planımız yok şu an. Ama Padma Newsome bir yandan oldukça üretken ve yolda bir sürü harika projesi var.
Bryce Dessner için sırada ne var?
Herakles mitolojisine dayanan ilk operam için şair Anne Carson ve görsel sanatçı Ragnar Kjartansson’la çalışıyorum. 2025’e tarihlenen bu proje benim için çok büyük ve bu konuda fazlasıyla heyecanlıyım!
Röportaj: Cem Kayıran