Cappadox öncesinde Cem Yegül, festivalin merak edilenlerini ve dahasını anlatıyor
Pozitif ve Babylon’un kurucularından Cem Yegül ile yarın başlayacak Cappadox Festivali’ni, geçen seneki fesitval deneyimini, gelecek planlarını ve dahasını konuştuk.
Röportaj: Busen Dostgül
Türkiye’nin uzun soluklu birçok festivalini düzenleyen biri olarak, buradaki dinleyicinin festivallerle arasındaki bağı nasıl görüyorsunuz? Sizce özellikle İstanbul’daki dinleyicilerin de sizlerin bu festivalleri her yıl düzenlemesinde nasıl bir payı var?
Türkiye’de festivaller, katılımcılar için bir araya gelmek, nefes almak, beslenip zenginleşebilmek için bir alan yaratıyor. Özellikle İstanbullu insanlar için, her gün yaşadıkları şehir ortamına farklı ve dönüşmüş bir algıyla bakabilmelerini sağlıyor. Cappadox gibi coğrafyaya yaslanan festivallerde bu çok daha açık bir şekilde görülüyor. Öte yandan festivaller, katılımcılar için bir topluluğun parçası olma duygusunu yaşatan deneyimler. Sizinle benzer motivasyonlara sahip, orada bulunmak isteyen insanlarla bir araya geliyorsunuz. Kendinizi ifade edebileceğiniz, insanlarla fikir ve deneyim alışverişi içinde bulunabileceğiniz bir alana giriyorsunuz. Katılımcı için bu çok değerli.”
İstanbul dışında festival yapma fikri ilk kez Blues Festivali ile ortaya çıktı diye hatırlıyorum. Oradan aldığınız ilhamla, her yıl birçok farklı şehirde, sayısız blues müzisyeni konserler verdi. Bunu yaparken tam olarak düşündükleriniz neydi ve istediğiniz şekilde ilerledi mi?
Pozitif’in ikinci yılında yan yana geldiğimiz Efes Pilsen ile uzun soluklu bir partnerlik geliştireceğimizi biliyorduk. Efes tarafı da biz de iyi müzik yapan, blues ruhunu herkese aşılayabilecek müzisyenleri, tüm Türkiye’den dinleyicilerle bir araya getirmek istiyorduk. Blues Festival’i gerçekleştirdiğimiz 25 yıl boyunca da bu hedefimize ulaştık. Türkiye’nin her yanında bu festivali bekleyen, sosyal hayatlarını buna göre şekillendiren kişiler gördük. Benzer şeyleri, Türkiye’nin her yerindeki üniversitelere caz kültürünü ulaştırmayı hedeflediğimiz Akbank Caz Festivali’nin Kampüste Caz serisinde de yaşadık. Bugün hala devam eden Kampüste Caz konserleri gençler arasında Akbank Caz Festivali’nin en heyecanla beklenen etkinliklerinden. Bu deneyimler bize farklı coğrafyalarda kültür ve sanatın dönüştürücü etkisini hissettirecek projeler için daha da cesaret verdi. Bu yıl üçüncü kez gerçekleştirilecek Cappadox da, Bodrum’da gerçekleştirdiğimiz klasik müzik festivali de buna örnektir.
Cappadox Festival için Türkiye’de doğa, müzik ve deneyim üçlüsünü düşündüğümüzde, bugüne dek yapılmış en şahsına münhasır organizasyon diyebiliriz. Biraz Cappadox için kurduğunuz hayallerden, ilk yılındaki deneyimlerinizden bahseder misiniz?
Pozitif’i kurduğumuz ilk yıllardan beri algıların farklı çalışacağı doğal ve tarihi mekanlarla müziği birleştirebileceğimiz bir festival yapmayı hayal ediyorduk. Hatta o yıllarda Kapadokya’ya birkaç seyahat yapmış, coğrafyanın vurucu etkisinde kalmıştık. Memo’yu kaybetmeden önce kendisinin üzerinde çalıştığı son proje, Kapadokya’da bir festival projesiydi. Onun kaybından sonra bu festivali hayata geçirmek bizim için ödev ve görev oldu. Kapadokya’ya yaptığımız ziyaretlerle birlikte, Cappadox fikrinin ayrıntılarını netleştirdik ve çalışmalara başladık.
Cappadox’un şu an olduğu mevcut halinden, iki senede geldiği noktadan da memnunum ama dönüşeceği şeyden de çok umutluyum. İlk yılında bir vadi yürüyüşünü yaparken birbirini hiç tanımayan insanların birbirlerine Cappadox’u nasıl duyduklarını, nasıl katılmaya karar verdiklerini, ne kadar keyif aldıklarını anlattıklarını dinledim. Farklı şehirlerden merakla, hevesle gelenleri yeni bir deneyimin peşinden sürükleyerek ortak bir paydada buluşturan bir festival Cappadox.
