Beş duyunun tamamıyla: Cennet Çürüdü üzerine

Norveçli müzisyen Jenny Hval’ın ilk romanı Cennet Çürüdü, “Cinsel uyanışın ve kuir arzunun baş döndürücü bir tasviri” olarak tanımlanıyor. Perlebryggeriet / Paradise Rot ismiyle 2009’da yayımlanan romanın Dilek Başak çevirisiyle hazırlanan Türkçe baskısı, Umami Kitap kataloğunun da ikinci yayını. Kapak tasarımı ise Volkan Şenozan’a ait.

Zaman dilimi ve mekân

Hval’ın Aybourne adını verdiği hayalî bir kentte, 2001 yılında geçiyor.  

Ne hakkında? Hikâye ne? 

Biyoloji eğitimi için Aybourne kentine giden genç Norveçli Jo’nun üniversitedeki ilk günlerine tanıklık ediyoruz. Bambaşka bir ülkede yersiz yurtsuz olma duygusunun tekinsizliği, Carral adındaki ev arkadaşına karşı duyduğu arzuları, Jo’nun kendini kaybetme ve kendini keşfetme sürecinin derinlerine işliyor.  

Okumadan önce bilmemiz gerekenler 

Hval’ın müziği ile tanışmış olmak büyük önem taşıyor. Kitabı okurken, menstrüasyon üzerine bir albüm olan Blood Bitchten fragmanlar; romanla aynı zamanda yazılmış olan Meshes of Voice’dan, “Female Vampire” ve “Apocalypse Girl”den, “bu ifadeyi ancak Hval’dan duyardım” dedirten çok fazla içerik bulmak mümkün. Bunun romanı çok daha özümsenebilir kıldığı kesin. Nitekim bu romanı, besteler yapmadan önce yazmaya başladığını belirtiyor. Ayrıca Hval’ın 2000’lerde Avustralya’da üniversite eğitimi almış olduğunu bilmek, romanı bir tür otobiyografi gibi okuma hissini de beraberinde getiriyor.

Kitaba dair en çok neyi sevdin?

Roman kuir bir ilişkinin gelişimini; çürüme, mantar gibi yayılma metaforları üzerinden çok da doğru bir tempoda aktarıyor. Çürüme, burada olumsuz bir anlamda kullanılmıyor. Aksine Carral ile olan aşkının esas mekânı olan eski bira fabrikasından eve dönüştürülen ortamın örümceklerin, mantarların yayılıp çoğaldığı, zengin bir habitat oluşturduğu, bir tür canlanma hikâyesi var karşımızda. İki kadın arasındaki bağlar kuvvetlendikçe bu habitat da çeşitleniyor. 

En az neyi sevdin?

Pym karakteri, romandaki en rahatsızlık veren karakterdi. Nitekim Hval’ın niyetinin tam da bu olduğunu anlamak güç değil.

Yazıma dair neler söyleyebilirsin? 

Güçlü betimlemeleriyle, beş duyunun tamamını kullanmanızı sağlıyor. Bu ifadeler, yaşanan olayları süsleyen, onlara makyaj yapan kelimeler değil. Gündelik yaşantıda nasıl ânı yaşayıp, koklayıp, duyuyorsak; romanın akışında da Jo’nun beyninin içindeymiş gibi benzer şekilde yaşananları deneyimleme imkânı buluyoruz. Üstelik yaşanmış bir ânın kristalleşip donuk bir şekilde cümlelere saklanması gibi de değil. Hval’ın ifadeleri capcanlı. Kitaptaki diğer her şey gibi… 

Kısa sürede sürüklenerek mi okudun? Yoksa biraz sürünerek mi? 

Daha ilk cümlelerden, okuma ortamının bir vapurun balkonu olması gerektiğini anlamıştım. Suyun ve rüzgârın varlığı, romanın iki iyi eşlikçisi.

Çok etkilendiğin / dönüp tekrar okuduğun bölüm(ler) oldu mu? 

