Tarihin ilk kadınlar futbol dünya kupası: Copa 71
Yazı: Utkan Çınar
1971’de Meksika’da düzenlenen ve resmî olmasa da tarihin ilk kadınlar dünya kupası olan turnuvayı mercek altına alan Copa 71 belgeseli, prömiyerini geçtiğimiz yıl BFI London Film Festival’da yapmıştı. Güney Amerika ve Avrupa’dan altı ülkenin katıldığı, Danimarka ve ev sahibi Meksika arasındaki final maçının tam 110 bin kişinin önünde oynandığı turnuvaya dair görüntülerin bugüne dek gün yüzüne çıkmamış olmasına hayret ettirmekle beraber tarihsel anlatıların taraflılığına dair de düşüncelere daldırıyor.

Ne hakkında?
1971’de dönemin futbol iktidarından bağımsız şekilde düzenlenen ve inanılmaz şekilde şu âna kadar haberimizin olmadığı ilk gayrıresmi kadınlar futbol dünya kupası.
Zaman dilimi ve mekân
1971, Meksika. Özellikle o efsanevi Azteca stadı.
İzlemeden önce bilmemiz gerekenler
1970’de Meksika’da erkekler dünya kupasının yapıldığını hatırlatalım öncelikle. Kadınlar dünya kupası fikrine FIFA’nın ve federasyonların ciddi şekilde karşı çıkmasına rağmen Meksika’daki birkaç stadın özel sektöre bağlı olması sayesinde kullanılmaları sağlanıyor. Kadınlara antrenman tesislerinin kullandırılması hâlinde cezalar da verileceği söylenir. 1920’lerden sonra 40 yıla yakın süre kadınların futbol oynaması suç hâline geliyor. Nereden tutarsanız arkaik erkek egemen tavrın zirvesi. Çok da eski bir zamandan bahsetmiyoruz sonuçta.
Yönetmen koltuğundaki James Erskine farklı dallardaki spor belgeselleri konusunda tecrübeli bir isim. Le Mans, Liverpool’un son şampiyonluk sezonu, bisikletçi Pantani, kriketçi Sachin Tendulkar ve tenisçi Billie Jean King üzerine yapımlarıyla tanınıyor.
Anlatıcımız ise Serena Williams.

Belgesel nasıl yöntemler/malzemeler kullanıyor?
Öncelikle arşiv görüntülerinin harika olduğunu söylemeli. Antrenman sahneleri, maç görüntüleri… Şu âna kadar tonlarca futbol belgeseli izledim ve bu kadar iyi çekimlere sahip çok az iş gördüğümü söylemeliyim. Çok “cool” gözüküyor. Kupaya katılan futbolcularla günümüzde yapılan röportajlar da çok keyifli. Müzikler de gayet güzel. Özellikle Olimpiyatlar üzerine detaylı kitaplarıyla bilinen David Goldblatt da yorumcu olarak kadroda.
En çok neyi sevdin?
Her şeyi çok sevdim. Turnuvanın tıklım tıklım tribünler önünde oynanması, oyuncuların günümüzde bile hâlâ heyecanla anılarını paylaşması, dinamik montaj her şey gayet yerli yerinde. Ayrıca maçların da oynayanlar tarafından ayrıntılı özetlenmesi, buna önem verilmesi, üstünkörü geçilmemesi da oyunun özüne gösterilen saygıyı yansıtması açısından önemli. Yanlış anlaşılmasın ama İtalya- Meksika maçındaki kavga bile heyecan vericiydi!

En az neyi sevdin?
Sevmediğim hiçbir şey olmadı. Bu görüntülerin şu âna kadar ortaya çıkmamış olması can sıkıcı sadece. Futbol oynamak isteyen genç kızlar için çok güzel bir ilham kaynağı olabilirmiş. Bir de kalecilik konusunda baya bir sıkıntı varmış o dönemler. Gollerin yarısından çoğu kaleci hatası neredeyse!
Modunu nasıl etkiledi?
Son derece can sıkıcı geçen Euro 2024 atmosferinde futbola isyankâr çerçeveden bakan bu güzel yapım keyfimi yerine getirdi tabii. Kadınlar futbolunun son dönemdeki atılımının da ne kadar önemli olduğunu vurguladı. Tabii 13-14 yaşlarında mahallede top oynarken bizle beraber oynayan kızı hatırladım. Çalışkanlığı, hızı ve cevvalliğiyle herkesin takımında istediği bir oyuncuydu. “Şimdi nerededir, oynamaya devam etmiş midir acaba?” diye düşündüm.

Kimler sever?
Klişe olacak ama futbolu sadece futbol olmadığı için seven herkes gayet memnun kalacaktır.
Bunu seven şunları da sever
Açıkçası kadınlar futbolu üzerine Copa 71 kadar dolgun başka bir belgesel bilmiyorum. Ama Bend it Like Beckham filmi akla geliyor tabi. Next Goal Wins’i de enteresan bir futbol konulu iş olarak hatırlatalım. Filmini değil belgeselini tabii. Albino United da futbolun zorluklara karşı gelmedeki rolüyle ilgili önemli bir yapım.
Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar…
Bu belgesel vesilesiyle daha bir iki kuşak önce kadınların futbol oynamasına yönelik önyargıları ve kafa yapılarını görünce aslında ne kadar çok şeyin değiştiğini de düşünmeli. Son 4-5 senedir kadın futbolunun atılımına ve gördüğü ilgiye bu belgeseli izledikten sonra daha çok sevinmemek mümkün değil. Elba, Nicole, Silvia, Carol, Elena ve diğerleri; hepsi birer kahraman ve teşekkürü hak ediyorlar. Bir de tabii para kazanmak isteyen Meksikalı iş insanlarına da teşekkür etmek zorunda kalmamız da o zihniyetin ayıbı olsun.