Orada geçen 3 gün içinde Kapadokya’ya bambaşka bir ruh kattığımızı görüyorum. Tanıdık simaların, çevre şehirlerden gelenlerin, üniversite öğrencilerinin, Kapadokya halkının yüzlerinde mutlu bir ifadeyle bir etkinlikten diğerine giderken Uçhisar sokaklarını alışılmamış bir enerjiyle doldurduklarını görmek çok heyecan verici.
Cappadox’un dünyada yerleşecek bir deneyim olacağına inanıyorum. Cappadox’u her yıl sürdürürken, iki yılda bir çağdaş sanata ağırlık vererek, bienal mantığında yapma düşüncemiz var. Bugün de temayı belirleyen güncel sanat aslında. O müziğe bir şekilde yön veriyor, gastronomiye de, açık hava etkinliklere de. Yön vermesi de gerekiyor. Cappadox’un varacağı nokta, bulunduğu coğrafyayı kirletmeden dönüştürecek bir deneyim haline gelmek.
Dünya çapında gerçekleşen sayısız festivalin, müziğin yanı sıra nefis deneyimler vadettiğini de biliyoruz. Cappadox’ta sabah yürüyüşleri, özel dinleme seansları ve daha birçok farklı deneyim şansını yakalamak mümkün. Bu etkinlikleri planlarken aklınızda ne vardı?
Kapadokya’nın bize sundukları bir müzik festivalinden daha fazlasını hayata geçirmemizi sağladı. Kapadokya’nın kültürel mirası, birçok uygarlığın mutfağından izler taşıması, eşsiz doğası, doğal zenginlikleri dolayısıyla Cappadox’ta yalnızca müzik değil çağdaş sanat, gastronomi ve açık hava etkinlikleri de bir araya geldi. Bugüne kadar yapılmamış bir deneyimi kitlemize sunuyor olmak tabii çok önemli. Hepimizin farklı beslenme kanalları var, katılanların tüm gününü geçireceği deneyimler sunmak istiyorsak o çeşitlilikte içerikler de tasarlamamız gerekiyor. Ben aynı saatlerde çakışan etkinlikler nedeniyle, Cappadoxluları seçim yapmaya, beğenilerini önceliklendirmeye zorlayan bir tavırda olmamızı bile önemsiyorum.
Bu seneki Cappadox programında dünya müziği, caz, deneysel müzik gibi türlerde üretim yapan yabancı müzisyenlerin yanı sıra lokal sahneden de birçok isim Kapadokya’daki festival katılımcıları ile buluşacak. Bu seneki programı yaparken nelere dikkat ettiniz?
Müzik programını oluştururken Cappadox’a uygun olarak dönüştürdüğümüz mekanların kendi ruhuna uyumlu müzikler koymaya çalışıyoruz. Dolayısıyla bir caz konserini ya da daha modern bir müziği, Bezirhane gibi kapalı ve mağaramsı mekanlarda gerçekleşiyor. Ayakta seyredilebilecek konserleri ise Perili Ozanlar Vadisi gibi büyük mekanlarda yapıyoruz.
Her yıl birbirinden farklı tarzlardan isimler, Kapadokya’nın özgün mekânlarında çoğunlukla Cappadox’a özel bir kereye mahsus performanslar gerçekleştiriyor.
Cappadox’un bu yılki müzik programında netleşen isimler arasında Rhye, Emma Shapplin b2b Mercan Dede, Acid Pauli, Kaan Tangöze, Peter Broderick & David Allred Duo, Ah! Kosmos, Jehan Barbur, Kuan, Büyük Ev Ablukada, Oceanvs orientalis vs İlhan Erşahin, Dead Combo, Lars Danielsson Duo ft. Gregory Privat, Yasmine Hamdan ve Akın Sevgör var. Her birinin farklı insanlar için ayrı ayrı heyecan verici olduğunu düşünüyorum.
Cappadox programı, yaklaşık bir yıla yayılan hazırlık süreci sonunda ortaya çıkıyor. Bu dönem boyunca bölgeye keşif gezileri yapan, aralarında müzisyenler, sanatçılar, tasarımcılar, akademisyenler ve araştırmacıların olduğu yaratıcı ekip coğrafyayı inceleme, deneyimleme, bölge halkı ile diyaloglar geliştirme, farklı disiplinlerle deneyimlerini ve fikirlerini paylaşabilme imkanı buluyor. Aldıkları ilham, yorumları ve işbirlikleri doğal doku ve ritim üzerine kurgulanmış konserler, Cappadox deneyimlerini oluşturuyor.