“Carral bacaklarını yere indirdi, ayağa kalktı ve banyonun kapısına yöneldi. Gözden kaybolduğunda sanki evi bir şeyler ele geçirmiş de ev sallanıyor gibiydi: Yerdeki tahta parkeler birbirine sürtüyor, alçıpanlar uzun otlar gibi salınıyordu. Termostat odanın yeterince sıcak olup olmadığına karar verememiş gibi açılıp kapanıyordu. Dışarıdaki dünya pencerelere çarpıyordu. Tene sürten kot kumaşının, seramiğin üzerine oturan derinin banyodan gelen sesini duydum ve sonunda da damlayan, giderek artan ve nihayet şakır şakır akan suyun sesini.”

Kitap, modunu nasıl etkiledi? 

Tanımlamalar ve betimlemelerle dolu cümlelerle gözlemci bir beynin içinden dünyaya bakmanın sakinleştirici bir etkisi oldu; beni daha da dikkatli kıldı. İster istemez, güneşin üzerine vurduğu duvarın dokusu, sudaki yosun kokusu, yan koltuktaki yolcunun şakağından süzülen ter damlası gibi detaylar çevresinde uzay-zamanı büken, beni odağına çeken berrak gözlemler olarak yaşantımda daha fazla yer edinmeye başladı.

Okurken hiç Google’ladığın şeyler oldu mu? 

Kings of Convenience’a, “Parallel Lines” şarkısına ve Quiet is the New Loud albümüne yıllar sonra anlamlı bir geri dönüş yapmamı sağladı.

cennet çürüdü

Kitabın ismi hakkında ne düşünüyorsun?

Jenny Hval’ın çürümeyi nasıl bir metafor olarak kullandığı üzerine düşünecek, yorumlayacak çok fazla vakit oluyor. Diğer yandan da elmanın romanda âdeta bir karakter olarak karşımıza çıkması ve bir zamanlar bira fabrikası olan, duvarsız evin cennet bahçesine dönüşmesi gibi farklı frekansta tınlayan bir anlatı daha var. Bu baskın metaforlar, kitabın ismiyle büyük bir uyum içinde. Tabii bir yandan da Cennet Çürüdü (Paradise Rot) ismi, John Milton’ın Kayıp Cennet’ini (Paradise Lost) de akla getirmiyor değil.

Bu kitabı seven şunları da sever 

Kitabı okurken, Virginia Woolf cümleleri beynimde dönüp dolaşıyordu. 

“Ama düşüncem ne denli basit olursa olsun, yine de kendi türünün gizemli niteliğine sahipti; akla geri konulduğu an birdenbire çok heyecan verici ve önemli kesildi ve hızla ileri atılıp bir yerlere saplandığında, her bir yönde parlayıp söndüğünde öyle bir düşünce çalkantısı ve karmaşası yarattı ki, sakin sakin oturmak olanaksız hale geldi. Ve birden kendimi çimenlerin üzerinde aşırı bir hızla yürüyor buldum. Ve daha o an, bir erkeğin görüntüsü yolumu kesti. Önce jaketatay giymiş bu garip görünümlü nesnenin el kol hareketlerinin bana yönelik olduğunu anlamadım. Yüzünde dehşet ve öfke ifadesi vardı. Akıldan çok içgüdü yardımıma koştu; o bir kilise görevlisi, bense bir kadındım. Burası çimenlik bir alandı; ileride de bir patika vardı. Çimenlerin üzerinde yürümeye, yalnızca üniversite öğrencilerine ve öğretim üyelerine izin vardı; benim yerim çakıllı patikaydı. Bunlar anlık düşüncelerdi. Ben yeniden patikaya geçtiğimde, görevlinin kolları iki yana sarktı, yüzü olağan durgunluğuna kavuştu; çimenlerin üzerinde çakıllı patikadakinden daha rahat yürünmesine karşın zarar büyük değildi. Hangi fakülteden olduklarını bilmediğim öğrencilere ve öğretmenlere yöneltebileceğim tek suçlama, üç yüz yıldır aralıksız serilip duran çimenliklerini savunmaları sırasında benim küçük balığımın bir köşeye gizlenmesine yol açmalarıydı.”

Virginia Woolf, Kendine Ait Bir Oda, çev. Suğra Öncü, İstanbul, İletişim Yayınları, 2017

Yazara bir soru soracak olsan bu soru ne olurdu?

Jenny Hval’a soru olarak sorar mıydım kısmından emin olamasam da çürümenin sessel karşılığının ne olabileceğine yönelik büyük bir merak içindeyim.

Formu dolduran: Biçem Kaya